Yýllar önce, bizdeki darbe ve cunta tartýþmalarýnýn hâlâ epeyce sýcak olduðu günlerde yazdýðým yazýlardan birine attýðým baþlýktý bu. Lütfen darbe yapmayalým, yapanlarý uyaralým!
Demek istediðim þuydu: Türkiye’de 27 Mayýs’tan beri yaþanagelen darbelerin, cuntalarýn, andýçlarýn, bilmemnelerin arkasýnda sadece komuta kademesinin konjonktürel çýkýþlarýný aramak doðru deðil. Yani askerler bir siperin arkasýnda saklanýyorlar; sonra bir gün siyasi ve sosyal þartlarý uygun bulunca da “hadi bir darbe yapalým” diye ortalýða çýkýyor deðillerdi. Tam aksine rejimin niteliði bunu gerekli kýlýyordu. Çünkü “asker vesayeti” rejimin temel niteliklerinden biriydi. Dolayýsýyla rejimin bu niteliðinin zedelendiði düþünülen durumlarda asker ortaya çýkýyor, düzeni revize ediyordu. Biz buna darbe diyoruz, onlar baþka bir þey diyor.
Türkiye’deki darbeler ve cuntalar geleneðini sona erdirmek için önce asker vesayetini ortadan kaldýrmak gerekiyordu. Bu iki aþamada gerçekleþti. Önce bu konuda toplumsal konsensus oluþtu; toplumun reþit olduðu, vesayeti kabul etmediði ortaya konuldu. Cumhurbaþkanlýðý seçimi sýrasýnda askerin 27 Nisan muhtýra giriþimi ve yargý gücünün 367 kararýyla gösterdiði tavra karþý toplumun tepkisi 2007 milletvekili seçiminde AK Parti’ye verilen beklenmedik orandaki destekle ortaya konulmuþ oldu.
Ýkinci aþamada 2010’daki referandumla kýsmi bir anayasa deðiþikliði gerçekleþtirilerek askeri vesayetin koltuk deðneði olan yargý bürokrasisi yeniden düzenlendi.
Þimdi Mýsýr’da “askeri darbe” konusu tartýþýlýyor. Çoðunlukla da Türkiye’nin geçmiþte yaþadýðý tecrübelerle mukayese edilerek tartýþýlýyor Mýsýr’ýn durumu. Ýki ülke arasýnda benzerlikler yok deðil ama, þartlarýn farklý olduðu da ortada. Mýsýr’da halk onurlu bir devrim yaptý; hepimiz de coþkuyla destekledik. Ama bu devrim orduyu rejimin patronu konumundan çýkarmadý. Hatta ordu onay vermeseydi Tahrir Meydaný’nda toplanan milyonlarýn iradesinin hayata geçmesi, Mübarek yönetiminin devrilmesi mümkün olmayacaktý belki. En azýndan asker Mübarek yönetiminin yanýnda saf tutsaydý Mýsýr Devrimi çok daha kanlý geliþmelerin paralelinde yol alacaktý.
Asker neden Mübarek yönetiminin devrilmesine onay verdi? Ýhvan’ýn, Selefilerin, liberallerin veya sosyalistlerin rejime yönelik eleþtirilerine hak veren bir anlayýþ orduda da egemen olduðu için mi? Tabii ki hayýr. Asker rejimi korumak için Mübarek yönetimini -tabiri caizse- öfkeli halkýn önüne attý. Mýsýr devrimine asker onayý dediðimiz olayýn özü budur.
Bilahare yapýlmasýna izin verilen serbest seçimler sonucunda Ýhvan-ý Müslimin kadrolarýnýn üstelik Selefilerin desteðinde bir hükümet kurmasýna ses çýkarýlmamasý da iki anlama geliyordu: Birincisi Mýsýr ne de olsa Cezayir deðildi; binlerce yýllýk bir bürokrasi geleneðinin varisi olan Mýsýr ordusu Cezayir modeli bir müdahaleyi çözüm getirecek, rasyonel bir adým olarak görmüyordu. Ordunun endiþelerini -veya komuta kademesinin temsilcisi olduðu ülke seçkinlerinin korkularýný- paylaþan bir toplum kesiminin varlýðý güvence sayýlmalýydý. Dolayýsýyla korktuklarý baþlarýna gelse bile askerin müdahalesine gerek kalmayabilirdi; sokaðýn getirdiðini sokaðýn götürmesi ihtimalini de cepte tutuyorlardý. Ki o ihtimal bugün gerçekleþebilir hale geldi.
Ýkincisi ordu açýsýndan yönetimde Mübarek ailesinin veya Mursi’nin olmasý arasýnda elbette fark vardý. Ama rejimin niteliklerinin muhafazasý çok daha önemliydi. Rejimin niteliði denilince bizde hemen akla laiklik, Atatürkçülük falan geliyor. Mýsýr’ýn seçkinleri için de modernizm önemli ama unutmayýn ki Ýsrail’le Camp David antlaþmasýný imzalayan Enver Sedat’tan bu yana Mýsýr Anayasasý “yasalarýn ve uygulamalarýn Kuran-ý Kerime uygun olmasý” þartýný içeriyor. Demek ki Mýsýr ordusu ve ülkenin seçkinleri açýsýndan Mursi’nin sakalýndan ziyade ülkenin mukadderatý üzerinde söz söyleme yetkilerinin korunmasý meselesi daha önemli olmalý.
Askerin iþe karýþmasýnýn Mýsýr için de seçenek olmaktan çýkarýlabilmesi için, bir, toplumun demokrasiyi kýskançlýkla baðrýna basacaðý bir deðer saymasý, iki, rejimin yapýsýnýn demokratikleþtirilmesi gerekir. Nüfusunun yarýsýna yakýný günde iki dolarýn altýnda gelire sahip olan Mýsýr’da bunlarýn gerçekleþmesi yakýn vadede kolay görünmüyor.