Ýlk deðiller. Daha önce defalarca yaþadýk bunu. Leyla ve Eylül gibi büyüyemeden, bir yetiþkin tarafýndan öldürülen, çoðu kere minik bedenlerine tecavüz edilen çocuklarýn her biri için ayrý ayrý yandý içimiz. Katillerine, tecavüzcülerine lanet okuduk. Çoðu yakalandý yargýlandý ama içimiz soðumadý. Belki cezasý biten tecavüzcü çýktý tutulduðu yerden. Belki bu kez çocuklarýmýzýn etrafýnda dolanýyor!
Nasýl koruyacaðýz onlarý? Leyla ve Eylül’ün, caný yanan son çocuklar olmasý için ne yapacaðýz? Sonuç alýcý, caydýrýcý bir ceza için ölçütümüz vicdanýmýz mý olacak, idamý getirirsek Batý’dan dýþlanýrýz korkusu mu?
Farkýnda mýsýnýz, her çocuk cinayetinde ayný þeyleri tartýþýyoruz. Halk, sonu gelmeyen suç sonlansýn, çocuklarýn canýný yakmaya hazýrlanan sapýklar korkup caysýn diye idam istiyor.
Ama çocuk cinayetleri konuþulurken sesleri yüksek çýkmayan bir kýsým hukukçu, insan haklarý savunucusu, akademisyen, siyasetçi, gazeteci, þu bu da aksi yönde tutum alýyor. Gerekçeler; “idam çýksa da geriye doðru iþletilemez”, “idam Türkiye’yi geri götürür”, “idam geri kalmýþlýk göstergesidir”, “evrensel hukuk düzleminden kopmayalým”.
***
Açýk söyleyeyim, ben ikna olmuyorum. Bu gerekçelerin hiçbiri vicdanýmda karþýlýk bulmuyor. Adalet duygum razý gelmiyor. Ýsyan ediyorum. Kabul etmiyorum.
Hadýmda, mahkumun rýzasý mutlaka alýnmalý diyenler var! Sanki bu tecavüzcüler minicik bedenlerini parçalaya parçalaya saldýrýrken rýza almýþlardý çocuklardan.
Ýdamý insan haklarýna aykýrý bulanlar var! Sanki tecavüze uðrayan, öldürülen çocuðun yaþama hakký, ruh-beden saðlýðýný koruyarak büyüme hakký yokmuþ gibi. Öldürüldü, artýk dile gelip konuþamaz diye, niye onun deðil de katilin haklarý mesele oluyor?
Görmüyor musunuz, bu ölü çocuklar konuþuyor bizimle. Onlardan geriye kalan fotoðraflarý asýldý artýk maþeri mizana. Gözleri gözlerimize dikili, bakýyorlar ne yapacaðýz diye.
Unutmayalým n’olur neyi konuþtuðumuzu.
Baþýna gelebilecekler hakkýnda en küçük bir bilgisi, sezgisi, korkusu olmayan çocuklarý kandýrarak ya da zor kullanarak alýkoyan, onlarý çok korkutan, aðlatan, onlar korkup aðlarken minik bedenlerinden cinsel haz devþirmeye kalkan, onlara vuran, onlarý yaralayan, kim bilir ne korkunç þekilde öldüren, sonra da artýk gülmeyen, oynamayan, konuþmayan o kýrýk, o incinmiþ, o yaralanmýþ nazenin bedenleri bir an önce kurtulunmasý gereken bir çöpmüþ gibi saða sola fýrlatan canileri konuþuyoruz.
Onlarý nasýl cezalandýracaðýmýzý, onlara nasýl engel olacaðýmýzý.
***
Giden gittikten, olan olduktan sonra ne fayda diyorum esasen ama öldürülen çocuklarýn hakký ve adaletin kýsmen de olsa yerini bulmasý için tecavüzcü katiller için idam diyorum ben!
Bu kararýmý -deðiþtirmiyor ama- sadece þu görüþ etkiliyor: “Ýdam, bir hücrede ömür boyu yalýtýlmýþ olarak tutulmak ve her gün ölmek yanýnda basit bir cezadýr”.
Eðer aynen böyle uygulanacaksa, ceza hafifletilmeyecek ve suçlunun, yaptýðý kötülüðü her gün idrak edip ölmeyi istemesi saðlanacaksa evet derim.
Çocuklara tasallut, tecavüz, katlediþ bu kadar kolay olamasýn, cezalar sapýklara cesaret vermesin. Suça meyli olanlar bilsin ki en ufak bir yanlýþta asýl onun caný fena yanacak.
Son not þunu ekleyeyim. Bir, dünyada ve Batýda bir ceza standardý yok. Çocuðun yaþýna, suçun þiddetine göre deðiþiyor cezalar. Ýki, Türkiye de cezalarý -Batýda uygulanan üst sýnýra getirmeye hazýrlanýyor. TCK’nýn ilgili maddelerindeki deðiþiklik için 10 maddelik bir taslak hazýrlandý, Meclis açýlýr açýlmaz gündeme alýnacak. Hadým olarak bilinen “kimyasal kastrasyon” da var tasarýda.
Bakalým yeni Meclisimiz ne yapacak. Leyla ve Eylül’le birlikte diktik gözlerimizi, bekliyoruz.