Maðduriyetler”den söz etmek, bir, salt maðduriyetten söz etmek, yani insanlara yönelik hukuki soruþturmalarda, gerekiyorsa cezalandýrmalarda “haddi aþma”nýn önüne geçmek anlamýna gelir. Bu, hem soruþturmaya - cezaya maruz kalaný hak ettiðinden öte cezalandýrmaya mani olur, hem de uygulayýcýyý zulme düþmekten alýkoyar.
Bunun için Rasulullah Efendimiz (s.a.v.) “Kardeþinize zalimken de mazlumken de yardým edin” der ve “Mazlumken yardýmý anladýk, peki zalimken yardým niye?” diye sorulunca da “Zalimken zulmüne mani olmak da ona yardýmdýr” buyurur. Yani bir insanýn zulüm ile kirlenmesine mani olmak da ona yardýmdýr.
Burada bir maðduriyet vardýr ve onun önlenmesi söz konusudur.
Bir de “maðduriyet söylemi”ni, bir güçle mücadelenin aracý olarak kullanmak söz konusudur. Yani gerçekte ülkeye, topluma yönelik bir suç iþlenmiþtir, ülkenin ve toplumun, kendisini korumak üzere görevlendirdiði bir kadro da hem o suçu önlemeye hem de suçu iþleyenleri cezalandýrmaya yönelir. Burada hukukun icrasý vardýr ve her toplum, bunu böyle yapar. Burada suçu iþleyen kiþi veya kiþiler, mücadelenin bir uzantýsý olarak yönetimi elinde bulunduran ekibi yýpratmayý, toplumun gözünden düþürmeyi ve mümkünse baþka bir yolla amaçlarýna ulaþmayý hedefler.
Aslýnda diyelim demokratik toplumlarda, yanlýþ yaptýðýna inandýðýnýz yönetim kadrolarýný deðiþtirme yollarý açýktýr. “Darbe giriþimi” dediðimiz, toplumun kendisine ülkeyi ve toplumu korumak için emanet ettiði silahlarý topluma ve yönetime karþý kullanmak bir hak deðil, suçtur.
Þimdi bu giriþten sonra kendisini maðdur hisseden insanlarýn kendi içlerinde bir muhasebe yapmalarýnýn gerekli olduðunu ifade etmek istiyorum.
-Bir süre Gülen’ci ekipler, sosyal - yazýlý - görsel medya üzerinden “Firavn, Yezid vs.” gibi en galiz suçlamalarla Tayyip Erdoðan düþmanlýðý yaptýlar. Þu anda da en azýndan yurt dýþýna kaçmýþ ve elinde hala medya imkaný bulunanlar, bu söylemi uluslar arasý planda sürdürmeye çalýþýyorlar ve maðduriyet söylemini bu fitnenin malzemesi gibi kullanýyorlar. Bu durumda maðduriyet, bir kýsým insanýn canýnýn yanmasý deðil, birilerinin Tayyip Erdoðan’ý vurma malzemesi haline geliyor. Lisan-ý hal ile deniyor ki, “Siz acý çekin, yattýðýnýz yerler bir medrese-i yusufiyedir, Tayyib Erdoðan’ý devirip sizi kurtaracaðýz.” Kendileri hiç mi hiç medrese-i yusufiye ecrine sahip olmayý istemiyorlar.
-Bu söylemin, en çarpýk tavrý, “darbe giriþimi”ni ýskalamasýdýr. “Tiyatro” söylemi, “Tayyip Erdoðan’ýn bir darbe senaryosu ile kendi iktidarýný pekiþtirmeye ve olaðanüstü hal ilan edip bütün muhaliflerini tasfiye etmeye yöneldiði” iddiasý, tam da bu çarpýk tavrýn ifadesidir. Evet, darbenin arkasýnda gerçekten kimler var, sorusunun cevabý netleþmemiþtir. Ama bu iþin “Tayyip Erdoðan senaryosu” olmadýðýný görmemek, aptallýk deðilse, Tayyip Erdoðan düþmanlýðýnýn gözleri kör etmesinin sonucudur. Bir de þu: Darbe giriþiminde rol alanlarýn bir kýsmý suç üstü yakalanmýþtýr. Bunlarýn içinde Gülen’le irtibatlarý bulunduðunu itiraf edenler vardýr. Darbe giriþiminde ana aktör onlar mýdýr, kullanýlmýþlar mýdýr, darbe emrini Gülen’den mi almýþlardýr, kendi baþlarýna hareket edip iþi Gülen’e mal etmeyi mi tercih etmiþlerdir, bunlar iþin hukuki sürecinde tespit edilecektir. Ancak, Gülen medyasýnýn iktidarla savaþ sürecindeki söylemine bakýldýðýnda Tayyip Erdoðan’ýn ne pahasýna olursa olsun devrilmesinin talep edildiði de bir vakýadýr. Ýþin garibi þu ana kadar o yapý bünyesinde darbe giriþimi karþýsýnda bir bir tepkiye de rastlanmamaktadýr.
-Canýný kaybeden 250 insan, binlerce yaralý sanki yoktur. Sanki jetler havada uçmamýþ, sanki stratejik noktalar bombalanmamýþ, sanki yüzbinlerce insan günlerce vatan savunmasý için sokaklara çýkmamýþlardýr. Yapý içi propaganda bütün bunlarý gözardý edince, o zaman toptan darbeyi olumladýðý kanaatine yol açýyor.
Soru þu: Þu anda maðduriyet söylemi “gerçek bir maðduriyet”i mi yansýtýyor yoksa “FETÖ’nün mücadele yöntemi”ni mi?
Derim ki, maðduriyet yaþayanlar, kendilerini “FETÖ’cü yapý”dan arýndýrmayý da öncelikli tavýr olarak benimsemeliler. Yanlýþ yapan bir yapýdan kopmak, dinden kopmak deðildir.