Libya: Devrimin şanslı ülkesi

Arap Devrimleri öncesinde, bu ülkelerin liderleri, dışarıyla kurdukları ilişkilerde toplumun hislerini, düşüncelerini, siyasi tutumlarını dikkate almıyordu. Örneğin Mısır’ın devrik lideri Mübarek, Filistin konusunda İsrail merkezli bir politika izliyordu ve halkı buna hiç ama hiç razı değildi.

 

Bu liderlerle iş tutan Batılı ülkeler için de böylesi daha kolaydı. Müslüman Arap sokağıyla konuşmaktan daha kolaydı kabileci ya da Baasçı Arap diktatörleriyle konuşmak. Çünkü devrik liderler kendi toplumları üzerinde kurdukları baskının hesabının sorulmaması adına bazen petrollerini, bazen ülkelerinin stratejik mevkilerini bazen de Batı’nın aklını baştan alan “aşırı dinci” toplum vasatını masaya koyuyorlardı.Petrolün yanı sıra korkuların ve çıkarlarının da alınıp satıldığı bu alışveriş sayesinde gül gibi geçiniyorlardı.

 

SETA ve Libya Araştırma Geliştirme Merkezi’nin gerçekleştirdiği “Kuzey Afrika’nın Yeni Jeopolitiği: Türkiye ve Libya” konulu toplantı vesilesiyle Trablus’ta bulunduğumuz sırada bir tarafta Libya’nın devlet kurma çabasına tanık olduk, bir tarafta da bu süreci zorlaştıran dirence. Trablus, Misrata ve Bingazi gibi kentlere oranla her şeyin biraz daha yolunda gittiği bir yer. Öyle anlatıldığı gibi akşam sokağa çıkılmaz durumu yok. Çarşı-pazar canlanmış, kafeler dolup taşıyor, amele pazarları Afrika içlerinden çalışmaya gelenlerle dolmuş taşmış. Trafik keşmekeşi bile şimdilik bir canlılık göstergesi olarak rahatsız etmiyor insanı. Ama devlet henüz ne sokaktaki çöpleri toplayabilmiş ne de halkın elindeki silahları...

Yıkmak mı zor yapmak mı?

Libya’nın yeni bir devlet kurmak yolunda önündeki en büyük engel güvenlik sorunu.

Cumhurbaşkanı Magarif’in sözleri bu gerçeğin ifadesi: “Güvenlik sağlamadan demokrasiyi inşa etmemiz imkansız, güvenlik yoksa seçim bile yapamazsınız” diyor.

Libya devlet geleneği olan bir ülke değil. Eski rejimden kalma bürokrasisi, ordusu, yargısı yok. Dolayısıyla bu yapıların Mısır’da olduğu gibi değişime engel olmaya çalışan direnci de. Her şey yeni baştan kuruluyor Libya’da. Dezavantaj gibi görünse de bu bir avantaj. Mısır’daki kapı başlarını tutmuş “rejim artığı endişeliler” grubuyla değil, elindeki silahları bırakmak istemeyen ama o silahtan başka gücü de olmayan milislerle baş etmek zorunda, Libya’da oluşacak yeni yönetim. İşleri zor ama devrimin en şanslı ülkelerinden biri olabilir Libya. Demokrasiyi tüm kurumlarıyla oturtmayı başarmış, halkın iradesinin yönetime yansıdığı, bunun yanı sıra zengin de bir ülke. Yardıma ihtiyacı yok. Devrim sürecinde yapılan yardımları faiziyle geri ödüyor; o derece yani.

‘Model ülke Türkiye’

Ve tabii ki şu “model ülke Türkiye” dumanının ateşini görmek bakımından da çok önemli Müslüman Arap ülkelerinin yöneticilerini dinlemek ve Arap sokağını tanımak. Libya Genel Ulusal Konseyi Başkanı ve Cumhurbaşkanı Magarif’in şu çarpıcı tespiti ‘Yeni Ortadoğu’nun ipuçlarını gösteriyor: “Arap Devrimlerinin en büyük şansı bu süreçte Türkiye’de iktidarda AK Parti’nin olmasıdır.

 

Yeni Ortadoğu’nun şekillenmesinde ‘Yeni Türkiye’nin katkısı özelikle demokrasinin tahkimi noktasında olacaktır. Dikkat edilmesi gereken husus bu ilişkinin diliyle ilgilidir. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın toplantının açılışında yaptığı konuşma bu dilin güzel bir örneğiydi. Ağabeylik taslamayan, tecrübe paylaşan, eşitler arası bir dil.

Türkiye’deki kadın sorunlarıyla ilgili STK’lar ve Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Fatma Şahin’e de çok iş düşüyor. Çünkü Libya’daki yönetici ve sivil toplumcu kadınlar bekliyorlar, “buyurun gelin, davet edin gelelim” diyorlar. Tanışmak, tecrübelerini paylaşmak istiyorlar.