Liberal ağabeyimiz iş başında: ‘Devlet Kürtleri satacak’

Ne diyordu “oynamaya niyeti olmayan” arkadaşlar? “Ne olduğunu bilmediğimiz bir sürece mi destek vereceğiz?”

Bunu Kemal Kılıçdaroğlu da söylüyor.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun partiye kazandırdığı demokrat (!) isimler de söylüyor.

Kürt meselesine “Kandil” görüngesinden bakan sosyalist solcular da söylüyor. (Biri, BDP otobüsü üzerinde zafer işareti yaparken yakalanmıştı. Çözüm süreci başlayınca “kuşkucular” kervanına katıldı.)

Beyaz Türkler de söylüyor.

Biraz sıksa, liberal ağabeyimiz de söyleyecek.

Tutuyor kendini...

Daha doğrusu, başkalarına söyletiyor.

Bugüne kadar Kürt meselesinde en cesur, en farklı, hatta en tehlikeli olabilecek lafları etmiş, bilumum ezberleri bozmuş, neredeyse ittifakla “çözüm taraftarı” ilan edilen bir kişi... Kalkıp, “Ne olduğunu bilmediğimiz süreç” dese, inandırıcı olmayacak.

Üstelik fiyakası bozulacak.

Bugüne kadar biriktirdikleri heba olacak.

Ne yapsın, son zamanlarda yollara vurdu kendini. Güneydoğu’da görüştüğü Kürt kanaat önderleri ve vatandaşlardan “Ya devlet size kazık atarsa” sorusunun cevabını almaya çalışıyor.

Devlet kazık atarsa, yeniden dağlara çıkarlarmış.

İşin ucunda Şeyh Said gibi Amed meydanında asılmak da varmış ama gözlerini kırpmadan bunu yaparlarmış. (Liberal ağabeyimiz “gezilerine” devam ediyor. Bakalım hangi güvensizlik anekdotlarıyla dönecek! Hasretle bekliyoruz...)

Bir de “kuşkucular” var.

Bunlar, çözüm sürecinin şeffaf olmadığından yakınıyor.

Kapalı kapılar arkasında gizli pazarlıklar yapılıyormuş.

PKK’ya birtakım sözler verilmiş.

Hatta Öcalan’ın salıverilmesi (olmuyorsa, kaçırılması) bile gündemdeymiş.

Kendisini Beyaz Türk ilan eden arkadaş da şeffaflık konusunu gündeme getirmişti bir yazısında.

Sürece destek verirmiş, hatta terörün bitmesi için elinden geleni ardına koymazmış ama Başbakan arka planda neler konuşulduğunu anlatıp kamuoyunu bilgilendirmiyormuş ki...

Keşke biraz şeffaf olunsaymış da, kendisi de elini taşın altına koysaymış.

Öyle bir yazı ki, insanın, “Aman sen elini taşın altına koyma” diyesi geliyor.

Liberal ağabeyimiz ne der bilmiyorum ama (utanmasa o da “şeffaflık” eleştirisi yapacak) belki de olabilecek en şeffaf süreç...

İmralı’ya heyetler gidiyor.

Kamuoyunun gözü önünde...

İmralı’dan mesajlar geliyor.

Kamuoyunun gözü önünde...

İmralı’dan gelen mesajlar Kandil’e iletiliyor.

Kamuoyunun gözü önünde...

İmralı’yla Kandil arasında silah bırakma mutabakatı yapılıyor.

Kamuoyunun gözü önünde...

Çekilme takvim belirleniyor.

Kamuoyunun gözü önünde...

Her şey açık, şeffaf ve hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak netlikte... Hiçbir karanlık ve belirsiz nokta yok.

Peki, liberallerimiz niçin mutsuz?

Beyaz Türkleri ve Kemalizm’de karar kılmış muhafazakâr sosyalistleri anlıyoruz...

Kılıçdaroğlu ve takımını da anlıyoruz.  

 

Liberallerimiz niçin Kürt halkını “devlet sizi satacak” görüşüne inandırmaya çalışıyor?

Nedir karın ağrıları?

HAMİŞ:

Bir “liberal” ağabeyimiz de, “Öcalan kullanılan aktör haline geldi” diye yazmış.

Bunun yorumunu yapmıyorum.

Bunun yorumu olmaz.

Bu ağabeyimizi kendi utancıyla baş başa bırakalım. Çelişkileri ve samimiyetsizlikleri içinde bin yaşasın...