Mal mal bakma Selo, asmayacaðýz... Adil yargýlayacaðýz!

Baþlýða çýkardýðým söz bana ait deðil... 

Hükümete yakýn bir kiþiye, bir odaða, bir kliðe de ait deðil... 

Hele, kendilerinde “yargýlama hakký” gören çevrelere hiç ait deðil...

Patentinin kimde olduðunu birazdan açýklayacaðým.

HDP milletvekillerinin ifadeye çaðrýlmasý ve bazýlarýnýn tutuklanmasý, iç ve dýþ çevrelerde büyük yanký buldu.

Ýlk tepki, “alesta” bekleyen Avrupa Birliði ülkelerinden geldi. 

Mesela, Martin Schulz diye biri çýktý, son derece terbiyesiz bir üslupla, “son kýrmýzý çizginin de aþýldýðýný” söyledi. Türkiye’deki demokrasinin gidiþatýndan kaygý duyuyorlarmýþ! Milletvekili tutuklamak da ne oluyormuþ! Seçimle gelen seçimle gitmeliymiþ!

Bu sözü, hakkýndaki gözaltý kararýndan sonra HDP Eþ Baþkaný Selahattin Demirtaþ da sarf etmiþti: “Bizi tutuklayacaklarýný söylüyorlar. Seçimle gelen, seçimle gider...”

Demirtaþ ve Schulz iþareti çakar da, Kemal Kýlýçdaroðlu geri kalýr mý?

Hemen “temenni” sadedinde bir “seçimle gelen, seçimle gider” açýklamasý yapýþtýrdý.

Ýnsan bu temennileri okuyunca, “Seçim mekanizmasýna ne kadar da saygýlýymýþlar. ‘Seçilmiþlerin’ hakkýný ne kadar da gözetiyorlarmýþ!” diye düþünüyor.

Bakalým öyle miymiþ?

Bir önceki genel seçim, üç muhalefet partisinin ittifakýna sahne olmuþtu.

Bunu hepimiz hatýrlýyoruz...

Muhalefet partisi sözcülerinin, olasý bir iktidar deðiþikliðinde, mütemadiyen bize reva gördükleri “güzellikleri” tekrarlayýp durduklarýný da hatýrlýyoruz.

Mesela Muharrem Ýnce“Yüce Divan’a otobüs seferleri düzenleyeceklerini” söylüyordu. (Bunu, Ergenekon yargýlamalarý döneminde de söylemiþti.)

Ýktidar partisi yöneticilerini ve milletvekillerini (yani seçilmiþleri), araya yandaþ basýný da “kaynak” yaparak, kapýda hazýr bekletilen otobüslere dolduracak, yargýlanmalarý için Yüce Divan’ýn önüne atacaktý. Yani, seçimle gitmelerine müsaade etmeyecekti.

Muharrem Ýnce’den daha naif bir görüntü veren Gürsel Tekin, niyeyse, daha þeditti... 

Tekin, doðrudan “yandaþ basýn”a dalacaklarýný söylüyordu. 8 Haziran sabahý, hükümete yakýn bütün gazete ve televizyonlara el koyacaklarmýþ... AK Parti milletvekillerini de, hiç tereddütsüz,  Yüce Divan’a yollayacaklarmýþ. (Gürsel Tekin de, seçimle gitmelerine müsaade etmiyor.)

Kemal Kýlýdaroðlu, “Fitil fitil burunlarýndan getireceðiz” diyordu. Ve terbiyesizlik dozunu daha da artýrarak, “Saray’da oturan zatý yakasýndan tutup alaþaðý edecekleri, o Sarayý da birilerinin baþýna yýkacaklarý” vaadinde bulunuyordu. (Seçmen iradesine saygý bekleyen Kýlýçdaroðlu, yüzde 52 oy almýþ “en meþru” Cumhurbaþkaný’ný yakasýndan tutup alaþaðý etme hakkýný görebiliyor kendisinde... Hem halka saygýsýzlýk, hem halkýn iradesine saygýsýzlýk, hem demokrasiye saygýsýzlýk, hem de “insanlýða” saygýsýzlýk!)

Peki, Selahattin Demirtaþ ne diyordu?

Hakkýndaki gözaltý kararýndan sonra “seçim mekanizmasý”ný hatýrlayan Selahattin Demirtaþ?

Elinin kanýyla CNN Türk stüdyolarýna kurulup baðlamanýn teline dokunan ve (utanmadan) “dostluk ve sevda türküleri” çýðýran Selahattin Demirtaþ?

Demirtaþ, seçimle gitmesi gerekenlere “ölmeme” garantisi veriyordu, “Korkmayýn, asmayacaðýz. Adil yargýlayacaðýz” diyordu.

Bu cümleden olarak, Selo ve arkadaþlarý da korkmasýn; asýlmayacaklar, adil yargýlanacaklar!

Hem korkmasýnlar, hem de (hazýr konu açýlmýþken) Avrupalý refiklerine, “Üyeleri arasýnda bizim gibi seçilmiþlerin de bulunduðu parlamento 15 Temmuz’da bombalandý. Mal mal baktýnýz!” diye ufak yollu bir sitem yollasýnlar!