Her ne kadar bazý liberal kalemler “Malazgirt vardý, AB vurgusu yoktu” diye eleþtirse de Baþbakan Erdoðan’ýn kongre konuþmasý toplumun en geniþ kesimlerinin ortak duyarlýklarýný ve deðerlerini temsil eden sembollere yaptýðý referanslarla kucaklayýcý bir konuþma oldu. Daha önceleri rahmetli Erbakan’dan iþitmeye alýþýk olduðumuz Sultan Alparslan ve Malazgirt referansý da bunlardan biri.
1071’deki Malazgirt Zaferi’ni bir “millî milat” olarak ilk defa kim ortaya atmýþtýr, bilemiyorum ama herhalde bu fikrin ilk bayraktarý Yahya Kemal olmalý.
Þairimiz Paris’teki öðrencilik günlerinde okuduðu Camille Jullian isimli bir Fransýz tarihçinin “Fransa topraðý bin senede Fransýz milletini yarattý” sözünden etkilenerek bir milletin oluþumunda “vatan topraðý”nýn rolü üzerinde düþünmeye baþlar ve Anadolu’nun da 1071’den itibaren Türk milletini yaratmýþ olduðu fikrine ulaþýr.
“Bu tarihten sonra Rum Selçuk’larý nâmiyle Ýran Selçuk’larýndan farklý bir beþer kütlesi peyda olmaya baþlamýþtý” diyen þair düþünürümüz o günlerde millet kavramýný etnik kökenle açýklayan ve Orta Asya topraklarý ile Anadolu arasýnda fark görmeyen resmi anlayýþa ters düþen bir yaklaþým geliþtiriyordu.
Yahya Kemal’in görüþlerini bilahare “Anadolucu” adý verilen aydýnlar sürdürdüler. Anadolucular iki gruptu. Birinci grup Halikarnas Balýkçýsý, Sabahattin Eyuboðlu, Azra Erhat gibi hümanist aydýnlardan oluþur. Ýkinciler ise Anadolu’yu 1071’den itibaren yaklaþýk dokuz asýr içinde Türk milletini meydana getiren vatan topraðý sayan milliyetçi aydýnlardýr. Baþlýca temsilcileri Mükrimin Halil Yýnanç, Mümtaz Turhan, Hilmi Ziya Ülken, Remzi Oðuz Arýk ve Nurettin Topçu gibi isimlerdir.
Ýlk gruptakilere “sol Anadolucu”, ikincilere “sað Anadolucu” diyebiliriz herhalde. Kendilerine “Mavi Anadolucu” da denilen Sol Anadolucular bu topraklarýn eski sakinleri olan Hititleri, Yunanlýlarý, Frigyalýlarý vs. köken alma taraflýsýyken sað Anadolucular bu coðrafyanýn Ýslam öncesi geçmiþinden devralýnanlarý inkâr etmemekle birlikte ne 1071 öncesini ne de Anadolu coðrafyasýnýn dýþýný Türk milli kimliðinin aslî yapýsýyla ilgili saymýyorlardý.
Bu ikinci grubun “milliyet” tanýmý “Türkçü-Turancý” aydýnlarýn da hýþmýný çekiyordu. Nihal Atsýz’ýn 1960’larda çýkmýþ, “Bir Felsefe Öðretmeninin Yanlýþlarý” diye esprili ve güçlü bir polemik yazýsý vardýr; orada Nurettin Topçu’yu hedef alarak Anadolu ahalisiyle sýnýrlanmýþ bir Türklük tanýmýna itiraz eder. “Ýnsanlarýn milliyeti doðum yerleriyle deðil, babalarý ve analarý ile belli olur. Bu yüzdendir ki Anadolulu olan Köprülü Mehmet Paþa Türk deðildir, fakat Edirneli olan Fatih Türktür” diye yazar.
Baþbakan Erdoðan ise Malazgirt’e atýf yapmakla Köprülü Mehmet Paþa’yý etnik kökeninden dolayý Türk saymayan anlayýþý deðil, ortak vatan topraðýný ve bu toprak üzerinde yaþanmýþ ortak tarihi ve ortak kültürü esas alan bir millet anlayýþýný benimsediðini açýklamýþ oluyor.
Bunun anlamý Türkiye’nin epeydir yaþamakta olduðu kimlik krizine iliþkin bütüncül bir yaklaþýmýn en üst seviyede ifade edilmiþ olmasýdýr. Kendi adýma bunu olumlu ve saðlýklý bir yaklaþým olarak deðerlendiriyorum.
Baþbakan Erdoðan’ýn Kongre konuþmasýnda Malazgirt simgesini öne çýkarmýþ olmasýnýn bir de doðrudan Kürtlerle ilgili bir boyutu var. Alparslan’ýn ordusunda Kürt aþiretleri de yer almaktaydý ki 1071’i ortak milli tarihimizin miladý saymanýn dayanaksýz olmadýðýný gösteren anlamlý bir ayrýntýdýr bu da.