Linççilere eðitimle siper olmak

Bir toprak parçasýnýn etrafýný çitle çeviren ilk insan ‘Bu benim’ dedi ve ona inanacak kadar naif kiþiler buldu, o insan uygar toplumun hakiki kurucusudur. Biri de o çitin çubuklarýný sökerek ya da hendekleri doldurarak ve yanýndakilere ‘Bu sahtekarý dinlemekten sakýnýn, eðer bu dünyanýn nimetlerinin hepimize ait olduðunu ve dünyanýn kendisinin kimseye ait olmadýðýný bir kere unutursanýz mahvolursunuz’ demiþ olsa ne kadar çok suçtan, savaþtan ve cinayetten, ne kadar çok dehþetten ve talihsizlikten kurtarmýþ olurdu insanlýðý”.

Jean Jacques Rousseau böyle der “Ýnsanlar Arasýndaki Eþitsizliðin Kaynaðý” adlý kitabýnda... Ben de diyorum ki hemen hemen bütün kitaplarý Türkçeye çevrilmiþ olan Rousseau’yu, onun karþý çýktýðý ama “Toplumsal Sözleþme”sini geliþtirdiði Thomas Hobbes’u, insanlýk durumuna kafa yormuþ, kitaplarý bugüne ulaþmýþ düþünürleri ve sanatçýlarý ortaöðretimde okutmuþ olsak, toplumsal barýþý kolaylýkla saðlayabilirdik. Onca yüzeysel bilgiyi ezberlemiþ, bolca da hamaset dikte ettirilmiþ bu genç nüfusa akýl, izan sahibi olma yöntemini aktarabilsek, dün Sinop’ta ve Samsun’da saldýrýya uðrayan, linç edilmeye çalýþýlan BDP milletvekilleri bugün Karadeniz’in herhangi bir yerinde kendilerine saldýrýyý planlayan gruba siper olmuþ barýþçý çoðunlukla horon teperdi... Ama o çoðunluðu boþuna arýyor gözlerimiz. Hani Sinop’ta, Samsun’da bu ayrýmcý þiddet eylemine karþý çýkmasý gereken binlerce kiþi?

***

Kendini paralayarak BDP milletvekillerine saldýrmaya çalýþan gözü dönmüþ delikanlý ne bilsin Rousseau’yu? Ne bilsin Mevlana’yý? Onun zihnini iki üç aðýr aðabeyinin Kurtlar Vadisi dizisi diyaloglarý kývamýndaki sözleri doldurmuþtur... Birer Ogün Samast kývamýna getirilmek üzere kendi seviyesindekilerden oluþan yakýn çevresi ve medya tarafýndan her an kýþkýrtýlmaya hazýr biçimde bilenmiþtir. Vatan, millet, bayrak, þehit, düþman, terörist bilir bunlar da onun insanlarýn canýna kastetmesi için yeter de artar! Bugün siyasi arenada yarýn futbol stadyumunda. Akýl yürütmek, mantýklý olmak, muhakeme edebilmek, nefsini ve hiddetini kontrol edebilmek, herkesi kabullenmek de neymiþ? Vur, kýr, öldür! Çitini çek ve benim dediðin topraðýnda baþka kimseye hayat hakký tanýma!

Ýtiraf edelim: Sinop ve Samsun’daki linç giriþimlerinin ardýnda etnik temizlik arzusu yatýyor. Düþünce yapýsý Avrupa’daki Neo Nazileri aratmayan, ama genel geçer bir yurtseverlik anlayýþýyla kamufle edilmiþ, kýlýk kýyafetle ve ritüellerle kendini marjinalize etmemiþ yeni milliyetçilik bu ülkenin patlamaya hazýr barut fýçýsý. Fitili de çok kýsa. Bir kývýlcým çakmaya görsün! Bu gençleri örgütleyen parti ve dernekler açýk açýk nefret suçu iþliyor ve nefret söylemi yayýyor. En büyük silahlarý da cehalet.

Bu ülke Dersim’i, 6-7 Eylül’ü, Çorum’u, Kahramanmaraþ’ý, Sivas’ý yaþadý. Etnik temizlikle yakýn iliþkilidir linç etme isteði... Þehre gelmiþ bir heyete “yabancý”, “düþman”, “siyasi hasým”, “nefret ettiði ýrktan / soydan / dinden / siyasi görüþten kiþi” olduðu için öldürme amacýyla saldýran kiþiler daha büyük boyutta bir saldýrýyý da onaylar ve uygular. Kendi ölçütlerine göre “katli vacip” bulduðu kiþi ve kiþilerin “soydaþ”ý, “siyasi yandaþ”ý, “akraba”sý, “iþbirlikçi”si olduðu kiþileri de yok etmek ister.  

Linç giriþimlerinin hangi korkunç boyuta varabileceðini hayal edemeyenlere bir belgesel önereceðim: “The Act of Killing / Öldürme Eylemi”. Marta kadar Ýstanbul, Ýzmir ve Ankara’da devam edecek olan !fÝstanbul Baðýmsýz Filmler Festivali kapsamýnda gösteriliyor. Endonezya’da 1965 darbesinde Çinli ve komünistlere (çocuklar dahil) etnik temizlik yapan ve hala itibarlarý pek yerinde olan paramiliter gruplarýn “marifetlerini” sinemaya aktardýklarý çok çarpýcý bir belgesel. Darbe yapmanýn ve meþrulaþtýrmanýn birden fazla yolu var, ne yazýk ki...