Maç dediğin budur arkadaş

­İlk yarım saat içindeki Beşiktaş; şampiyonluğa emin adımlarla giden bir takımın, kendine güvenli futbol düzeni içindeydi. Eskilerin “­nsicam” dedikleri, “Makine düzeninde dakik işleyen ve göze hoş gelen işlevsel bütünlük” sergiliyordu. Yardımlaşma üst düzeydeydi. Ama Trabzonspor; duruma, rakibe ve oyuna ortak olmaya başladığında, sistem error verdi... Su gibi akan Beşiktaş, açık ve kesin üstünlüğünü kaybetti. Maç güzel gollerle ödüllendi.

***

Olcay Şahan; Trabzonlulara karşı *Fazla Beşiktaşlı* görünmemek, Beşiktaşlılara karşı da “Fazla Trabzonlu” kanısını vermemek için özel çaba gösteriyordu. Bu yüzden hiçbir şey olamadı. Hocası bunun farkına varınca, oyunun durduğu bir anda kenara çağırıp uyardı.

Bir başka ilginç nokta, Yusuf’un pozisyonu sırasında yaşandı. Trabzonlu futbolcunun tehlike yaratan atağı sırasında, kendisine yaptığı faulü çalmayan hakeme sürekli dert anlatmaya çalıştı. O arada da oyun devam ediyordu. Fabri kalesinden öfkeyle koşup gelerek, hala hakeme itirazlarda bulunan Oğuzhan’ı telaşla hakemin yanından çekip aldı.

***

­kinci yarı da, ilk yarının başlangıç özelliklerini kopyalayan bir havada başladı. Bir kez daha açık bir Beşiktaş üstünlüğü söz konusuydu. Aboubakar’ın golü bunu belgeledi... Ama aynı ilk yarıda olduğu gibi, bu kez de Trabzon yeniden devreye girerek rakibinin fi yakasını bozdu. Arka arkaya goller geldi. Açık söyleyeyim; yediği onca gol için “Beşiktaş’ın suçu şu”diyebileceğim inandırıcı bir gerekçem yok. ­ki taraf da iyiydi. Sürüyle gole rağmen, defansları da suçlayamam. Çok keyifli bir maçtı.