Manipülatif cehalet ve muhalefet

Prof. Dr. Nabi Avcı'nın 1990 yılında yayınlandığında büyük ilgi gören, okurun zihnini açan "Enformatik Cehalet" adlı efsane kitabı, konuya yaklaşımı ve çarpıcı içeriğiyle post-truth / hakikat sonrası diye adlandırılan 2010 sonrası dünyasına da ışık tutuyor.

Enformasyon-bilgi ile cehaletin yan yana gelişinin verdiği ürküntüyü henüz üzerimizden atmamışken her iki içerikten birinin yalan/kurmaca olduğu sosyal medya mecralarıyla birlikte iş iyice çıktı çığırından.

Bu yeni durumu "enformatik zır cehalet" diye tanımlıyor zaten Nabi Hoca da.

Şu an hayatta olan her yaştan insan kitle iletişim araçlarından yayılan tek yönlü mesajlara muhatap oldu ömrü boyunca. Üzerimize 7/24 boca edildi bilgiler. Ama aynı zamanda ideolojik, siyasi, ticari, dini, kültürel ve benzeri saiklerle belli süzgeçlerden de geçirildi.

Tam da bu nedenle, Fuzuli'nin ifadesiyle "Ol mahiler ki derya içredir, deryayı bilmezler".

Enformasyon, gerçeğin ve hatta hakikatin yerini alırken zamanla enformasyon yağmurunun yerini de dezenformasyon aldı.

Artık gerçeğin simülasyonunu bile, bile isteğe eğip büküyorlar yani.

Konvansiyonel medyada da var dezenformasyondan beslenenler, sosyal medyada da.

**

Neredeyse her manşeti yalanlanan, ikide bir mahkeme kararıyla tekzip ve düzeltme metni yayınlamak zorunda kalan belli medya organlarıyla başlayan yalan yağmuru giderek muhalefetin iktidara muhalefet etme stratejisine dönüştü.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkan olduğu günden itibaren Cumhuriyet Halk Partisi'nin en belirgin özelliği bu.

Siyasi kariyerine FETÖ üretimi kurmaca belgelerle başlayan Kılıçdaroğlu eliyle ülkenin ikinci büyük partisi -ne yazıktır ki bütün söylemini dezenformasyon ve manipülasyon üstüne kuran bir partiye dönüştü.

İktidara temiz bir söylemle muhalefet etmek varken yalandan, kurgudan, iftiradan medet ummak CHP'nin tek aktivitesi oldu.

Hatta bunun için Cumhuriyet tarihinde bir ilk olarak "yalan fonu" bile kuruldu CHP'de.

İddialarını mahkemede ispatlayamadığı için kaybettiği tazminat paralarını CHP'li vekillerin maaşlarından keserek ödüyor yani Kemal Kılıçdaroğlu.

Milletin oyuyla milletin vekili olan CHP'liler ise aday göstererek kendisine borçlandıran Genel Başkanlarının sık sık kaybettiği davaların bedelini ödüyor.

**

Manipülasyon siyaseti parti söylemiyle sınırlı değil elbette. Söylemi çoğaltmak, yalanı yaymak üstüne kurulu bir düzenek bu.

Yabancı ülkelerden gelen örtülü/açık fonlarla "muhalif" yayın yapan mecralar ( "Türkiye düşmanı" diye de okuyabilirsiniz); Memleket Partisi Genel Başkanı, eski CHP'li, muhalefetin bir önceki Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin dile getirdiği gibi CHP'den her ay milyonlarca lira alarak iktidara, devlete saldıran medya organları; kendilerini ultra objektif, en hakiki haberci diye tanıtan ama çekildikleri mecrada etiket fiyatları gibi neye yandaş oldukları da açığa çıkanlar; Z kuşağını tavlamak/avlamak amacıyla çeşitli uygulamalar üzerinden içerik oluşturan "genç yüzlü" kart profesyoneller; sosyal medya platformlarında hashtag dolgu malzemesi olarak kullanılan trol ordusu... Bunlar bu düzeneğin dişlileri.

CHP'den başka İyi Parti'ye de hakim aynı kurgu.

Sadece son birkaç günde karşımıza çıkan yalan, dezenformasyon, manipülasyon olduğu ortaya çıkan haberler bile ne kadar ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor. Hangi birini sayalım?

Cumhuriyet Gazetesi'nin "Pasaport için kuyruk" haberi mesela.

Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın Elbistan'da protesto edildiğine dair kurgu haber. Bizzat haberin konusu olan Elbistanlı muhtarlar yalanladı manipülasyonu.

Veya rüşvetçi polis diye servis edilen haberin baştan sona çarpıtma olması.

Ya da Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ'ın "bir buçuk milyon Suriyeli vatandaşlık aldı" dezenformasyonu gibi. Gerçek rakam Özdağ'ın söylediğinden 1 milyon 265 bin eksik çünkü. Gerçeği 7'yle çarpmış Özdağ.

Fena olan şu ki CHP'nin kemikleşmiş, CHP ne yapsa razı gelen ve Kılıçdaroğlu'nun ifadesiyle "tıpış tıpış gidip gösterilen adaya oy veren" tabanı dışındaki seçmenler üzerinde de benzer bir illüzyon yaratıyor muhalefet yeni stratejisiyle.

Amacı ne peki?

Somut gerçeğe, olgulara ihtiyaç duymadan, sayılara, tablolara, sahaya bakmadan uydurulan, kurgulanan ya da eğip bükerek değiştirilen haberlerle seçmende algı oluşturmak, duyguları ve parti tercihini değiştirmek amaç.

Peki bununla nasıl mücadele edilecek?

AK Parti'nin MHP desteğiyle hazırladığı dezenformasyon yasası Meclis açılır açılmaz gündeme gelecek.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı bünyesinde Dezenformasyonla Mücadele Merkezi kuruldu, İdris Kardaş da koordinatör olarak atandı.

İzmir Milletvekili Hamza Dağ başkanlığındaki AK Parti Tanıtım Medya Birimi de dikkatini buraya vermiş durumda.

Sabah akşam yalan ve çarpıtmaları ortaya koymak ve düzeltmek ciddi mesai istiyor çünkü.

AK Parti hem atak biçimde dezenformasyonu önlemeye hem de sahip olduğu olanaklarla vatandaşa gerçeği anlatmaya çalışıyor.