Liderliklerin sorgulanmasý

Ýþ yerimin Caðaloðlu’nda olduðu günlerdi. Vapurla Üsküdar’dan Eminönü’ne geçiyordum. Yanýma birisi geldi.

- Ahmet Abi, dedi, ben sizi tanýyorum, biraz konuþabilir miyiz?

Konuþtuk, konuþtuk. O günlerde bir yerel seçim vardý. Bir partiye mensuptu.

- Nasýl, dedim, seçimlere giriyor musunuz?

- Giriyoruz, hem de bütün Türkiye’de, dedi.

- Baþarý þansýnýz ne, dedim.

- Büyük bir baþarý göstereceðiz, buna inanýyorum, dedi.

- Sen de aday mýsýn, dedim.

- Adayým, Beykoz’dan, dedi.

- Baþaracak mýsýn, nasýl görünüyor, dedim.

- Kesinlikle abi, dedi.

Vaktiyle Mücadele Birliði bünyesinde bulunmuþtuk. Sonra peyderpey ayrýlýþlarla Mücadele Birliði çok çok küçülmüþ ama bir grup hala orada kalmýþtý. “Liderimiz” diye sahiplenilen kiþinin arkasýnda durmakta devam ediyorlardý. Önce Islahatçý Demokrasi Partisi’nde siyaset yapýlmýþ, sonra Millet Partisi ele geçirilmiþ, orada siyaset yapýlmaktaydý.

Lider vardý, örgüt vardý, kadrolar hala “Zafer” beklentisi içindeydi ama Türkiye’deki siyasi karþýlýk nerede ise sýfýrlanmýþtý. Kadrolar 2. Dünya Savaþýnýn bittiðinden habersiz Japon askerleri gibiydi. Belli ki Liderlik, hangi saikle olduðu kolay tahmin edilebilir þekilde, kadrolarýn baðlýlýðýný sürdürebilmek için onlara böyle bir “Zafer” beklentisi empoze etmekte, onlar da buna inanmaktaydýlar.

Hiç kimse sokakta herhangi bir çocuðun seslendireceði “Aaaa, kral çýplak” çýðlýðýný atamýyordu.

O yapý, o Liderlik, o kadrolar hala, binde bilmem ne kadar karþýlýklarla varlýðýný sürdürüyor.

Yapý daðýlýyor ama geride Liderliði sorgulamayan bir kitle hala kalabiliyor. Bilmem Liderlik bunda nasýl bir tatmin buluyor?

***

1 Kasým seçimleri “Liderlik sorgulamalarý”ný yeniden gündeme getirdi. Deniyor ki, 1 Kasým’da da 7 Haziran’daki gibi bir sonuç çýksaydý, Ak Parti’de de liderlik sorgulanýrdý.

CHP’de, MHP’de, HDP - KCK - Kandil - Ýmralý’da liderlik sorgulanýyor.

Neden, çünkü hepsi kaybetti.

Peki bu sürecin bir baþka kaybedeni, hatta en büyük kaybedeni yok mu?

Gülen camiasýný kastediyorum.

Bugün gazetesinden ayrýldýðýmýn bir gün öncesi yazdýðým yazýda “Bu süreçte en çok Cemaat kaybedecek” diye yazmýþtým. N’oldu þu geçen sürede? Kaybede kaybede ilerlemiyor mu süreç? Ýnsanlar kaybediliyor, yýllarýn içinde elde edilen birikim kaybediliyor ve çok daha temelde Yapý’nýn kendisi kaybediyor.

Evet, belki teselli malzemeleri bulunabilecektir. Her zaman olduðu gibi. Üç kiþiye düþülür ve Geride en kahraman olanlar kaldý, denir. Çürükler fire verdi, denir. Yüreði yetmeyenler gitti, denir. 

- Acaba Liderliðin bir yanlýþ hesabý olmuþ olamaz mý?

- Acaba bizde de bir þeyler yanlýþ yapýlmýþ olamaz mý?

Ak Parti 7 Haziran’da 8 puan oy kaybetti, kendine baktý, onlarca platformda kendini eleþtiriye açtý, en aðýr eleþtirileri dinledi, not aldý, ortaya binlerce sayfalýk özeleþtiri dokümaný çýktý. 

- Tamam, dedi, yaralarýmý saracaðým.

Peki Camia baktý mý kendine?

Hiç olmazsa, “Þefkat tokadý yedik” dedikten sonra, þefkat tokadýnýn hangi yanlýþlar sebebiyle vurulduðunu tek tek irdeledi mi?

Bir ara yazdým:

- Olan bitenden Fethullah Gülen’in haberi varsa bir vahim, haberi yoksa daha vahim, dedim.

Evet, öyleydi, haberi varsa, ortada çok derin bir liderlik zaafý var demekti, haberi yoksa, ortada insicamlý bir cemaat yapýlanmasý deðil, baþýbozuk, erken kalkanýn vitrin düzenlediði bir  yapý var demekti.

Dev bir yapý vardý ve onun yüzü bir gün Kýlýçdaroðlu oluyordu, bir gün Demirtaþ, bir gün Amerika, bir Brüksel, bir gün Bülent Keneþ, bir gün Emre Uslu, bir gün Emniyetçiler, bir gün Yargý kumpasçýlarý ve bir gün, Adliye önünde Cevþen okuyan Bacýlar...

Ahh, bacýlar...

Yanarým yanarým da en çok bu masumiyetin nasýl çarçur edildiðine yanarým.

Bir de islami yapýlanmalarýn bozgunlarda özeleþtiri yapamýyor ve birbirini tekrarlayan bozgunlar yaþýyor olmasýna yanarým.