16 Nisan’daki referanduma doðru ‘hayýr’ cephesinde dikkat çekici algý operasyonlarý var.
1. CHP, Anayasa Mahkemesi’ne gitmekten vazgeçti. Genel Baþkan Kýlýçdaroðlu, geçen hafta partisinin Grup Toplantýsýnda þu çýkýþý yaptý:
“Söz konusu olan milletin egemenliðiyse bu konuda asýl yüce divan, halkýn ve milletin divanýdýr. Ýþte bunun için Anayasa Mahkemesi'ne gitmeyeceðiz, baþvurmayacaðýz. Son söz, milletin divanýdýr.”
“Evet” diyenlerin de baþtan beri söylediði bu. Sayýn Bahçeli de bunu demedi mi? “En temel, en hayati bir konuyu millete sormanýn nesi yanlýþ?” diye CHP’ye çýkýþmadý mý?
Millete gitmek en doðrusu da CHP, neden Anayasa deðiþikliði Meclis’te görüþülürken, millet divanýný hatýrlamadý? Neden TBMM’ni oyaladý, gerilim ve çatýþma peþinde koþtu?
Son sözü millet söyleyecekse, millete gitmenin yolunu týkamak için CHP neden Meclis’te kavga çýkardý, ayak ýsýrdý, yalanlara baþvurdu? Ülkedeki tansiyonu ve kutuplaþmayý artýran bir tutum sergiledi? Hatta þöyle söyleyeyim; eðer “milletin divaný asýl divandýr” gerçeðini, CHP dün Meclis’te söyleseydi, bugün ‘hayýr’ için en kuvvetli argümaný elde ederdi?
CHP’nin, dün Meclis’te akýl edemediðine bugün can simidi gibi sarýlmasý, samimi olabilir mi? CHP, “içinde halk olan parti halktan korkuyor” eleþtirisini daha fazla taþýyamayacaðýný gördü. Dara düþtü, sýkýntýya girdi ve çark etti…
Yine de iyi oldu. 16 Nisan’dan sonra bizim CHP’ye ve ‘hayýr’ cephesine söyleyeceðimiz çok esaslý bir lafýmýz olacak: “Kararý millet versin demiþtiniz, milletin kararý ’evet’ oldu. Lütfen bu karara saygýlý olun…”
2. Ýkinci algý operasyonunu da CHP Genel Baþkan Yardýmcýsý Bülent Tezcan’ýn, partililere yaptýðý konuþmada görüyoruz:
“Alýþýlagelmiþ üslubumuzu ve yöntemimizi býrakacaðýz. Çok açýk. Adalet ve Kalkýnma Partisine oy veren en az yüzde 20 seçmenin oyunu almaya ihtiyacýmýz var. Baþka çaresi yok. Alamazsak, konuþtuðumuzun da bir anlamý yok, çaba harcamamýzýn da. Mesela 'AKP' demeyeceðiz arkadaþlar. Diyebiliyorsanýz konuþurken 'AK Parti' diyeceksiniz, diyemiyorsanýz 'Adalet ve Kalkýnma Partisi' deyin."
CHP yine zora düþünce doðruyu görmüþ. AK Parti içinden yüzde 20’yi hedef almýþlar. AK Parti’ye düþmanlýk edenler, hazmedemeyenler, kurulduðu günden beri AKP deyip duruyorlar. Baþta da CHP. Kurucularý, genel baþkanlarý “bizim adýmýz AK Parti, lütfen ismimize saygýlý olun” dedikçe bunlar inadýna AKP dediler.
Demek doðru olaný biliyorlarmýþ… Demek zor da olsa AK Parti diyebilirlermiþ. 16 Nisan’dan sonra bunu da hatýrlatacaðýz. AKP diyen CHP yöneticisini, ikiyüzlü davranmakla eleþtireceðiz. (Öteden beri AK Parti’li görünen bazý yazarlar, CHP’yi örnek alsýnlar. Onlar artýk AKP demezken, bunlar niye AKP diye tutturuyorlar. Kraldan fazla kralcý olmanýn sebebi nedir?)
3. “Hayýr” cephesinin ve destek veren medyanýn algý operasyonunun en insafsýzý ise yalanlarý çoðaltmak ve sýklaþtýrmak oldu. Geçenlerde Sayýn Cumhurbaþkaný da hatýrlattý: “Doðru ayaða kalkýncaya kadar, yalan dünyayý dolaþýrmýþ.”
Yalanýn büyüðüne göre, “evet” ile “hayýr” baþa baþ görünüyormuþ. Hatta “hayýr”lar öne geçmiþ. ‘Evet’ diyecekler, “ya, ‘hayýr’ çýksa ne olur, Cumhurbaþkanýmýz yine görevde, hükümet yine devam edecek, fazla zorlamaya gerek” diyormuþ. Hele Cumhurbaþkaný sahaya inince ‘hayýr’ daha da kuvvetlenmiþ. Yalan üstüne yalan…
Bu yalan cephesi, bir vakitler de Ýsmail Cem’in ve Cem Boyner’in kurduðu partileri iktidar adayý diye üfürmüþtü. Hatta Boyner’in partisinin yüzde 45 oy alacaðýný bile yazdýlardý.
16 Nisan’da yalanlar deðil, doðrular kazanacak…