Lüzumsuz herif

Diyeceksiniz ki, “Geçmiþ gitmiþ bir mevzu, tekrardan girmenin gereði var mý?”Hayýr, geçip gitmedi. 

Konu, Genelkurmay Baþkaný Hulusi Akar’ýn, ilk kez bir mitingde “sahne alýp” konuþma yapmasý... Daha doðrusu, Akar’ýn konuþturulmasý...

Konuþmanýn yankýlarý devam ediyor ve konu haksýz (yanlýþ) bir düzlemde tartýþýlýyor.

Malum,  Türk aydýný, Türk entelektüeli, “Meclis’in hizmetinde” olduðunu söyleyen askerlere pek alýþkýn deðil... Sevmiyorlar böyle kiþileri. 

Eski Genelkurmay Baþkanlarýndan Doðan Güreþ’e, “Meclis’in emindeyim” dediði için, Hürriyet gazetesi marifetiyle etek giydirmiþlerdi. Güreþ’i mi aþaðýlamýþlardý, kadýný mý aþaðýlamýþlardý, bilinmez ama bu terbiyesizliði yapmýþlardý.

Hilmi Özkök’le Necdet Özel’e de ayný tarife uygulandý.

Ýkisi de TSK’nin anayasanýn çizdiði sýnýrlar içinde kalmasý gerektiðini savunuyordu.

Ýlkini “iradesiz” ve “kokmaz bulaþmaz” olmakla suçladýlar. Ýkincisine de, bir esnaftan aldýðý hediyeyi hatýrlatarak, “Al o kilimi de, bilmem nerene ser” diye aþaðýladýlar. (Ýkincisine, yani Necdet Özel’e yönelik, “paralele göz yumdu” iddiasý, ciddi bir iddiadýr. Mutlaka araþtýrýlmalý ve gereði yapýlmalýdýr.)

Bu aydýnlar nezdinde “makbul” ve “muteber” sayýlmanýz için, darbe yapmýþ olmanýz, Meclis’e zart zurt etmeniz gerekiyordu.

Nitekim Orgeneral Cemal Gürsel’i çok sevdiler. Baþbakan astýrmaktan sabýk bu yetersiz ve basiretsiz adamý, “devrimin lideri, ikinci cumhuriyetimizin kurucu babasý” ilan ettiler.

Muhsin Batur’u da çok sevdiler.

Enis Batur’un babasý olarak zaten bir masuniyete sahipti ama onun da ötesinde jetlerini Meclis’in üzerinde uçurmuþ (hayýr, Meclis’i bombalamamýþtý; bu þeref “FETÖ’cü” þerefsizlere aittir), Faruk Gürler’le giriþtikleri ortaklýkla darbe kollayan gönüllerde taht kurmuþtu.

Memduh Taðmaç’a da laf edememiþlerdi... Ola ki, yaptýðý darbeyi “devrim”e dönüþtürür diye bekliyorlardý. Ýlhan Selçuk ve tayfasý (ilaveten Halkevi’nde eðleþen bazý soytarýlar) 12 Mart muhtýrasýnýn akabinde “Taðmaç yalayýcýlýðý”na giriþmiþlerdi.

Kenan Evren’e zaten laf edemiyorlardý.

Kenan Paþa idare-i maslahatçý deðildi, doðrudan konuya giriyordu, “bir saðdan, bir soldan” asmak suretiyle masuniyetini (!) perçinliyordu.

Rahmetli Özal’ýn gayretleriyle gevþeyen 12 Eylül’ün sýký düzeni nispeten demokratik bir ortama elverince mebzul miktar Kenan Evren düþmaný türeyiverdi: Bir sürü “Netekim”li kitaplar yazdýlar, iþkence filmleri çektiler, “her türlü darbeye karþýyýz” edebiyatýna sardýrdýlar ama Çevik Bir oraya çýkýnca, ellerinde tahrif edilmiþ bayraklar, “10. Yýl marþý” ayinlerine durdular.

Diyorum ya, Türk aydýný, darbe yapan generalleri seviyor.

Meclis’in hizmetinde olduðunu söyleyen generallerden ise nefret ediyor.

Bizim lüzumsuz herif de öyle... Kendisi (ne yazýk ki) akademisyendir.

Bugüne kadar ondan, “militarizm karþýtý” bir söz duymadým.

Hep Erdoðan’a saydýrdý, Erdoðan’ýn kurduðunu varsaydýðý sýký düzenden yakýndý ama ebedî ve millî þeflerin kurduðu diktaya dönüp bakmadý.

Þimdi de, Hulusi Akar’a sardýrmýþ durumda.

Hulusi Akar’ýn Yenikapý’da konuþma yapmýþ olmasý “yeni militarizmin göstergesi”ymiþ.

Hulusi Akar, oysa, Yenikapý’da millete selam durdu. “Ben milletimin emrindeyim” dedi. Evet, Genelkurmay Baþkanlarýnýn miting meydanlarýnda görülmesi alýþýk olduðumuz bir durum deðil, bunun teamülde de yeri yok ama bu olaydan “militarizm” süzmek, sadece þuursuzluk deðil, ayný zamanda eþekliktir. (Millet de, Akar’ýn konuþmasýný alkýþlamak suretiyle, “TSK’ya bir þans veriyoruz” demiþ oldu. TSK bu þansý kullansýn, içindeki darbecileri ayýklasýn.)

Hiç kuþkunuz olmasýn, “Yurtta Sulh Komitesi”nin darbe bildirisine imza atsaydý ve “darbenin baþýna geç” teklifini kabul etseydi, Cemal Gürsel’e yaptýklarý gibi, Akar’a da “devrimin lideri, üçüncü cumhuriyetimizin kurucu babasý” payesini vermekte tereddüt etmeyeceklerdi.

Mehmet Altan ve Hasan Cemal gibi aymazlarýn da desteðini alacaklardý. Hiç þüpheniz olmasýn!