Aslýnda, "sevimli çocuklardý..." Sermayenin hakimiyetini, demokrasi ve insan haklarý gibi yüksek ideallerle süslemeyi 19. yüzyýlýn ortalarýndan itibaren baþardýlar. "Birey" önemliydi ve tercihleri özgür kýlýndýðýnda toplumsal barýþýn kendiliðinden saðlanacaðýný ileri sürüyorlardý. Hedefledikleri sistem"özgürlük" kavramýný bireyin tercihler kaderiyle bütünleþtirdi, atladýklarý bir nokta vardý: Süslü laflara raðmen, insanlar arasýnda sosyal eþitliði saðlamakta acizdiler.
Ne zaman tarihin akýþýna hakim olsalar zengin daha zengin, fakir daha fakir oldu, fakirlere "birey olarak özgürsün" derken, onlarýn sermaye sýnýfýnýn varlýðý için kolay harcanabilir insanlar olduklarýna inandýlar. "Demokrasi" kavramýný kendileri için bayrak yaptýlar, "ötekilerin" demokrasilerine saygý duymadýlar.
Ayný fikir geleneðinden doðan "sosyalizmi" bu nedenle sevmediler. Onlarý ayný dinin içinde þekillenmiþ ortadan kaldýrýlmasý gereken batýl bir mezhep olarak gördüler, tarih içinde en büyük darbeyi, sosyalistlerden deðil, uygulamalarýný insan soyunun seçkinci evrimine karþý olduðuna inanan sað kanattan, yani faþizmden yediler.
Tarih, onlara 2 büyük zafer hediye etti. Hitler-Mussolini ikilisini, sevmedikleri sosyalistlerin devleti Sovyetler Birliði'nin ittifaký ile yendiler, 1991'de Sovyetler Birliði daðýldýðýnda ise insanlýðýn kaderinin ellerine geçtiðine inandýlar.
Liberaller o kadar kendilerinden emindi ki, Francis Fukuyama isimli yazar, Soðuk Savaþ'ýn sonlanmasýyla artýk tarihin sonuna gelindiðini, bundan böyle insanlýðýn demokrasi ve serbest piyasa ekonomisi içinde ortak "küresel" bir zeminde buluþacaðýný yazdý.
"Küreselcilerin" büyük bir iþtahla insanlýða zorladýðý sistemin bugünkü sonucu: Dünyanýn en zengin 8 insanýnýn serveti, en fakir 3.6 milyar insanýnýn parasýna eþit! Her toplumda üretilmiþ yüzde 1'lik seçkin grup, dünya servetinin yüzde 52'sine el koymuþ durumda, geri kalan yüzde 99 ise yüzde 48'i paylaþmaya çalýþýyor!
Liberalizm, "demokrasi" ve "insan haklarý" ile perdelediði vahþi ekonomik yüzünü bu kez uzun süre saklayamadý, insanlýðýn çok geniþ coðrafyalarýný kan ve ölümle buluþtururken, kendi servetini korumanýn yolunu tam olarak bulamadý. 2008'de Wall Street denilen küresel finans oligarþisi merkezindeki liberal hýrsýzlar nedeniyle girdiði ekonomik buhrandan çýkamayýnca saldýrganlaþtý, belki de insanlýðýn sonunu getirecek toplu hesaplaþmalarýn peþine düþtü.
Rusya'yý sýkýþtýrýyor, Çin'e gövde gösterisi yapýyor, Türkiye'ye sataþýyor, Ýslam coðrafyasýný ise topluca hedefe oturtuyor. "Sevimli çocuklar" yüksek güven ve kibirle sonunda kazanacaklarýndan çok emin olduklarý bir çatýþma arýyorlar.
Faþizmle ittifak: Sonun baþlangýcý
Ne zaman, varlýklarý tehlikeye girse, kolayý seçtiler: Faþizme yol verdiler. Ne, kendileriyle ayný kökten gelen sosyal-demokratlarýn fikir zemini, ne de "vicdan" ve "kul hakký" zeminli Ýslam'ýn deðerler bütünü onlarý ilgilendirmedi. Koruduklarý "vahþi kapitalizm" sýkýþtýðý anda, "vahþi çözüme" yöneldiler: Faþizm, "ötekini" dýþlayan, "ortamý temizleyen", ayak baðý veya tehdit unsurlarýný gerektiðinde silahla etkisiz hale getiren iyi bir hareketti. Görevini yapar, bir sonraki kullanýma kadar da tavan arasýna kaldýrýlabilirdi.
Almanya, Hollanda veya Avusturya'da yaþadýklarýmýz budur. Avrupa'nýn "liberal" merkez sað politikacýlarýnýn yükselen faþizmle mücadele yerine onlarýn yöntemlerine sahip çýkmalarý da budur. Bir Alman TV'sinde ülkelerini kötülemeye çalýþan 2 Türk'e karþý Türkiye'yi savunan kýdemli siyasetçi Verheugen'in telaþý da budur.
Ortak cephe kurmak zorundayýz
Avrupa'da yükselen faþizm, "Ýslam'a karþý yeni bir Haçlý Seferi" görüntüsünü bilinçli olarak yükseltiyor. Oysa çatýþma, dini deðil siyasidir, Müslümanlar konuyu "dini" olarak görürse, faþizmin ekmeðine yað sürmüþ olurlar. Avrupa faþizmi ile tek baþýmýza mücadele edemeyiz, bu hem faþist hareketin Türkler-Müslümanlar üzerinden güçlenmesine, hem de bizim tamir edilemez yaralar almamýza yol açar.
Faþizmle mücadele, baþarýlý bir ortak "siyasi" cephenin kurulmasýna baðlýdýr. Avrupa'yý topluca karþýmýza almadan, yanýmýzda yer alacak siyasi güçleri kazanarak yürümeliyiz. Bu, sabýrla yürütülecek bir "siyasi mühendislik" sürecidir. Avrupa'nýn faþizme karþý güçleriyle mutabakat önemlidir. Faþist hareketin ülkemizi "þeytanlaþtýrmasýna" izin vermeden "siyasi ince ayarlara" ihtiyacýmýz olduðunu bilmek zorundayýz.
Tarihin yeni baþlangýcýnda millet olarak büyük görevimiz olduðu açýk, iþimiz zor ama "siyasi cepheyi" iyi kurarsak, sonu zaferdir.