Okuyucularla Hasbihal...
Pazar günleri okuyucularýn görüþ, taleb ve tenkidleri etrafýnda yapmakta olduðumuz bu Pazar Hasbihali'ni, istisnaî olarak, 15 Temmuz 2016'daki ihanete karþý yükselen ilk þanlý direniþin hikâyesine ayýralým...
Yarýn, 15 Temmuz 2016'da yaþadýðýmýz bir büyük ihanetin, tarihimizde ilk kez olarak bir liderin, ölümü göze alarak direnmesi ve kendisine, milletin verdiði temsil yetkisini korumak üzere, ölümü göze alarak direniþiyle kendi ruhlarýnda da uyanan 'zorbalýða boyun eðmemek' idrakiyle, milyonlarýn, meydanlara çýkýp o ihanet ve zorbalýk gösterisini etkisiz hale getirmelerinin, ülkelerinin kendi ordularýnýn iþgaline karþý çýkýþlarýnýn 8. Yýldönümü.
O ihanet ve fitne ateþinin arkasýnda hangi emperial-þeytanî güçlerin olduðunu bilmiyor deðiliz. Asýl mesele, kuklayý deðil, kuklacýbaþýný görmek.
*
Önce, biraz kendi dýþýmýzdaki dünyadan bir örneðe bakalým..
General Charles De Gaulle ( Þarl Dö Gol) , Fransa'da Ýkinci Dünya Savaþý'nýn aðýr þartlarýndan kurtulamayýþýn arka arkaya getirdiði hükûmetlerin ülkeyi bir öncekinden daha beter bir noktaya sürüklemesinin çýkmazlarý içinde, 1958 yýlýnda zamanýn Fransa Cumhurbaþkaný, 'Fransa artýk idare edilemeyecek bir büyük sosyal kaos içindedir. Bu durumdan kurtuluþu saðlayacak tek lider olarak, General De Gaulle'ü görüyor ve onu vazifeye davet ediyorum' diyor ve yerini ona devrediyordu.
'Bir toplumun hayatýnda tek kiþinin rolü ne olabilir?' denilebilir. Ama meselâ bir çok büyük baþarýsýzlýklarýna ve hele de 1810'larda 670 bin kiþilik bir orduyla çýktýðý Rusya Seferi'nden aðýr bir yenilgiyle ve sadece 30 bin kiþiyle döndüðü halde Napolyon, 240 sene öncelerdeki o þaþýrtýcý câzibesinden, Avrupa'da bugün de bir þey kaybetmeyip, sadece Fransa'nýn deðil, bütün Avrupa tarihinin hâlâ unutulamayan 'sihirli lider' tiplerinden biridir.
General De Gaulle de, iktidara gelir gelmez, sanki elinde bir sihirli deðnek varmýþ gibi ülkeyi o kaos halinden kurtarmakta tahmin edilmesi zor bir baþarý gösteriyordu.
En baþta da, Cezayir'de ki 1,5 milyonluk Fransýz Ordusu'yla, Müslüman Cezayir halkýna hükmedemeyeceðini anlayýp, o orduyu Cezayir'den çekme kararýný açýkladýðý zaman, Cezayir'deki o dev ordunun 5 ünlü generali, Paris'teki merkezî hükümet'e isyan ve anavatan Fransa'yý iþgale yeltendikleri zaman, De Gaulle, bütün Fransa'yý Cezayir'deki kendi Fransýz ordularýna karþý adým adým savunmak için, sokaklarda halkla birlikte her yerde barikatlar kurdurmuþ ve isyancý generaller bir hafta kadar süren bir isyandan sonra teslim olmuþlar ve Cezayir'in istiklali o þekilde tanýnabilmiþti.
Ve aradan 3 sene geçmeden De Gaulle, Fransa'nýn ilk atom bombasýný Büyük Okyanus'ta baþarýyla denediðini ve artýk Amerika emrinde hareket etmeyeceklerini açýklayývermiþti.
Dahasý, De Gaulle, Amerikan dolarý'nýn hâkimiyetine de karþý çýkmýþ ve 'dünya düzeninin, Amerikan matbaalarýnda basýlan yeþil dolar kâðýtlarýyla deðil, geçmiþ zamanlarda olduðu gibi yeniden, altýn üzerine kurulmasý gerektiði'ni dile getirmiþti.
O zamanlar, derin siyasî konularý düþünen büyüklerimizden birisi, 'Aha.. Ýþte þimdi, De Gaulle, kendi ayaðýna kurþun sýktý. Çünkü Amerika, kendisine bu kadar açýktan meydan okuyan bir kimseyi iktidardan düþürmek için her þeyi yapar.' demiþti.
Öyle de oldu ve De Gaulle, Fransa'daki dahilî yönetimin eyâlet- vilâyet sistemini deðiþtirmek konusunda bir referandum'a 'Hayýr' denilmesi halinde, bunu, 'halkýn kendisine itimadýnýn kalmadýðý' mânâsýna alacaðýný açýklamýþ ve referandumdan 'hayýr!' sonucu çýkýnca da, hemen istifa edip köyüne çekilmiþti. Bizim söz konusu büyüðümüz de 'Ýþte, bu neticeyi hazýrlayan Amerika'dýr. Amerika hesabýný böyle dolaylý yollarla da yapýp, intikamýný alýr' demiþse de, siyasî tecrübemizin azlýðýndan bunu anlamakta ve hadiseler arasýnda mantýkî bir ilgi kurmakta yine de zorlanmýþtýk.
*
Bununla asýl ele almak istediðim konu arasýnda ne alâka var diyenler çýkabilir.
27 Nisan 2007'de gece yarýsý dönemin Gnkur. Baþkaný tarafýndan televizyondan okunan ve 'Biz ordu olarak bu hükûmete itaat etmiyoruz' mesajý verilen 'askerî muhtýra'yý Tayyib Bey elinin tersiyle fýrlatýp atýnca. O muhtýrayý verdiren iradenin arkasýnda kimin olduðunu elbette biliyordu.
Hele de, Þubat-2009'da, Ýsviçre/ Davos'daki bir toplantýda, Tayyib Bey, o zamanki Ýsrail rejimi C. Baþkaný Þimon Peres'e, 'One minute!' çekince. Baþta bizdeki ana muhalefet lideri D. B. âlenen olmak üzere; Tayyib Bey'in en yakýnýndaki isimlerden 'stratejik derinlik' uzmanlarý gibiler ise, kapalý devre bir toplantýda, 'Eyvah, bütün dýþ siyaset dengelerimiz alt-üst oldu.' demekten kendilerini alamamýþlardý.
Hattâ 'Amerika bu kafa tutmayý sineye çekemez.' diyenler de olmuþtu.
Böyle diyenler de boþ konuþmuyorlardý.
Çünkü onlar da biliyorlardý ki, NATO üyesi olan bütün ülkeler, NATO'nun asýl beyni olan Amerika'ya haber vermeden gerek ülkeleri içinde, gerekse ülkeleri dýþýnda, hiçbir askerî harekât yapamazlardý. Evet, asýl olan, kuklacýbaþýný görmek.
Her birisi millete ne büyük acýlar ve felaketler yaþatan 27 Mayýs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylûl 1980 ve 28 Þubat 1997 askerî darbe zorbalýklarý ve 27 Nisan 2007'deki 'Askerî Muhtýra'lý müdahale teþebbüslerinin hepsinin de arkasýnda evet, NATO'nun beyin ülkesi vardý.
Ve 15 Temmuz 2016'daki kanlý darbe ihaneti de, ayný þeytanî merkezlerden tezgâhlanýyordu.
Ama artýk, ilk olarak eðilmeyen ve milletin verdiði temsil salâhiyetine sâdýk kalmak uðrunda, ölüme de 'Hoþ geldin!' diyebilecek bir kararlýlýk sergileniyordu Tayyib Bey tarafýndan. Ve inþallah, bu tek ve istisnaî bir örnek olarak da kalmaz; kalmamalýdýr.
Bu konuya, yarýn da devam edelim, inþaallah.
*