Lozan’ı Yemen’de köşeye sıkıştırmak!


Yemen’de koalisyon güçleri hava saldırılarını devam ettirirken İran destekli Husiler de karada direnmeye devam ediyorlar. 

Aynı saatlerde İsviçre’nin Lozan şehrinde İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) daimi üyeleri arasında yürütülen nükleer müzakereler de kıran kırana devam ediyor.

Lozan ile Yemen ne alaka demeyin, çok yakından alakalı.

İran BMGK’ni Yemen’de baskı altına almak gibi dehşet bir politika izliyor.

***

Yemen eski cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’in de yardımıyla İran destekli Husiler Yemen’de bir darbe yapmış ve yönetimi ellerine geçirmişlerdi. Husiler Aden’e kadar uzanınca meşru Cumhurbaşkanı Hâdi’nin yardım talebi üzerine Suudi Arabistan’ın başını çektiği koalisyon güçleri Husileri havadan vurmaya başladı. Önceki yazımda da ifade ettiğim gibi iyi planlanmış bir kara harekâtıyla Salih’in adamlarıyla Husiler tasfiye edilmeden Yemen’de sular durulmayacaktır.

Bunun Yemen’deki kabile yapısından demografik yapıya, el-Kaide’den Babulmendeb boğazına kadar birçok sebebi var. Dünyayı ilgilendiren en önemli faktör de Babulmendeb boğazıdır.

***

İran Husilerin merkezi Sa’da’ya yakın  Hudeyde limanından gemiler dolusu silah mühimmat ve İran devrim muhafızlarını sırf Husilerin kara kaşı kara gözü için göndermedi.

İran Husileri takviye ederek sadece Yemen’i değil, Arap yarımadasını da değil bütün dünyayı tehdit ediyor.

Ve bu kartını nükleer müzakerelerinde tepe tepe kullanıyor. Bugün gelinen noktada ABD de bu tehditlere boyun eğmişe benziyor. Irak ve Suriye’den sonra Yemen’de de İran politikaları öne çıkıyor.

Bu şartlarda İran’ın bu kadar öne çıkması ABD’ye rağmen mümkün değildir.

ABD ile İran arasında gizli bir mutabakat varmış gibi görünüyor!

***

Babulmendeb ile dünyayı tehdidine gelince. Yemen’de yönetim İran yanlısı Husilerin eline geçince haliyle Babulmendeb boğazının doğu hakimiyeti de İran’ın eline geçecek demektir.

Babulmendeb boğazının şu veya bu şekilde bir gün kapanması bile dünya ekonomisini enerji piyasasını ve siyasetini anında olumsuz etkileyecek bir hamle olacaktır. Bunun günler ve aylar sürmesi demek dünyada yeni bir kriz demektir.

Babulmendeb dünya ticaretinin yüzde 30’na tekabül eden 21 bin geminin geçtiği stratejik bir boğazdır.

Dünya ticaretinde petrolün yüzde 40’nın geçtiği Hürmüz boğazının doğu kıyıları zaten İran’ın hakimiyetinde buna bir de Babulmendeb eklenince İran’ın bu boğazlarda teşebbüs edeceği kriz hamlesi dünya  için büyük bir felakettir.

İran bu felaket fitilini elinde tutmaktadır!

***

Bu felaketten en olumsuz etkilenecek olan Suudi Arabistan, koalisyon güçleriyle birlikte 185 uçakla Yemen’e saldırırken Yemen cumhurbaşkanı Hâdi’nin çıkarından ziyade istikbaldeki felaketi önlemek için harekete geçmiş oldu. Bence doğru olanı yaptı.

Mesele ne Husiler ne de Yemen, mesele İran’ın bölgeyi ve dünyayı tehdit eden politikalarıdır. 

Bu durumu İran perspektifinden değerlendirirsek büyük bir başarıdır. Dünyaya meydan okuyan bir devletten söz ediyoruz.

Ancak neticelerine bakınca, Irak’ta Suriye’de ve Yemen’de akan kana bakınca, insanlık adına özellikle de İslam adına utanç verici bir siyasettir. Yüzbinlerce Müslüman kanının akmasına sebep olan bir politika ne insanlık adına ne de İslam adına asla bir başarı olarak görülemez. Aksine İslam’ın ulviyetine gölge düşürücü İslam’ın itibarını zedeleyici ve karalayıcı bir siyasettir.

***

Tabii gelişmelerin tek müsebbibi İran değil, batının rolü de unutulmamalıdır. 

Ancak bugüne baktığımızda, her şeye rağmen İran, elinde önemli kozları bulunan büyük bir devlettir.

İran’ın Yemen hamlesi Türkiye’ye de zarar verecek mahiyettedir. Babülmendeb bütün dünya gibi bizi de etkileyecek bir geçittir.

Bu yüzden Türkiye’nin koalisyon güçlerine destek vermesi isabetlidir. Sadece ekonomik çıkar açısından değil, darbelere karşı demokratik tavrından dolayı da isabetlidir. Husileri desteklemek darbecileri desteklemek demektir.

Ancak bu destek dış politikadaki farklılıklar dışında kalan Türkiye-İran ilişkilerini olumsuz etkilemeyecek bir seviyede götürülmelidir. Çünkü İran bir yazarımızın ifade ettiği gibi bizim düşmanımız değil komşumuzdur. 

İran’daki kimi fanatikler Türkiye’yi düşman ilan etseler de Türkiye İran’ın İran da Türkiye’nin düşmanı değildir, olmamalıdır.

Siyasi konulardaki ihtilaflar farklılıklar olarak anlaşılmalı ve yorumlanmalı asla düşmanlığa dönüşmemelidir.