Bir kaç gündür iki CHP'li, Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş ve eski CHP milletvekili Sinan Aygün arasında TOGO Kuleleri üzerinden patlayan rüşvet skandalı konuşuluyor. Sözü edilen rakam 25 milyon, az buz değil. Bu para ne için istendi? "Okul yapmak için" diye bir açıklama uydurdular. Mansur Yavaş da aşağı yukarı böyle diyor. Ancak o rakamla bir değil 5-6 okul yapılır. Mesele o da değil; bir müteahhit firma neden okul için elden para versin ki? Bu işler protokolle olur. Dünya kadar örneği var. Müteahhit firma okulu yapar ve MEB'e teslim eder. Para neden CHP'li Meclis üyelerinin eline verilsin? İşin aslı şu; okul yapmak kamuoyunca takdir edilen bir hayır işi olduğundan rüşvete alet ediliyor.
Ayrıca bu olayın asıl faili Mansur Yavaş değil de CHP genel merkezi gibi duruyor. Biliyorsunuz İstanbul Ataşehir Belediyesi bu anlamda Kemal Kılıçdaroğlu ile çok uyumlu çalışıyordu. Mansur Yavaş ile aynı frekansı yakalayamamış olabilirler. Yavaş, CHP'den aday olmak istemediğini ancak ortak aday gösterilirse teklifi kabul edeceğini söylemişti. Nihayetinde CHP adayı olarak seçimi girdi ama parti ile bir kan uyuşmazlığı olduğu aşikar. Kadrolaşma konusunda partinin taleplerine direndiğine dair söylentiler dolaşıyor ortalıkta. Durumu idare ediyor gözükseler de nasıl ki İstanbul'da Canan Kaftancıoğlu ve Ekrem İmamoğlu çatışması artık saklanamıyor; Mansur Yavaş ve CHP arasında bir gerilim olduğu da hissediliyor. Bu yüzden şu rüşvet meselesinde Mansur Yavaş asıl fail değil ama figüran olabilir. Avukatı değilim sonuçta ama söz konusu iki meclis üyesinin görüşme trafikleri, paranın kim için istendiğini daha net şekilde ortaya çıkaracaktır. Hem zaten o kadar büyük parayı bir kişiye yedirmezler. Bu işler organize işler genelde...
Bir ara masterşef bir hanımın oturduğu evi dillerine dolamışlardı. Boğaz’daki yalı daireler kadar ancak ederi olan bir villada oturuyormuş. Kocası da hallice bir iş adamı. Ama kadının başında örtü var ya "Bu paraların kaynağı ne" sorusu üzerinden şaibe yaymak ve "Bizim vergilerimizle lüks içinde yaşıyorlar" algısı oluşturmak için kurulmuş bir düzenek var. Her gün Instagram’da kazı yapıyorlar. Malzeme verebilecek bir sürü hesap var. Masterşef Güzide Mertcan ile ilgili linç kampanyası kadının Instagram’da paylaştığı bir video üzerinden başlatıldı. Ondan evvel başka bir kadın linç edildi. Tamamen promosyonla oğluna yaptığı mevlidi koymuş hesabına. Demediğimizi bırakmadık, kadına da kocasına da... Pek tabii ki sosyolojik olarak söylenebilecek çok şey var, mahremiyetin seyirlik hale getirildiği bu Insta-hayatlar hakkında; ama linç etmek nedir Allah aşkına...
Her an bir başörtülü kadının oynadığı video piyasaya sürülebilir ve biz başörtülü olarak siz de, o kadının yediği yemek, taktığı gözlük, bindiği araba, oturduğu ev üzerinden "haramzade" ilan edilebilirsiniz. Tabii ki ahretinizi de kaybettiniz. Bu kadar günahı aynı anda işleyen biri olarak zaten cehennemdir yeriniz.
***
Bu linç vahşiliğinin üzerine gelmese ve Şehit Kaymakam Muhammed Safitürk'ün babası için "Ne işi var bu sarıklının Meclis'te" diye çemkirmese yine mevzu etmezdik de; İyi Parti Milletvekili Lütfü Türkkan'ın kızı da, evinde yaptığı bir partinin görüntülerini paylaştı. Hiçbir masraftan kaçılmamış, bir tek kuş sütü eksik kalmış. Yetmemiş bir de trans dansöz çağırılmış. "Allah'ın sopası yok" diye tam da bu durumlar için söyleniyor işte.