Makarnacılar nerede? Diktatör nereye kaçtı?

Bu söz, “çiçek çocukların” eylemi sırasında, meydanlarda yankılanıp durdu. Kendileri “devrim yapmak için” buradaymış (yani meydanlardaymış), makarnacıları neredeymiş, diktatör nereye kaçmış...

Müthiş zeki, müthiş yaratıcı, müthiş esprili çocukların “eylemlerinde” kullandıkları müthiş yaratıcı sloganlardan biri de, “kömürcü...”

Makarnacı ve kömürcü halk yığınlarına karşı, “seçkinci beyaz Türk” kalkışması...

Buradan bir devrim çıkaracaklar...

Halkı küçümseyerek, kendisine benzemeyeni en pespaye sözcüklerle aşağılayarak “herkes için yaşanabilir bir dünya” kuracaklar.

Tahayyüllerindeki dünyayı görmedik sanki... Sanki hiç yaşamadık!

Herkes için yaşanabilir dünyayı hangi ideolojik körlük ve bağnazlıkla cehenneme çevirdiklerini bilmiyoruz sanki.

Doksan yıldır nasıl yönetiyordunuz ki?

Hangi argümanlarla egemenliğinizi sürdürüyordunuz ki?

Mustafa Kemal, Lenin, Deniz Gezmiş, Che Guevera posterleriyle esasında ne demeye çalıştığınızı bilmiyor muyuz sanıyorsunuz?

İşçi Partisi bayrakları...

İllegal örgüt pankartları...

Küfürlü dövizler...

Perinçekçi sloganlar...

Molotoflu nümayişler...

Bunların ne tür bir “yaşanabilir dünya”ya işaret ettiğini çözemiyor muyuz sanıyorsunuz?

Efendim, ideolojileri yokmuş bu gençlerin.

Herhangi partiye, derneğe, ocağa, ağabeye intisaplı değillermiş.

Dımdızlak sivil gençlermiş.

Peki, bu “dımdızlak sivil gençlerin”, (reklam ajanslarında üretilmiş bir iki esprili sloganı dışarıda tutarsak), “Kemalize bir itirazın” ürünü olduğu besbelli klasik tahkir sözcükleriyle ispat-ı vücut etmelerini nasıl açıklayacaksınız?

Peki, “diktatör” söylemlerini?

Kimlere “diktatör” dendiğini ve bu yakıştırmanın hin-i hacette kullanmak üzere hangi “mutemet el” tarafından mahfuz tutulduğunu bilmiyor muyuz sanıyorsunuz?

Tek parti diktatörlüğüne son veren Menderes, bir süre sonra “diktatör” ilan edilmişti.

İsmet Paşa’ya laf edemeyenler; “Nedir bu varlık vergisi rezaleti, nedir bu çalışma kampları kepazeliği, nedir bu Tan gazetesi olayı, Sabahattin Ali’nin kafasını odunla parçalayıp ortadan kaldırma fikri de nerden icap etti, Nazım Hikmet ve Kemal Tahir hangi suçunun karşılığı olarak 36 yıl ağır hapis cezasıyla içeri tıkıldı, devletin valisi niçin aynı zamanda CHP İl Başkanı oluyordu, bu ekmek karnesi de neyin nesiydi, banknotlardan Atatürk resmini kazımak nasıl bir kibrin ürünüdür?”  diyemeyenler, Menderes’i diktatör olmakla itham ettiler.

Merhum Özal da “diktatör” söyleminden nasibini aldı.

Buluş, bizzat Deniz Baykal’a aittir.

Devletin başında, 50 kişiyi asmış, yüz binlerce insanı işkenceden geçirmiş, milyonlarca insanın hayatını karartmış Kenan Evren diye biri oturuyordu (yıl 1987), Deniz Baykal “diktatörlüğü” Turgut Özal’a yakıştırıyordu.

Demirel’e de diktatör dediler.

Hatta darbeye bile kalkıştılar. (Bkz. Orgeneral Cemal Tural’ın darbe girişimi.) Başaramayınca, 12 Mart muhtırasıyla alaşağı ettiler.

Erbakan da diktatördü...

Suçu, “havuz sistemi”ni kurup, paradan para kazanan komprador burjuvaziyi “tatlı gelir”inden etmekti.

Peki, Erdoğan?

Kürtçe yasağı ayıbına son veren, Nazım’ın vatandaşlığını iade eden, binlerce kitabı ve filmi özgürlüğüne kavuşturan, milyonlarca kitabı hamur olmaktan kurtaran, “inanç ve ifade özgürlüğü”nün önündeki engelleri kaldıran, vesayet rejimine son veren, darbelere mesnet teşkil eden ünlü 35. maddeyi değiştiren, sistematik işkenceyi ortadan kaldıran, bilumum sosyal demokrat hastalıkları iyileştiren, ülkeyi ekonomik olarak batmaktan kurtaran Recep Tayyip Erdoğan çiçek çocukların gözünde zaten diktatör...

Bu diktatör, nasıl derler, biraz tuhaf bir diktatör.

Kendi adamını (MİT müsteşarını) yargının elinden kurtaramıyor. Kurtarabilmek için, özel yasa çıkarmak zorunda kalıyor.

Sabah akşam şekva ettiği “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin yayınına son veremiyor.

Üstelik, bu diktatöre küfür emek de serbest...

Bir şey olmuyor.

En son bir dizi yazarı, “Çık lan karşıma. Delikanlıysan karşıma çıkarsın!” diye canlı yayında saydırmıştı.

Bir şey olmadı.

İşte bu diktatörü devirecekler. Yerine de, referansını Kemalizm’den alan demokrat bir Başbakan (mesela Kemal Kılıçdaroğlu) atayacaklar.