Lider kadroya nokta operasyonun kodları

Terörle mücadelede yeni bir süreci yaşıyoruz. Terör örgütü PKK’nın kırmızı, mavi, yeşil listedeki lider kadrosuna nokta operasyonlar gerçekleştiriliyor. Bu operasyonlar yurtiçiyle sınırlı kalmıyor. Bunun son örneği geçtiğimiz günlerde Sincar’da yaşandı. KCK Yürütme Konseyi üyesi, sözde Sincar sorumlusu Mam Zeki Şengali kod adlı İsmail Özden TSK ve MİT’in ortak sınır ötesi operasyonuyla etkisiz hale getirildi.   

Bu operasyonun bazı detaylarını gazetelerde okudunuz. Ankara’nın saygın gazetecilerinden Mehmet Acet’in 23 Ağustos’taki yazısına mutlaka bakmanızı öneririm. Anadolu Ajansı’nın servis ettiği SİHA görüntüleri de operasyonun nasıl yapıldığına ilişkin önemli detaylar içeriyor. Ben bu yazıda konunun çok konuşulmayan bir boyutuna dikkat çekeceğim.   

İsmail Özden’in yurtdışında nokta operasyonla etkisiz hale getirilmesi terörle mücadelede bir dönüm noktası teşkil ediyor. Özden, örgüt elebaşı Abdullah Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinden bu yana etkisiz hale getirilmiş en üst düzey isim. 

Bu yüzden operasyonun terör örgütü PKK’da bıraktığı etki çok önemli. Güvenlik birimleri elbette bu operasyonun sonuçlarını da yakından izliyor. Bu kapsamda istihbari, teknik dinleme yapılarak nokta operasyonun terör örgütü üzerindeki etkisi değerlendiriliyor.   

Telsiz kestirmelerinden elde edilen verilere göre Sincar’daki operasyon terör örgütünde “afallamaya” yol açmış. Güvenlik kaynaklarına göre PKK’nın lider kadrosu bu operasyonu Türkiye’nin yaptığına inanamıyor. Teröristler “ABD bizi sattı mı”, “Türkiye’ye istihbaratı Ruslar mı verdi” gibi soruların peşine düşmüş. Türkiye’nin böyle bir kabiliyete ulaştığına inanmak istemiyorlar. Ancak gerçekle yüzleşmeleri gerekiyor. Nitekim bu operasyon teknik ve insan istihbaratı ile yerli ve milli teknolojinin birleşmesiyle ortaya çıktı. Özden’in yerini tespit eden MİT, vuran ise TSK’ydı. 

Peki, bu yeni konseptin kodları ne? Nokta operasyonlar “terörü kaynağında yok et” paradigmasının bir ürünü. Yeni konseptin taktik saha uygulaması üç aşamadan oluşuyor. 

Birinci aşama hedefin tespit edilmesi. Hedefin tespitinde yüksek teknoloji ve saha bilgisi kullanılıyor. Güvenlik birimleri hedef tespitinde erişilen yüksek kabiliyetin deşifre olmaması, terör örgütünün tedbir almaması için bu konuda detay vermiyor.  

İkinci aşama tespit edilen hedefin takibi. Bu aşama uzun sürüyor çünkü hedefin tüm alışkanlıkları, güzergahları, kullandığı mesken ve araçlar tek tek belirleniyor. 

Üçüncü aşama karar alma ve yok etme süreci. Karar alma sürecinde operasyonun koordinasyonunu kimin sağlayacağından, operasyonu kimin yapacağına kadar tüm detaylara şekil veriliyor.  

Bu operasyonların arkası gelecek. Üç aşamalı uygulama planının sonuçlarını önümüzdeki günlerde daha fazla göreceğiz. 

  

ABD’ye karşı yeni stratejik eksen 

Washington’un tek taraflı politikalarından AB ülkelerinin de rahatsız olduğu malum. Bu rahatsızlık AB üye ülke yetkililerinin açıklamalarına doğrudan yansıyor. AB ülkeleri ABD’nin Türkiye’ye karşı haksız tutumuna da karşı çıkıyor. Peki, bunun perde arkasında ne yatıyor? Bir. Brüksel, Türkiye-AB ilişkilerinin AB müzakere sürecinden daha büyük ve derin olduğunu bu süreçte anlamışa benziyor. İki. Türkiye’ye zarar verecek her gelişmenin AB’yi de sarsacağını kabul ediyorlar. Üç. Her şeyden öte Türkiye’yi kaybedilmemesi gereken bir partner olarak görüyorlar. ABD agresif politikalarıyla farkında olmadan karşısında yeni bir eksen oluşturuyor. Türkiye bu süreçte yalnız değil.