Maarif davasýndan demokrasi kültürüne

100 yýllýk Cumhuriyetin meselesi halký eðitmek ve muasýr medeniyetler seviyesine çýkarmak. Mesele bu idealleri tekrar edip durmakla bitmiyor. Yurdun her tarafýnda binlerce derslik ayný koþullara sahip deðil. Uygulanacak programýn her þehirde ve her okulda uygulanmasý ise pek çok zorluk içeriyor.

Eðitim gündeminde genellikle karamsar bir tablo vardýr. Herkes her iþin faturasýný eðitim sistemimize keser. Suçlu bulunmuþtur. Ticaretten saðlýða, adaletten asayiþe her problemin sebebi eðitim sisteminde aranýr. En sonunda da fedakâr öðretmenim suçlanýr.

Öðretmenler ise daha çok ebeveynin yaklaþýmýný tenkit eder. Haklýdýr öðretmenlerimiz. Ebeveyn çocuðuyla vakit geçirmez ve çocuðunun davranýþ ediniminde örnek olmaz. Þiddete meyyal, kitap okumayan, yalancýlýðý alýþkanlýk etmiþ ebeveyn çocuðunun davranýþlarýndan doðrudan sorumludur. Öðretmen evdeki bu alýþkanlýklarý okulda kýsmen deðiþtirebilir. Çoðunda da baþarýsýz kalýr.

Türkiye'de okur yazarlýðý artýrmak için çok mücadele edildi. Okur yazarý az Cumhuriyet'in en büyük gayreti okullaþma oldu. Ancak artýk okumak ve yazmaktan öte 'anlamak' da gerekiyor. Üstelik 2000'li yýllarda internetin yaygýnlaþmasý ve tabletle büyüyen çocuklarýmýz için anlamak çok daha önem kazandý.

OECD ve IEA gibi kuruluþlarýn dünya çapýnda yaptýklarý sýnavlarda öðrencilerimizin durumu pek iç açýcý deðil. PISA, TIMMS, PIRLS gibi uluslararasý sýnavlar farklý yaþlardaki öðrencilerin anadil, matematik, fen bilgisi okuryazarlýklarýný ölçmekte. Bu sýnavlarda yukarýya çýkmanýn yolu ise anlamaktan geçiyor. Lise ve üniversite sýnavlarýmýz uzun yýllar bilgiyi ölçüyordu. Son yýllardaki sýnavlar daha zor geliyor gençlere, çünkü yeni nesil sorular anlamayý, sorgulamayý ve eleþtirel düþünmeyi ölçüyor. Üniversite yerleþtirme sýnavlarýmýzdaki biyoloji, fizik, kimya gibi testlerdeki ortalama netler çok vahim. Derste öðretmeni anlamayan, okuduðu sorunun kökünü kavramayan öðrencinin ilerlemesi mümkün deðil çünkü.

Milli Eðitim Bakanlýðý'nýn geçtiðimiz hafta yayýnladýðý Ölçme ve Deðerlendirme Yönetmeliði geç kalmýþ bir devrim niteliði taþýyor. Okul öncesi eðitimde ve ilkokulda öðrencilerin geliþim düzeyleri, öðretmen rehberliðinde gerçekleþtirilen bireysel ve grupla yapýlan etkinliklere katýlým gözlem formlarý oyun temelli deðerlendirmeler ve verilen görevleri yerine getirme amaçlý ölçme araçlarý ile takip edilecek.

Yeni yönetmelikte özellikle Türkçe/Edebiyat derslerinde 4 temel becerinin öðretimi ve ölçülmesi gerçekleþecek. Öðrenci dinleme, okuma, yazma ve konuþma becerilerini geliþtirdiði taktirde uluslararasý sýnavlarda üst basamaklara týrmanacaktýr. Þimdi diyeceksiniz "bizim öðretmenimiz bize yazý yazdýrýr, konuþma imkaný verirdi" Evet, öðretmen öðrencisinin becerilerini artýrýr ancak ölçülmeyen, deðerlendirilmeyen hiçbir beceri yeterince geliþmez.

Yeni yönetmelikle 4 temel beceri "anlama ve anlatma" yetisini geliþtirecektir. Yani dinlemeyen, anlamayan, tartýþmayan bir toplumdan karþýsýndakine tahammül edebilen, saygý gösterebilen bir topluma geçiþi hýzlandýracaktýr. Bunu demokratik kültürün içselleþmesi için bir fýrsat olarak görüyorum.

Milli Eðitim Bakaný Prof. Dr. Yusuf Tekin, bu meseleyi müsteþarlýk döneminden beri iyi biliyor. Çok önemli bir adým atarak illerde ölçme deðerlendirme merkezleri açýyor. Umarým sýký takip edilir ve uygulamada öðretmenlerimiz, idarecilerimiz ve veliler iþbirliði yaparak bu sürece sahip çýkarlar.

25 yýllýk eðitim tecrübem þunu öðretti. Her baþarýlý çocuk mutlu olamýyor ancak kendini iyi ifade edebilen, anlama çabasý yüksek gençler hayatlarý boyunca hem mutlu hem de huzurlu olabiliyorlar.