Þu sýralar Macaristan’da çok geniþ bir kesimin katýldýðý bir karþý çýkýþ hareketi ve imza kampanyasý var. Bu hareket; ‘Macaristan Nazi Almanyasý’nýn yolundan gitmeyecek, buna bütün Avrupa karþý çýksýn’ diyor. Ayrýca Ýtalya’da kurulan yeni hükümet Almanya kökenli kemer sýkma politikalarýyla devam edemeyeceðini biliyor. Dün Temsilciler Meclisi’nden güvenoyu alan Enrico Letta hükümeti kendisine yeni bir yol bulmakta zorlanacak. Macaristan ve Ýtalya örnekleri, ayrý ayrý da olsa, Avrupa’daki durumun giderek karmaþýklaþtýðýný gösteriyor bize. Macaristan’daki muhalefete yeniden bakmak gerek. Özellikle günlerin 1 Mayýs’ý gösterdiði bu gün.
Macaristan, Soðuk Savaþ döneminde adeta simgesel bir direniþ örneði de olmuþtur. 1956 ayaklanmasý Stalin ‘sosyalizminin’ ne olduðunu ortaya çýkaran bir dönüm noktasýdýr. Ayaklanmanýn siyasi önderi Ýmre Nagy, yeni demokratik bir sosyalizmi amaçlýyordu. O dönemde kendilerine Macaristan baðýmsýzlýðý için mücadele eden þair Sander Petofi’nin adýndan hareketle ‘Petofi’ çevresi adýný veren hareketi, Sovyet kaynaklý belgeler ABD’nin kýþkýrttýðýný söylerler.
Tabii ki Soðuk Savaþ’ýn o günlerinde böylesi toplumsal bir kalkýþmaya CIA’nýn karýþmamasý imkansýzdý. Ancak kalkýþmanýn nedeni CIA kýþkýrtmasý deðil, tam tersine Stalin devamcýsý Rusya idi.
Þimdi de Macarlar hem Almanya kökenli kemer sýkma politikalarýna, hem de parlamentodan geçen ve ayrýmcýlýðý körükleyen anayasa deðiþikliðine karþý ayaklanmýþ durumdalar. Anayasada yapýlan deðiþiklikle evsizler doðrudan cezaevine yollanabiliyor, azýnlýklara yönelik birçok kýsýtlama da deðiþiklikte yer alýyor. Aslýnda bütün bu deðiþiklikler, geleneksel kemer sýkma politikalarýnýn devamý olarak nitelendiriliyor.
Þimdi Baþkent Budepeþte, 1956’ya pek yaklaþmasa bile, kitlesel gösterilere sahne oluyor. Cumhurbaþkanlýðý Sarayý önünde toplanan binlerce kiþi, Cumhurbaþkaný Janos Ader’den yasa deðiþikliðini veto etmesini istiyor. Ancak hem bu yasa deðiþikliðini hem de kemer sýkma politikalarýný Macarlar’ýn baþýna saran iktidarýn arkasýnda Almanya desteði var. Bunun farkýnda olan halk da ‘Macaristan Almanya’nýn yolundan gitmeyecek’ sloganý ile ayakta.
Macarlar bir kez daha kendilerine dayatýlan ekonomi politikalarýna karþý çýkýyorlar. 1950’lerde Macaristan gibi ülkelerde Sovyetler Rusya’sý, tarýmda kollektifleþtirme adý altýnda tarýmdan sanayiye kaynak aktarýyor, bu ülkelerdeki sanayiyi de Sovyet ekonomisine baðlýyor ve bu sanayi çevrimden elde edilen ‘fazla’ -sanayi rantý- da merkeze yani Sovyetler’e aktarýlýyordu. Macar halký týpký Rusya’nýn kýrsalýndaki Rus halký gibi açlýktan kýrýlýyordu. Buna da ‘sosyalizm’ diyorlardý.
Þimdi, farklý bir toplumsal yapýda, farklý mekanizmalarla ayný þeyi Almanya Güney ve Doðu Avrupa için yapmak istiyor. Alman sermayesi buralarda yatýrým yapýyor, ucuz iþgücü ve altyapý, toprak rantýndan yararlanýyor, kaynaklarýný ucuza kapatýyor ve buralarda kriz bahanesi ile kemer sýkma politikasý uygulatarak merkeze yani Almanya’ya kaynak aktarýyor.
Öte yandan dünün Sovyetler’i bugünün Rusya’sý da Almanya ile özellikle enerjide ortaklýk yaparak, bu ülkelere yüksek fiyattan gaz saðlýyor; o da kendi egemenlik alaný içinde saydýðý eski Sovyet cumhuriyetlerinde, gümrük birliðine dayanan bir geniþleme stratejisi izleyerek AB geniþlemesinin önünü kesiyor ve AB’nin Almanya’nýn istediði merkezde, yerinde saymasýný saðlýyor.
Paþa torunu hýrçýn ihtiyarlar
Þimdi bütün bu resme baktýktan sonra Türkiye’ye gelelim. Soðuk Savaþ döneminde Sovyetler-ABD dengesinde Türkiye coðrafi olarak kilit konumda olmasýna raðmen eli kolu baðlý bir ülkeydi. Stalin öldükten sonra, inanýn ABD’nin en büyük korkusu, Sovyetler’in Soðuk Savaþ dengesini bozarak ‘ben oynamýyorum’ demesi yani ipleri gevþetmesiydi. O zaman silah sanayi hýzla geriye gider, buna baðlý bütün dengeler deðiþirdi. Macar ayaklanmasý yalnýz Sovyetler için deðil, ABD için de denetlenmesi gereken bir toplumsal çýkýþtý. ABD bunun için 1963’te Kennedy’i, Soðuk Savaþ’ýn tansiyonunu düþürmesin diye tasfiye etti.
Zaten tam o yýllarda Türkiye’de de o saate kadar, devletin kollarýnda palazlanan tekelci sermaye askerle denetimi ele aldý. Türkiye, oyunun pasif bir parçasý, kavruk bir ülke olarak tutuldu. Bu ülkenin darbelerle çizilmiþ kaderinde iktidar, saðdan olsun soldan olsun, ‘modern’ batýcý seçkinlerde oldu. Bunlar devletle büyüyen, iç pazarý sömüren tekelci sermaye adýna, iktidarýn entelektüel ayaðýný oluþturdular. Tabii ki diðer ayak askerle tamamlanan militarist yandý.
Þimdi hem Doðu Avrupa’da hem de bu topraklara bu tarihsel mücadelenin güncel hali var gibi. O eski ‘kavruk’ Türkiye’nin, sað taraftan olsun, sol taraftan olsun modern-seçkinci ‘aydýnlarý’ iktidarlarýný vermek istemiyorlar. Týpký askerler gibi. Bunun için barýþa karþý çýkýyorlar. Ama bu ýsrarlarý onlarý kullanýlan zavallý ‘paþa torunu’ hýrçýn ihtiyarlara dönüþtürüyor. Almanya’dan yeni bir Bismarck, Rusya’dan yeni bir Romanov sizden de yeni Cemal, Enver paþalar çýkmaz, boþuna bunlar.
1 Mayýs, iyi günlere, barýþa, kardeþliðe vesile olsun!