15 Temmuz’u intihar ve kamikaze olarak niteledim. Bu, öyle üç-beþ kiþinin intiharý deðildi, bir hareketin kendi kendine yazdýðý ölüm fermaný idi. Koca bir yapýyý, kriminal bir alana çekip, herkesi kirleten ve “suç” alanýna çeken bir olaydý.
En baþýnda yazdým, söyledim, bir kere daha tekrar edeyim, “mutfak bütçesinden para ayýrýp öðrenci bursu veren kadýnlarý bu savaþ yükünün altýna sokmayýn, Boðaziçi Üniversitesi’ni derece ile bitiren ve karýn tokluðuna Moðolistan’a öðretmenlik yapmaya giden genci bu savaþa sokmayýn” dedim.
Sonra o kadýnlara Çaðlayan Adliyesi önünde gösteri yaptýrdýlar, teheccüde kaldýrýp beddua seansýna dahil ettiler, lise - üniversite öðrencilerini twit savaþýna soktular.
Ve darbe giriþimi.
Cinayetin en büyüðü.
“Dini bir yapý”yý “dindar siyasi kadro”yu devirmek için seferber ettiler. 240 þehit verildi. Binlerce insan yaralandý.
Amacým olanlarý tekrar etmek deðil.
Bu sürecin ardýndan, o yapý ile ilgili her alanýn terörle baðlantýlý olarak muamele göreceði, her alanýn tasfiye edileceði muhakkaktý.
Önce dersaneler terör yapýlanmasýnýn insan kaynaðýný oluþturduðu için tasfiye edildi, ardýndan kolej - üniversite gibi kurumlar, vs.vs.
O yapýnýn uluslararasý planda en parlak faaliyeti, Okullar ve Türkçe olimpiyatlarý idi. Devlet en tepe yöneticileri ile desteklemiþti bu faaliyeti. Ziyaretler yapýlmýþ, okullarýn açýldýðý ülke devlet baþkanlarýna mektuplarla tavsiyelerde bulunulmuþ, hatta devlet kaynaklarýnca maddi katký saðlanmýþtý. Özal, Demirel, Çiller, Hikmet Çetin, Ecevit gibi birçok eski devlet adamý yanýnda Ak Parti kadrolarý da destek vermiþti.
Bu desteklerin gerekçesi son derece masumdu.
Uluslararasý planda Türkiye’nin sivil bir eðitim - kültür hamlesi söz konusu idi ve belki de sýrf devlet eliyle bunu gerçekleþtirmek mümkün deðildi.
Bu okullarla ilgili benim de pozitif deðerlendirmelerim oldu. On yýllar içinde bu okullar, dünya çapýnda bir “Türkiye lobisi”oluþturacaklardý. Bunu söyledim, yazdým. “Bu bir tür göle maya çalmaktý.”
15 Temmuz, bu yapýnýn bu uluslararasý oluþumunu da terörize etti, “Türkiye aleyhtarý”lobiciliðin uzantýsý haline getirdi ve tabii olarak tasfiye konusu oldu. Bu okullarýn “Türkiye lobisi”olmasý beklenirken, “Türkiye aleyhtarlýðý”na malzeme haline dönüþtürülmesi, belki de okullarý aþýndan - ekmeðinden ayýrarak finanse eden il il Anadolu’nun “Himmet maðdurlarý”na yapýlan en büyük haksýzlýktýr.
Evet, devlet, 15 Temmuz’a eklemlenen her alaný tecziye ediyor. Haklý.
Ama yine devletin, mesela uluslararasý plandaki eðitim - kültür açýlýmýný gündemden çýkarmasý söz konusu deðil.
Ak Parti, baþýndan beri Türkiye’de dünyanýn farklý ülkelerinden, özellikle Asya, Balkanlar, Afrika’dan gelen “yabancý öðrenciler”e geniþ eðitim imkaný sundu. Onlarý “Türkiye dostu” olarak bünyesinde eðitmeye çalýþtý.
Ama “Türk okullarý” diye ünlenen yapýnýn tasfiyesinden sonra, onun yerine ikame edilecek bir eðitim hamlesi için ayrý bir çalýþmaya ihtiyaç vardý.
Ýþte bunun için Maarif Vakfý adýyla yeni bir uluslararasý eðitim hamlesi baþlatýlmasý kararý verildi. Vakýf ete-kemiðe büründü. Çalýþmaya baþladý.
En son Sayýn Cumhurbaþkaný’ný ziyaret etti vakýf mütevelli heyeti. Cumhurbaþkaný heyetin önüne “Onlar 173 ülkede okul açmýþlar, sizler 193 ülkede açmalýsýnýz” diye bütün dünyaya ulaþma hedefi
koydu.
Evet, bütün dünya... Bu küresel bir misyon demek. Gidilecek her ülkede o ülkenin çocuklarýna “Türkiye neden burada?” sorusunun cevabý olacak bir mesaj taþýnacak. Ýnce, hassas, belki eski yapýlarýn negatif algýlarýný ortadan kaldýracak, ancak gönüllü ve gönül adamý eðitimcilerin yapabileceði bir iþ. O ülkeleri de tatmin edecek, o ülkeye hizmeti önceleyen, ama Türkiye dostu kaliteli bir eðitim; benim düþündüðüm format bu. Türkiye bunu baþarmalý. Bu, hem Türkiye’nin milli çýkarlarý için elzem, hem de, Türkiye’nin bu alanda yere kapaklanmasýný bekleyen odaklarý sevindirmemek için...