18 Aralık 2010’da Tunuslu seyyar satıcı Muhammed Buazizi’nin kendini ateşe vermesiyle bütün bir Arap coğrafyası ısınmış, iklim değişmiş ve adına da Arap Baharı denmişti.
Mısır, Libya ve Tunus’ta diktatör devirebilse de bu rüzgar, bahar hızla hazana dönüştü. Mısır’daki demokrasi tecrübesi Batının ve Körfezin desteğiyle bir askeri darbeye, Suriye’deki özgürlük talebi Rusya ve Çin’in BM’deki kösteğiyle halk katliamına dönüştürüldü.
Fas’ta ve Tunus’ta ise işler hiç fena gitmiyor. Tunus serbest seçimlerin ve anayasanın yapılmasının ardından kendi demokrasi yürüyüşünde önemli mesafeler kat ediyor. Arabanın devrilmemesinde Nahda hareketi lideri Gannuşi’nin payı büyük.
Fas’taki demokrasi yürüyüşü ise -oksimoron bir durum gibi görünse de- kralla elele yürütülüyor. Kral 6. Muhammed Arap coğrafyasında esen rüzgarın Fas’ta kendisini de yutan bir hortuma dönüşmemesi için tedbirini baştan almış halka reform sözü vererek protestoların önünü kesmeyi başarmıştı.
Reform paketinin oylandığı referandumdan yüzde 98.5 oranında evet çıkması protestoların başını çeken 20 Şubat hareketini kesmese de bir nevi yetmez ama evet etkisi yaratmış, Fas’ta tam monarşik yapıdan krallı bir demokrasiye geçişi sağlamıştı.
Fas’ın AK Partisi
Her iki ülkede de anahtar kelime tedricilik. Bir ikincisi, siyasete talip olanların ve devleti yönetenlerin gerçekçiliği, kendilik bilgisine sahip olması. Copy paste yöntemiyle zevahiri kurtaran bir uygulama yerine kendi şartlarını dikkate alan ve zamana yayan bir uyarlamayı tercih etmeleri.
Tunus’ta Nahda özgüvenli ve özverili bir şekilde bu geçişe yardımcı olurken Fas’ta Adalet ve Kalkınma Partisi mevcut sistemle sabırlı bir işbirliğini sürdürüyor.
Geçen hafta SETA Vakfı’nın Rabat’ta düzenlediği konferansta kürsüde konuşan ya da söz alıp soru soran yorum yapan Faslıların hemen tamamında da bu sağlamcı, dengeci ve tedrici yöntemin en doğrusu olduğu kanaati vardı.
Arap Baharı’nın nasıl kışa döndüğü ortadayken.
Sivil siyasi taleplerin meşru yollarla karşılanmaması halinde neler olduğu Mısır’da Suriye’de görülüyorken.
İhvan’a tahammülü olmayanların İŞİD tahakkümüyle imtihanı çok sert geçerken.
Batı dünyasının da İslam dünyasından ülkelerin de kendi menfaatine uymadığında bu coğrafya insanına sıtmayı gösterip ölüme razı ettiği aşikar iken.
Her halükarda yine o ülkelerin insanları ölüyorken, yerinden yurdundan oluyorken.
Asla haksız sayılmazlar.
Bütün bunlardan dolayı hem Kral 6. Muhammed’in coğrafyadaki halk hareketini akıllı bir siyasetle yönetmesine duyulan minnet/takdir, hem de sol partilerin İslamcı gelenekten gelen iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’ne karşı Kral’ı bir emniyet sübabı gibi görmesinden dolayı Fas’ın en kral kişisi halen Kral’ın ta kendisi.
Farklı tecrübeler
SETA’nın Arapça olarak yayınladığı Ru’ye Türkiyye dergisininFas Sosyal Bilimler Araştırma Enstitüsü (CERSS) ile düzenlediği toplantının başlığı “Kuzey Afrika’da yeni toplumsal sözleşme arayışları” adını taşıyordu ve Mağripteki demokrasi tecrübesi konuşulurken söz illa Türkiye’ye geliyordu.
Faslılar bunu daha çok bir benzerlik üzerinden vurguladı: “Türkiye’de de Fas’ta da AK Parti iktidarda. İki ülkenin de ayrılıkçı terör ile mücadele, Avrupa ile yakınlaşma, sosyal adaleti sağlama gibi zorluklarla boğuşuyor. Ama iki ülke de demokrasi yolunda başarıyla yürüyor” dendi.
Türkiyeli konuşmacılar ise Türkiye’nin demokrasi tecrübesini aktarırken süreci Osmanlı’dan başlatarak zaman farkını, ordunun üç kez fiili bir kez postmodern darbe yaptığını ve Türkiye’deki dönüşümün hem sistem hem zihniyet dönüşümünü içerdiğini, Kürt meselesinin doğurduğu PKK şiddetinin sivil siyasi yollarla çözümünün arandığını söyleyerek fotoğrafı netleştirdiler.
Ancak ortaklaşılan doğru noktalardan biri, her ülkenin demokrasi tecrübesinin farklı olduğu, model alınmasının değil ama ilham alınmasının faydaları oldu.
Bir diğer nokta ise, her iki ülkede de topluma ait olanın, kendinden olanın dışlanması değil bilakis sisteme entegrasyonun doğru siyaset olduğunun vurgulanmasıydı. Bu açıdan iki ülkede de İslamcı siyasi enerjinin sistemin dönüşümüne aktarılıyor olması büyük birer artı.
Öte yandan Türkiye’nin Fransız tipi katı laiklikten AK Parti iktidarları sayesinde kurtulması Faslılar için pek anlaşılabilir bir şey değil. Kemalist ideolojinin ve erken dönem cumhuriyet uygulamalarının tartışılıyor olması da öyle.
Fas’ta bize şaşırtıcı gelen şeyler de oldu tabi.40 yıllık Batı Sahra sorununun Fas aydınlarınca ekonomik bir sorunmuş gibi ele alınıp egemenlik bahsinden itina ile kaçınılması mesela. Ya da Türkiye’deki güncel gelişmelere dair kısıtlı - o da kasıtlı ve manipülatif yayınlardan edindikleri- bilgilerle konuşanların çokluğu mesela. Ha bir de Fas’taki Erbakan hayranlığının buradaki Milli Görüşçülerin fevkinde olması mesela.