Malzemeden çalanlarla tasarruf yapılabilir mi?

Malumunuz, köşeler tasarruf tedbirinden taşlarla örülüyor bugünlerde. Canı yanan var mı bilmiyoruz ancak kanaatimizce bu tedbir tektir sonrası da olsa kolonların taşıma mukavemeti açısından elzem idi. Milletimiz adına fazlasıyla teşekkürü hak ediyor.

Biz ise köşemizde; bir inşa sürecinde dikkatsiz yapılan harcamaların, malzemeden çalıp harca deniz kumu karıştıran müteahhit misali kolonlara nasıl zarar verdiğini, demiri nasıl eritmekte olduğunu gündem edeceğiz.

Uzun yıllar gençleri merkeze alarak, "eyvah!" denecek bir tehlikenin kapımızı zorladığını, taşıyıcı kolonları titrettiğini dillendirmeye çalıştık. Baktığımız yerden görüş açımız haklı olduğumuz zehabıyla bunları söyletiyordu.

Evet haklıydık ancak açımızı da değiştirmemiz icap ediyormuş. Bunu ifade etmekten de yüksünmüyoruz zira derdimiz malumunuz.

Toplumun normal ve anormallerini belirleyen ve genel kabul görmüş kültürden bahsedeceğiz.

Bidayeti Tanzimat'la yapılmış, vücuda gelmesi cumhuriyet marifetiyle sağlanmış olan pestisit müdahalesi ziyadesiyle coğrafyamızın ve dahi milletimizin kıvamını bozmuş, sütun demirlerini eritecek kadar etkili olmuştur.

Bu yüzden kafamızı, gönlümüzü toparlayamıyoruz.

Ekine saçılan pestisit, biyolojik ajan görevini üstlenmiş, hasat vaktinde ne bilgimiz ne de tecrübemiz yeterli bir taşıyıcılık üstlenememiştir.

Yeni açıdan baktığımızda bugünkü şartlarda gençlere "İradeli olun!" derken bir bakıma da fırtınaya doğru yürüyün demiş, zor bir iş teklif etmiş oluyoruz.

Bizim ülkemizde şu anda; ilahın, rabbin birliğine yani tevhide, Resûlullah'ın örnekliğine, İslami ahlaka, edebe, mahremiyet ölçülerine, diğerkâmlığa, saygı ve yardımlaşmaya dayalı bir kültür yok.

Yüzde elli modern, yüzde otuz Kemalist-laik ve yüzde yirmi kadar da İslam kültürünün karmasından oluşan çeşitlilik arz eden bir kültürümüz var.

Ağırlıklı olarak görselliğe, teşhire, cinsel hazlara, utanmazlığa, eğlenceye, özentiye, bencilliğe odaklı bir "kültür" taşıyoruz!

Bu ortamda fırtınaya karşı yürümeyi göze alan sağlam iradeli bir gencin evliyadan olması pek muhtemeldir. Fırkalarda (cemaat zannedilen zararlı oluşumlarda) evliya, Allah dostu, aramanıza gerek yok.

Kültür bir inançla entegre değilse bir vakum gibi insanı yutar, farkında olmadan kendi akıntısına çeker.

İnandığınızı bırakır yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.

Kültüre dair hızlı değişimler bir milletin oksijen ihtiyacının hangi seviyede olduğunu belirler.

Toplumu ve dolayısıyla ülkeyi ayakta tutan taşıyıcı kolon kültürdür yani irfandır.

Bu taşıyıcı kolona mukavemet kazandıran demirler ise dini telakkiler, örf ve adetler, sanat, şiir, eğitim anlayışı, siyasi ve içtimai görüş, mimari üslup, düşünce, muhayyile, fikir ve duygulardır.

Daha dün kovit virüsünün yayılmasıyla ölümler, hastalıklar, panikler yaşadık. Bu virüs de şer sahibi insanların eliyle oluşturulmuş ve dolaşıma sokulmuş bir virüstü. Kovit hastalığı gribal bir enfeksiyonun başka bir virüs yordamıyla şekil değiştirmiş varyantıydı. Müdahale edildi ve daha fazla yayılmasına mâni olundu.

Lakin şer sahibi insanların eliyle oluşturulmuş "virüslü kültür" bir defa dolaşıma girdi mi mâni olunması çok zor. Zira mâni olabilmek için birkaç asra ihtiyaç var.

Kültür; toplum olarak düzenli ya da düzensiz edindiğimiz bilgilerin benimsenip hayat tarzına, davranışlara ve reflekslere dönüşmesidir.

Reflekslerimizi bize ait olmayan virüslü tezahürler oluşturmaya başlarsa doğru tasarrufu da sağlam inşayı da yapmak zorlaşır.

Haya, niyet, sabır, cesaret, murat ve akıl irade sahnesinin mahsulleridir.

Hayvanda irade olduğuna dair bir tespitle karşılaştınız mı?

İrade insana mahsustur. Akıl bize ait değilse, düşünce ve zihin dünyamız bize ait değilse, bilgi yoksa irade devreye girer mi?

İradesi zayıf bir gençlik yeniden bir kültür inşası yapabilir mi?

Dilimizde tüy bitmesine aldırış etmeden yeniden, bir kere daha aşk ile haykırıyoruz, haykırmaktan da vazgeçmeyeceğiz: Bir ülkeyi ve toplumu ayakta tutan, diri tutan ve geliştiren üç kuvvet vardır: Aile, Eğitim ve Kültür.

Malzememizden çalıyorlar; biz ise gençlere kolonları devirecek güçte fırtınaya karşı koymalarını nasihat ediyoruz.

Ne kadar ayakta durabilirler?