Baþbakan Erdoðan’ýn Cumhurbaþkanlýðý için vizyon belgesini açýkladýðý toplantýya katýlan sanatçýlara gösterilen tepki ülkenin en büyük sorunlarýndan birisini yeniden konuþulur hale getirdi. Kemalist, sol, “laikçi” sosyal gruplardaki farklýlýklara tahammülsüzlük ve ifade özgürlüðüne karþýtlýk sorununun derinliði bir daha görüldü. Popüler ifadeyle, mahalle baskýsýnýn yaygýn ve utanmazca boyutu anlaþýldý.
Esasen, mahalle baskýsý masum ve bilimsel bir kavram... Gerçekte ise karþý karþýya bulunduðumuz durum post-modern faþizmden baþka bir þey deðildir.
Sanatçýlara baský geleneði
Yine de bu tartýþma herkesin gündemine geldi mi bilinmez, zira herkes böyle bir konuda tartýþmayý ve kendisiyle yüzleþmeyi göze alamayabilir. Ezberden konuþulduðunda, insanlarýn farklý fikirleri, farklý siyasi tercihleri olabileceðini söylemek kolay ama gerçekte bunu uygulamak her zaman mümkün olmuyor. Görüldüðü gibi son zamanlarda hiç mümkün olmuyor.
Esasen, Baþbakan’ýn programýna giden sanatçýlarýn uðradýðý saldýrý da ilk deðildir. Gezi Parký’nda vandal olmayaný veya vandallýða övgü düzmeyeni hedef alan hakaretler de ilk deðildi. Bu ülkede, 1 Mayýs’taki Taksim terörünü eleþtiren bir yönetmene karþý ýþýkçý, set iþçisi ve figüranlara “O adamýn filminde çalýþmayýn” çaðrýsý yapýldý. Üstelik Twitter’dan Facebook’tan deðil, imzalý resimli gazete köþesinden. Mahalle baskýsý o kadar olaðan ve o kadar doðal bir hak olarak kullanýlýyor ki kimse bu tavrý sergilerken adýnýn lekelenmesi kaygýsý bile taþýmýyor.
Anlaþýlan o ki mahalle içinde de baský yarýþý var.
Birkaç hafta önce Soma’da ölen iþçilerin bunu hak ettiðini söyleyecek kadar ileri giden þahsa, muhitinden, kampýndan ve ait olduðu meslek grubundan tek satýr eleþtiri gelmedi. Gelemedi...
Bilelim... Bu ülkede her gün irili-ufaklý Ahmet Kaya vak’alarý yaþanmaktadýr.
Çünkü, fikir, analiz, düþünce üretimi bitince geriye öfke ve slogan kalýr. Öyle bir iklimde de insana, demokrasiye, fikirlere saygýdan söz etmek imkansýz hale gelir. Üstelik diþlerinizi, varlýðýna karþý hayati itirazlarýnýz olan bir siyaset ve toplum kesimine karþý bilemiþseniz.
Kemalist-solun özgürleþme sorunu
Geriye doðru, 17 Aralýk, Gezi Parký baþta olmak üzere bütün kritik olaylarda tek bir çatlak sesin çýkmadýðý, çýkamadýðý bir dünyadan söz ediyoruz. Büyük bir disiplin içinde, aþýrý bir siyasi pragmatizm ve þaþmaz bir aidiyet duygusuyla her olayda ayný tepkiyi veren kristalize olmuþ bir mekanizmayla karþý karþýyayýz. Hal böyle olunca, medyasýndan akademisine, siyasetinden sokaðýna kadar birbirini denetleyen baský düzeni kaçýnýlmaz oluyor.
Kemalist, sol, sosyalist, “laikçi” dünyanýn siyasal umutsuzluðu anlaþýlabilir bir þey ama bütün demokratik deðerleri o bitmek tükenmek bilmeyen siyasi hesaplar uðruna harcamak daha acý deðil mi? Muhafazakarlar iktidardan düþsün diye hukuk, fikir özgürlüðü ve bütün temel haklarý feda etmek; iktidarýn varlýðýndan daha büyük kayýp deðil mi?
Bu kamplar özgürleþmeli, inandýðýný söyleme özgürlüðüne kavuþmalý. Beðendiðini beðenebilmeli, beðenmediðine karþý çýkabilmeli. Nereden gelirse gelsin baskýlara direnebilmeli. Mahalle baskýsý, sanatçýnýn, gazetecinin, akademisyenin yakasýndan düþmeli...
Bu eþik aþýlmadan ne özgür düþünce, ne de kaliteli siyaset olur.
Türkiye’nin yolu herkesin bir baþkasýnýn düþüncesine, inancýna, kýyafetine, dinine, mezhebine, partisine ve nihayet kimliðine saygý yoludur. Yeni Türkiye ancak bu duygu seviyesiyle mümkün olacaktýr.