Bir bakýma ‘Sex and the City’nin Türkiye versiyonu olan üçüncü sýnýf ‘uçkur dizisi’Muhteþem Yüzyýl vesilesiyle yapýlan tartýþmalar, çok ilginç bir sömürge aydýný fotoðrafýný ortaya çýkardý.
Oysa Baþbakan Tayyip Erdoðan, “Biz böyle bir Kanuni tanýmadýk” derken, Osmanlý’nýn ucuz yatak odasý görüntüleriyle anlatýlamayacaðýna dikkat çekmiþ, tarihin daha kapsamlý bir medeniyet bakýþýyla izah edilebileceðinin altýný çizmiþti.
Kýyametler koptu, vay efendim bir baþbakan nasýl böyle talimatlar yaðdýrýrmýþ, “Erdoðan demokrasi deðil, sultanlýk hayalleri kuruyormuþ” gibi hezeyan dolu ifadelerle yeni bir saldýrý kampanyasý baþlatýldý.
Ne yani, baþbakanýn Osmanlý ile ilgili görüþü olamaz mý? Bu ülkede herkes, materyalist solun yobazlýklarýna temenna çekmek zorunda mý?
***
Biliyoruz ki, yeryüzünde kurulan bütün medeniyetlerin siyah ve beyaz sayfalarý vardýr. Kaldý ki, bir medeniyet okumasý sadece düþmanlýklar ya da sadece övgülerle yapýlamaz. Dolayýsýyla, Osmanlý’yý da “farklý tarih okumalarý” ýþýðýnda ancak saðlýklý bir þekilde deðerlendirebiliriz.
Hala kafalarý ‘sömürge aydýný’ mantýðýna ayarlý liberal-sol aydýnlar için aslýnda tarih bilimine filan gerek yok. Onlara göre Osmanlý, padiþahlarýn haremde kadýn kovaladýðý, þehzadelerin asýldýðý, kýlýçla fetihlerin yapýldýðý bir sistemin adýdýr.
Çünkü, kafalarý uçkura ayarlý bu liberal-sol aydýnlarýn hiç tarihleri olmadý. Tarihi, bir medeniyet kavramý içinde okumak gibi entelektüel bir nosyonlarý da olmadýðý için, mesela Fatih’in, Yavuz Selim’in kaç vezir-i azamý boðdurduðunu, nasýl içki masasý kurdurduklarýný anlatarak, dizi film mantýðý ile bir Osmanlý fotoðrafý çiziyorlar.
Oysa, Osmanlý’yý doðru anlayabilmek için öncelikle zihinlerin, Batýlý sömürgeci bakýþ açýlarýnýn katý derminist yaklaþýmlarýnýn tasallutundan kurtulmasý gerekiyor.
Bizim liberal-sol aydýnlarýn Osmanlý’ya bakýþýnýn, Batýlý sömürgeci yaklaþýmlarla ayný parametrelerde olmasý aslýnda çok yabancýsý olduðumuz bir durum deðil. Zira, Osmanlý tarihine ait hemen bütün Batýlý yaklaþýmlarda, geçmiþte olup-bitmiþ hâdiseler geriye doðru ele alýnýr ve yorumlanýr. Yazýlan kitaplarda dönemin þartlarý o kadar katý bir determinizm çerçevesinde sunulur ki, vakýalarýn içindeki insanlarýn maksat ve niyetleri hiç önem taþýmaz hâle getirilir.
Meselâ, Osmanlý fetih politikasý, iktisadî kaynak temini gayesiyle algýlanýp, Ýlâyý Kelimetullah niyeti ihmal edilmiþtir. Þüphesiz, o derece büyük bir devletin izlediði reelpolitikte iktisadî programýn önemi inkâr edilemez. Ancak fetihleri, artan ihtiyaçlarýn þablonuyla izah etmek, Osmanlý’nýn fethettiði coðrafyada te’sis ettiði sosyal yapýyý ve adaleti görmezden gelmektir.
Mesela, devamlý olarak despot yönetimlerin baskýsý altýnda ezilen Balkan milletleri, Osmanlý idaresi ile ilk defa dinî ve kültürel özgürlüklerini kazanmýþlardýr. Balkanlarla ilgili ‘ilk’ vurgulu tespit Hammer’e aittir. Halkýn Müslüman idareye uyumundaki sürat, Osmanlý yönetiminin adaletinde gizlidir. Öyle ki, Hýristiyan kaynaklarý dahi Osmanlý’nýn bölge idarecilerinden sitayiþle bahseder. Sultan II. Murad için resmî Bizans vakâyinâmeleri ‘adil, hoþgörülü...’ gibi sýfatlarý kullanmaktan çekinmez.
Bugün, “Haydi gelin Osmanlý’yý konuþalým” diyerek kafalarýný sadece uçkur iþlerine ipotekleyen liberal-sol arkadaþlar, tarihi biraz daha ciddi okumayý denerlerse, Osmanlý’da harem dýþýnda bir dünya medeniyetinin varolduðunu da göreceklerdir. Eðer, aydýn olmanýn namusuna inanýyorlarsa...