1990’lý yýllarýn baþýndayýz. Gazete sayfalarýnda, ekranlarda, konferanslarda ‘eski MÝT mensubu’ diye anýlan bir üniversite hocasý görünmeye baþladý. Gazi Üniversitesi’nde iktisat profesörü olarak görev yapan Mahir Kaynak’tý bu isim.
Merhum Aydýn Menderes’le Büyük Deðiþim Partisi’nde beraber olduðumuz yýllarda, genel baþkan yardýmcýsý olarak yakýndan tanýma fýrsatým oldu Mahir Hoca’yý. Partide tanýdýðým diðer siyasetçilere hiç benzemiyordu. Ne o zaman, ne de sonraki yýllarda da hiç siyasetçi olmadý zaten.
Üzerinde neredeyse hiçbir þey olmayan bir masa. Küçük bir not defteri, bir kalem ve yanýndan ayýrmadýðý Samsun sigarasý. Yirmili yaþlarýn heyecanýyla sorduðum sorulara atlamadan, geçiþtirmeden ve uzun uzun cevaplar veren hocanýn, o dönem sýkça gelen konferans, panel ve benzeri taleplerle ilgili randevu verirken hiç not almamasýydý ilk dikkatimi çeken. ‘Þu gün, þu saat ve þu mekan. Orada olacaðým efendim.’ Hepsi bu kadar.
1970’lerin baþýnda teþkilat adýna yaptýklarýný, darbe giriþimini boþa çýkaran çabalarýný ve sonrasýnda yaþadýðý dýþlanmýþlýðý anlatýrken, o sakin ve soðukkanlý adamýn gözlerinde beliren öfkeye çokça tanýk oldum. Onun dýþýnda dünyayý yakýndan takip eden, analizlerini yaparken denge gözetmeyen, düþüncelerini sistemli olarak ifade eden, duygusal yaklaþýmlarý olabildiðince kendisinden uzak tutan tarzýný anlamaya çalýþtým. O yýllarda Ankara’da Aydýnlýkevler’de hayli mütevazý bir evde yaþýyordu. Ýstanbul’a taþýndýðýnda da hayat tarzýnda deðiþen bir þey olmadýðýna tanýklýk ettim.
Yýllar boyu pekçok zeminde konuþtu, yazý yazdý Mahir Hoca. ‘Paranýzý ödeyelim, ama artýk yazý yazmayýn’a kadar uzanan ambargolarla karþýlaþtý. 1990’larýn baþýnda Turgut Özal’ýn tasfiye edilmesinin ardýndan yaþanan kanlý dönemde bile düþüncelerini söylemekten çekinmedi. Bugün hepimizin rahatlýkla konuþtuðu, ama o dönem hakikaten cesaret isteyen konularda analizlerini ortaya koydu.
Kürt sorunu, Türkiye’nin bölgesel rolü, olup bitenin perde arkasýna bakabilmek ve ortaya çýkan önemli bir hadise karþýsýnda kullandýðý çarpýcý analiz yöntemleri ile konuþuldu. Düþünce hayatýmýzýn konforlu koridorlarýnda dolaþanlarý pek de memnun etmedi onun tarzý. ‘Ortaya karýþýk bir komplo teorisi yapsýn Mahir Hoca’ diyecek kadar vulgarize edenlerin, alýþageldikleri kalýplarýn iþe yaramayacaðýndan endiþe duyanlarýn ve bir þekilde hesaplarýnýn bozulmasýndan korkanlarýn hoþlanmadýðý bir adamdý.
Dýþ görünümüyle hayli sert ve soðuk, ama insani iliþkilerde oldukça sýcak ve mütevazý tarzýyla, bugün arkamýza yaslanarak tartýþtýðýmýz pekçok konuda bize yeni yöntemler ve yaklaþýmlar armaðan etti . Uzun uzun, zaman zaman sert tartýþmalar yaþadýk. Ama her defasýnda, yakýn tarihimizin kesinlikle hak ettiði deðeri bulamayan bu farklý isminden yeni bir þeyler öðrendiðimi farkettim. Hocanýn tarzýný yansýtan küçük bir alýntýyla devam edelim. Bakýn 7 Eylül 2013’te Star’daki köþesinde Suriye konusunda neler söylüyor:
‘Suriye kendi halký tarafýndan deðil büyük güçlerin projesinin uygulanmasýyla devlet olmuþtur. Bugüne kadar bu yapý uygun görüldüðü için devletin varlýðý devam etmiþtir. Þu anda geliþmelerin nasýl devam edeceðini kestirmek için gelecek hakkýnda ne planlandýðýný tahmin etmek zorundayýz. Dünyadaki dengelerin deðiþtiði ve yeni bir yapýnýn inþasýnýn planlandýðýný görüyoruz.
Suriye’nin geleceði baþlýklý bir yazýda tüm dünyadan söz etmek manasýz görünebilir. Benim metodum bir aktörün davranýþlarýndan çok eseri yazaný önemsemektir.’
Rahmetle anýyorum. Bu sessizlikte umutlu olmasam da, Mahir Hoca’nýn Edgar Allan Poe’nun öyküleriyle yoðrulan düþünce dünyasýný keþfetmeye vesile olsa keþke.