Madiba

Mandela’yý, bugün üzerinde konuþtuðumuz liderlik noktasýna taþýyan dönüm noktasý nedir? 1950 ve 60’lardaki radikal savaþçý tutumu?.. 27 yýl süren cezaevi günleri?.. 1982 yýlýnda baþlayan “Mandela’yý serbest býrakýn” kampanyasý ile bütün Afrika’nýn ýrkçýlýða karþý mücadelesinin örnek ismi olmasý?

Evet, belki bütün bunlar sayýlabilir, ama bence, Mandela’yý gerçek lider kýlan ana geliþme 1993 yýlýnýn Aðustos ayýnda yaþandý. Cezaevinden çýkalý 3.5 yýl olmuþtu ve 1994 Nisan ayýnda yapýlacak ülkenin ilk eþit oy haklý cumhurbaþkanlýðý seçimi için kampanyasýný yürütüyordu. Irkçý beyaz azýnlýk yönetiminin sonlandýðý, siyahlarýn seçme ve seçilme haklarýyla Güney Afrika’nýn geleceðine aðýrlýk koyduklarý týlsýmlý günler. Siyahlarýn doldurduðu basit bir stadyumda kürsüye çýktýðýnda öfkeli olduðu her halinden belliydi. Ülke, geçiþ döneminde kan kaybediyor, beyaz ve siyahlarýn oluþturduðu cephede çatýþmalar sürekli can alýyordu. Daha bir gün önce, ülkenin dört bir yanýndaki çatýþmalarda çok sayýda insan ölmüþtü.

Mandela, Afrika Ulusal Kongresi’nden “yoldaþlarýnýn” gözünün içine bakarak þöyle konuþtu: “Eðer disiplininiz yoksa, özgürlük savaþçýsý deðilsiniz demektir. Bu tür insanlarý örgütümüzde istemiyoruz. Eðer ben sizin liderinizsem, yüzünüze karþý hatalarýnýzý söylemek zorundayým. Bu durum daha fazla devam edemez.”

Irkçý beyazlara karþý öfke þiddetini geliþtiren o insanlar homurdandýlar ama devamýnda silahlarýný duvara asmak zorunda kaldýlar.

Mandela, kendisini neredeyse bir ömür boyu hapiste tutmakta kararlý insanlarla çatýþmayý deðil, uzlaþmayý tercih ettiði anda çaðýnýn lideri oldu!..

Clint Eastwood’un yönettiði Invictus filminde aktarýlan 1995 Dünya Rugby Þampiyonasý’nda aslýnda bir “beyaz sporu” olarak tanýnan rugby’i ulusal hedefin merkezine oturtmasý ve ülkenin siyahlarý ile beyazlarýný ilk kez ayný bayrak altýnda bu sporla toplamasý bu liderliðin çok önemli bir yansýmasýydý...

Düþmanla el sýkýþmak

Anlattýklarýndan anlýyoruz: Cezaevi günleri, onda beyazlara dönük nefreti deðil, rejime dönük düþmanlýðý artýrdý.

Mandela’yý, sömürgeci güçlerin baský rejimlerine karþý savaþmýþ, fakat ülkelerini yabancý askerler ve genel valilerden temizledikten sonra birer diktatöre dönüþmüþ diðer Afrika liderlerinden ayýran en önemli nokta buydu: O, baðýmsýzlýðýn devamýnda çoðulcu demokrasi gelmezse, bir ulusun saðlýklý olarak yaratýlamayacaðýna ve yükselemeyeceðine inanýyordu.

Komþu ülkelerde, “siyahi diktatörlerin” iþ baþýna gelmesinden sonra beyazlarýn ellerindeki güçlü mali imkanlarla doðduklarý topraklarý terk etmelerinin o toplumlara getirdiði aðýr sosyal/ekonomik yýkýmý görmüþtü.

Lideri olduðu Afrika Ulusal Kongresi’ndeki “yoldaþlarý”nýn “savaþ çýðlýklarýna” kulaklarýný týkadý, en büyük rakibi, beyaz siyasetçi Klerk’e elini uzattý ve ülkesini demokrasi zeminli ulusal birliðe yönlendirdi.

O, cezaevindeyken bir savaþýn lideriydi, çýktýðýnda barýþýn ve demokrasinin neferi olmayý tercih etti.

O’nu, yalnýz Afrika için deðil, dünya için önemli kýlan bu tercihi oldu.

Atatürk ödülü

Mandela’yý bu rotasý nedeniyle, dünya liderleri arasýnda en çok Mustafa Kemal’e benzetmek doðrudur. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu babasý, bir dönem ülkesini iþgal etmiþ, savaþtýðý güçlerle, barýþ masasýna oturmayý bilmiþ, müstesna bir devlet adamýdýr. Ýçindeki kýrgýnlýk hatta nefrete göre deðil, akýlla hareket etmenin gerçek liderlik olduðunu gösteren önemli bir örnek...

Kuþkusuz, Mandela,Atatürk’ün adýný taþýyan bir ödülü dünyada en çok hak eden isimdi, ama, veriliþ tarihi ne yazýk ki, talihsizlikti... Türkiye’nin Soðuk Savaþ’ýn sonlanmasýndan hemen sonra “örtülü savaþý” bahane ederek dolu dizgin “1993örtülü darbesi”ne ilerlediði, karanlýk ve kanlý günlerdi.

Reddetmesinin nedeni, tabii ki, Atatürk deðil, o günün koþullarýydý... Bana göre haklýydý...

Zaten, bu kararýndan sonra dönemin Hürriyet Gazetesi’nin “Çirkin Afrikalý” manþeti de Türkiye’nin o günlerdeki “çirkin-ýrkçý” yüzünü sergiliyor, baþka söze de yer býrakmýyor. O, aldýðý bir kararla, bizim yakýn tarihimize bir baþka gözlükle bakmamýzý da saðlýyor.

Nelson Mandela parký

Araþtýrdým, eðer bir eksiðim varsa düzeltin, Nelson Mandela’nýn adýný taþýyan tek cadde, Dersim’de bulunuyor. Önerim, Ankara veya Ýstanbul’da ortasýnda Nelson Mandela heykeli olan bir parkýn derhal yaþama geçirilmesidir.

Sömürgeciliðe karþý direniþin ateþlendiði ülkemize bu park çok yakýþýr...