Kimse meraklanmasýn... Eðer, belli bir kesimin direniþi sonlanýr, siyasi yapýlanma tartýþmalarý bir senteze varýp, yeni anayasa Meclis’in bu çalýþma döneminde þekillenebilirse, devletin tarifi þöyle olacaktýr: Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarýna dayanan, demokratik-laik-sosyal hukuk devletidir...
Bu tarifte yer alan kavramlardan biriyle bile oynamak, bu ülkenin geleceðine kara bulutlarýn yýðýlmasýna neden olur...
Devlet, sýrtýný insan haklarýna dayamalýdýr, Soðuk Savaþ yýllarýnda þekillendirilen oligarþik vesayetin hoyrat devletini, yüzünü insana dönmüþ “güler yüzlü” devlete dönüþtürmek zorundayýz. Çýkýþ noktamýz, Þeyh Edebali’nin “Ýnsanlarý yaþat ki, devlet yaþasýn” cümlesidir.
Bu tarif bizi, demokrasiye uzanan her türlü sivil/asker darbe giriþimine tavizsiz dik durmaya, hukuk sistemini yaþadýðý kaostan kurtarýp siyasetten baðýmsýz kýlmaya zorluyor...
Laiklikliði “despotizm”in zemini olmaktan çýkarýp, özgürlükçü demokrasinin ana mekanizmasý haline getirmek 21’inci yüzyýl öykümüzün baþlangýç noktasýný oluþturuyor.
Erdoðan’ýn þaþýrtýcý baþarýsý
Erdoðan, 14 yýllýk iktidarý süresince bu ülkeye yapmýþ olduðu “maddi yatýrýmlar” ile her konuþmasýnda övünebilir. Ama Erdoðan’ýn asýl ve tarihsel önemdeki baþarýsý, Baas rejimleri veya bugün Orta Asya cumhuriyetlerinde gördüðümüzün aksine, laikliðin, baský rejiminin gerekçesi olmasýný deðiþtirmiþ olmasýdýr...
“Türkiye Malezya oluyor” veya “411 el kaosa kalktý” manþetlerinin gölgesinde yaþanýlan ve Amerika’daki Ýsrail lobisinin Türkiye’yi “Avrupa entegrasyonundan dýþlamak” için hazýrladýðý “ýlýmlý Ýslam” beklentilerini boþa çýkartan bir süreçten söz ediyorum. Erdoðan, Türkiye’nin cumhuriyet tarihi boyunca derinlik kazanmýþ “kara Avrupa’sý/Fransýz sekülerizmi” laiklik anlayýþýný, Anglo-Sakson kavrayýþa taþýrken, oligarþik vesayetin “darbe yanlýsý” kesiminin nefretini üzerine çekmesi çok doðaldý...
“Küresel üst akýl” açýsýndan þaþýrtýcý olan, 2011 yýlýnda dünya Arap Devrimi ile çalkalanýrken, benim “Ilýmlý Laiklik” olarak adlandýrdýðým, (Bkz: http://haber.star.com.tr/yazar/ilimli-laiklik/yazi-1029592) Ömer Çelik’in “özgürlükçü laiklik” olarak tanýmladýðý anlayýþý Kahire’de Müslüman Kardeþler’in yüzüne söylemesi oldu!..
Cevabýný, Mýsýr Darbesi ile aldýk... Durmadýlar, 400 bin insanýn katili Beþar gibi bir katili, Þam’da tutmanýn tüm yollarýný denediler. “Laiklik” kavramýný Müslüman coðrafyada, özgürleþmenin deðil, kitleleri baský altýna almanýn yolu olarak kullandýlar.
Jeopolitik gücün yeniden yapýlanmasý
Bilin ki, emperyalizm, Arap coðrafyasýnda Sünni-Þii boðazlaþmasýnýn keyfini çýkarýrken, Türkiye ile Azerbaycan’ýn “bir millet iki devlet” diyerek kucaklaþmasýndan rahatsýzdýr. Sünni Anadolu coðrafyasý ile Þii Azerbaycan’ý kardeþlikte buluþturan ana zemini, Müslüman coðrafyaya ektikleri “mezhep çatýþmalarýndan” neden etkilenmediklerini, siyasal baðýþýklýk sistemlerinin neden güçlü olduðunu biliyorlar: Laik devlet.
Erdoðan zaten, “ben ne Sünni ne de Þii’yim, ben Müslümaným” sözleriyle üzerlerine gidiyor, farkýndalar.
Laiklik, Türkiye Cumhuriyeti açýsýndan jeopolitik bir güçtür...
Bunu, son olarak, kanlý boðazlaþmanýn sürdüðü Irak-Suriye savaþlarýnda yaþadýk. Kürt, Türkmen, Ezidi, Yahudi, Hýristiyan, Sünni, Þii... O coðrafyanýn tüm etnik ve dini yapýlarýndan milyonlarca insan, neden, canýný kurtarmak için yüzünü Türkiye’ye döndü sanýyorsunuz? Burada, Bosnalý Fransisken Papazlar için tarihin ilk insan haklarý bildirgesi sayýlan Bosna Fermaný’ný (1463) yayýnlamýþ Fatih Sultan Mehmet’in siyasi genetiðini taþýyan bir devlet yaþýyor!..
Gazi Mustafa Kemal’in Osmanlý’nýn bu alandaki tarihsel birikimini cumhuriyetin anayasasýna taþýmýþ olmasýnýn da ülkeyi, ne tür felaketlerden koruduðunu hepimiz çevremizde yaþanýlan olaylardan artýk çok iyi anlýyoruz.
Bir açýklamadan fýrtýna koparmaya çalýþanlara söyleyeyim, Türkiye gerçeði budur ve yazdýðýnýz her yazý, 28 Þubat iþbirlikçiliðinizi hatýrlatmaktan baþka bir iþe yaramaz, geçiniz...