"Lozan zafer mi hezimet mi?”
Kadir Mýsýroðlu’nun yýllar önce kitabýna baþlýk olarak koyduðu bu soru, içinde o kadar geniþ bir tartýþmayý barýndýrýyor ki...
Onun için Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn “Sevr’de ölümü gösterdiler ve Lozan’ý bize zafer diye yutturdular” sözünün tansiyonu birdenbire yükseltmesine þaþýrmamak gerekir.
Gelinen nokta, 93 yýl sonra Cumhurbaþkaný’nýn tartýþmanýn bir yerinde, hem de nerede ise asýrlýk resmi çizgiden farklý olarak sorgulayýcý konumda yer almasýndan ibaret.
Aslýnda Lozan tartýþmasý, daha anlaþma müzakerelerinin yapýldýðý günlerde baþlamýþ ve Büyük Millet Meclisi’nde kýyametler kopmuþ. “Þurasý misak-ý milli içindeydi, neden býraktýnýz?” sorularý çýnlamýþ Meclis duvarlarýnda...
Lozan, Osmanlý’nýn reddi, Cumhuriyet’in kuruluþ belgesi gibi idealize edilince, hatta kutsanýnca bir baþka tartýþma damarý açýlmýþ.
Lozan denilince birçok baþlýk var aslýnda tartýþýlacak.
Aslýnda Lozan’ý imzalayan Ýsmet Ýnönü, nihai noktada ona imza yetkisi veren Mustafa Kemal de, onlarý onaylayan Meclis iradesi de, Lozan’ý savunma sadedinde “Orada alýnabilecek olanlarýn alýndýðý” kanaatindedirler. Bunun altýna Birinci Dünya Savaþýna girerken Osmanlý’nýn zaten bittiði, savaþ sonunda maðluplar safýnda kaldýðý, Anadolu’nun canýný diþine takarak milli mücadeleyi verdiði ama savaþý daha öteye götürecek takatinin bulunmadýðý kanaatleri de eklenir.
Bir þey daha söylenir: Yeni Türkiye güçlendikçe, Lozan’ýn problemli yanlarýný restore etmeye yönelmiþtir. Hatay’ýn ilhaký, Boðazlar statüsünün Montreux sözleþmesi ile deðiþmesi gibi...
Bu savunmaya yönelik sorgulama ise “Batý dünyasýnýn, özellikle Ýngiltere’nin düþmanlýðýndan çekinildiði için Lozan’da direnilmemiþtir” þeklinde sürüp gelir.
Bir þey daha denir: Lozan’da aslýnda Türkiye’nin sistem sorunu tartýþýlmýþ ve o gün Ýtilaf Devletleri, bugün ise toptan “Batý dünyasý” dediðimiz dünyanýn “Yeni Türkiye”ye düþmanlýk etmemesi öngörülmüþtür.
Ýsmet Ýnönü, bir deðerlendirmesinde mealen “Lozan o kadar güçlü bir anlaþmadýr ki, yýllar içinde pek çok anlaþma deðiþtiði halde o deðiþtirilememiþtir” der.
Ben de: “Gücümüz yetseydi deðiþtirirdik ama Lozan’ý imzalayan ülkeler öyle bir çýkar dizayný yaptýlar ki, onlar ondan vazgeçmedikçe biz deðiþtiremiyoruz.”
Misak-ý Milli içinde yer alan Musul-Kerkük Lozan’da çözülmedi. Milletler Cemiyeti’ne havale edildi, orada da etkili olamadýðýmýz için çözümü Ýngiltere belirledi.
Hezimet mi? Tabii ki hezimet ama “Güç kullanamama”nýn getirdiði hezimet.
Tabii burada “Gücümüz yoktu da mý kullanamadýk, yoksa güce tasarruf edecek olanlarýn basiret, kararlýlýk vs. yetersizlikleri ile mi kullanýlmadý?” sorusu sorulabilir.
Bugüne gelirsek...
Sayýn Cumhurbaþkaný konuyu Moody’s’in not düþürme kararý üzerine gündeme getiriyor, anlaþýlan Moody’s kararýný “Batý’nýn oyunlarý” çerçevesinde görüyor, Lozan’la o baðlamda iliþkilendiriyor, o günün yöneticileri bu oyunlara boyun eðdi, hatta “Millete Lozan’ý zafer diye yutturdular” diyor, devamýnda da bunlara boyun eðilmeyeceðini söylüyor.
Aslýnda “Güç sýnamasý” devletlerin uluslararasý iliþkilerinde her zaman gündemdedir.
Lozan’ýn ortaya çýkardýðý ve diyelim o günkü yöneticilerin göðüsleyemediðini düþündüðümüz problemli, ülkemiz çýkarlarýna aykýrý hususlarý bugün düzeltme imkanýndan söz edilebilir. Ama yine ortaya gerekli gücün konulabilmesi þartýyla.
Hani þu sýralar konuþulan ve uluslararasý odaklarca planlandýðý var sayýlan “Sykes-Picot’nun güncellenmesi” konusu da, bir tür Lozan restorasyonunu içermektedir. Üstelik Türkiye’nin ve bölge Ýslam ülkelerinin çýkarlarýný tehdit eder nitelikte.
Bugün de þu veya bu þekilde güç kullanmamýz gerekiyor. Ýttifaklar da bir güç oluþturma çabasýdýr, kendi ekonomik - siyasi - askeri varlýðýmýzý büyütme çabalarýmýz da. Suriye’ye öyle girebiliyoruz veya giremiyoruz. Irak’ta öyle varýz veya yokuz. Ege adalarýný öyle bizim kýlabiliyoruz veya kýlamýyoruz. Rusya ile Ýsrail’le iliþkilerimizi bu çerçevede revize ediyoruz. Milli Savunma Sanayii alanýndaki hamlelerimiz bu sebeple bizlerde ümitler oluþturuyor. Elhasýl Ýslam dünyasýnda yeni bir varlýk inþa etmeye yönelmemiz de bu sebeple.