Mardin, Diyarbakýr ve Urfa’dan gözlemler-2

Hendek mücadelesi veya ‘hendek direniþi’ için, bilhassa HDP’li vekilleri meclis kürsüsünde dinlediðinizde, hendekler meselesinin çok derin, çok kapsamlý düþünülmüþ bir mücadele yöntemi olarak tasarlandýðýný anlayabiliyorsunuz.

Prof. unvanlý HDP’li vekiller, iþin fikri zeminini hazýrlamakla meþguller; bize, hendek savaþlarýnýn tarihte oynadýðý rolü hatýrlatýyor, birçok milletin, hendek direniþi sayesinde baðýmsýzlýk elde ettiðine inandýrmaya çalýþýyor ve kendi siyasi varoluþ sebeplerini, getirip hendek direniþlerine baðlýyorlar.

Kandil’dekiler ise baþka örgütlerle birlik kurup hendek siyasetini, Batý’daki þehirlere taþýyacaklarýný müjdeliyorlar!.

Bu, dört baþý mamur, her ayrýntýsý düþünülmüþ bir strateji..

Hedefte Türkiye var, Kürtler’in ve Türkler’in ortak kaderi, geleceði, birliði var..

Bu yüzden mesele, Cizre’de, Nusaybin’de ve Sur’da hendekler kazýp, bu hendeklerin arkasýna barikatlar kurarak, güvenlik güçlerine direnmekten ve bu direniþ alanlarýný korumaya çalýþmaktan yani lokal direniþ alanlar yaratmaktan ibaret deðil.

***

Hendekler, bütün bölgede ve hiç alakasýz denilebilecek þehir ve ilçelerde büyük bir domino etkisi yaratmýþ durumda.

Gündelik hayat, her bakýmdan gelip hendek siyasetine takýlýyor ve insanlar bu durumdan nasýl çýkýlacaðýný tartýþýp duruyorlar.

Sivil toplum, kamuoyu ve siyasetin neredeyse baþka gündemi yok.

Kamu güvenliði politikasý, operasyonlar destekleniyor ama bu politikanýn yegane siyaset tarzý olarak anlaþýlmasý, reformlara imza atmýþ bir hükümete karþý yapýlmýþ bir haksýzlýk gibi görünüyor.

Bu çerçevede, sýcak çatýþma ortamý ve her gün yaþanan ölümlere raðmen, sivil toplum örgütleri, demokratik reformlarýn durmamasý gerektiðini düþünüyor.

Ýþadamlarý, acil önlem gerektiren taleplerini anlatýrken, bölgenin bir afet bölgesi haline geldiðini ifade ediyor ve ‘her gün ölümlerin yaþandýðý bir bölgede, ekonomik taleplerden söz etmek inanýn çok can sýkýcý’ diyorlar.

‘Hendekler kapanýr bir gün, kamu güvenliði de saðlanýr, ama halk masada artýk bir çözüm paketi görmek istiyor’ yolunda yaygýn bir kanaat var. 

Halkla konuþuyorsunuz, halk, 90’lý yýllarda, çatýþmalarýn kýrsalda yaþandýðýný, o çatýþmalardan þehirlerin bugünkü gibi etkilenmediðini söylüyor.

‘Burada doðduk, burada yaþadýk, burada da öleceðiz. Çözüm sürecinde yaþadýðýmýz huzuru, hiçbir dönem yaþamamýþtýk. Þimdi ise geriye derin bir umutsuzluk kaldý’ diyor insanlar.

***

Sivil toplum örgütleri, çatýþmanýn yaþandýðý bir süreçte, demokratik reformlarý hayata geçirmenin ne kadar zor olduðunun farkýndalar. Ama çözüm sürecinde giyilen ateþten gömleðin bir kez daha giyilmesini istiyorlar. Büyüyen umutsuzluðu, umuda dönüþtürmek için baþka çare olmadýðýný düþünüyorlar..

Bugün Diyarbakýr’da esnafta çalýþan kiþi sayýsý, 80 bin civarýnda, bunun 10 bini Sur’da. Sur’da çalýþanlarýn yüzde 50’si iþten çýkarýldý, iþletmelerin ve iþyerlerinin cirosu yüzde 50’nin altýna düþtü. Ýþveren maaþ ödeyemeyecek duruma geldi.

Sur esnafý, taleplerini sýralarken, Soma gibi facialarý hatýrlýyor ve þu an yaþanan durumu Soma gibi facialarla mukayese ediyor.. Soma afet bölgesi ilan edilmiþti, Sur ve benzeri yerler de afet bölgesi ilan edilsin diyenler oldu.

Kredilere ulaþmak giderek zorlaþýyor.

KOSGB ve benzeri kredilere müracaat eden 6 bin 400 kiþiden, bu krediyi alabilenler 2 binden biraz fazla.

Ýþsizlik artýyor. Hendek siyasetinin sebep olduðu ‘artý iþsizlik’ bütün Türkiye’yi etkileyecek çünkü buradaki üretim birçok bakýmdan Batý’ya baðlý.. Batý’daki fabrikalardan mal alýnamýyor artýk. Nakliye fiyatlarý üç katýna çýkmýþ durumda.

Habur’un öbür yanýnda ve bu yanýnda bekleyen TIR’lar, organize sanayi bölgesi müteþebbislerini ve nakliye firmalarýný kara kara düþündürüyor ki sorununun çözümü için hükümet yoðun bir çabanýn içinde.

Kamu bankalarýnýn dahi, kredilerine ulaþýlamýyor, özel bankalarla kamu bankalarýnýn tutumu giderek aynýlaþýyor ve kredilerin bu zor koþullarda yeniden yapýlandýrýlmasý yolundaki taleplere, bankalar sýcak bakmýyor.  

Sokaða çýkma yasaklarýnýn uzun sürmesi, tepkilerin yavaþ yavaþ devlete ve hükümete yöneltilmesine sebep oluyor.

***

Diyarbakýr’da olduðumuz gün, DTK’nýn toplantýsý vardý. Bir tek kiþi bile ne bu toplantýdan, ne de alýnan kararlardan söz etti. Halkýn gündemi baþka, HDP/DTK’nýn baþka. Özyönetim talebiyle, hendekler arasýnda bir iliþki kurup siyasi yorumunu buna dayandýran kimseye rastlamýyorsunuz.

Gerçekte, hendek siyaseti üzerinden, þiddet ve terör yöntemiyle, bir toplumu ele geçirme siyaseti uygulanýyor ve halk bunun gayet farkýnda.

‘Öcalan’dan faydalanmak gerekir, gerekirse barolar veya akil insanlar görüþebilir’ diyenler oldu. Ama bu teklif ya da öneri, hendekler üzerinden, Öcalan’ý yeni bir pazarlýða sürmek için yapýlan bir teklif deðil. Halk HDP/PKK’den bu konuda farklý düþünüyor. Öcalan’ýn devreye girmesini, hendeklerin terk edilmesi ve durumun normalleþmesi  için istiyor, yoksa, kimse, hendekleri bir silah olarak ya da pazarlýk masasýna sürülecek bir ‘imkan’ gibi hiç görmüyor.

Bölgede en çok duyulan cümle þu:

‘Bu durum ne kadar sürerse sürsün, eninde sonunda müzakere masasýna dönülecektir.’

Gerçekten böyle mi? Otuz yýl süren bir iç çatýþma, bir otuz yýl, bir on yýl, hatta bir-kaç yýl daha sürdürülebilir mi?

Hem de þehir merkezlerinde!

Sürdürülebilir ve sonra da, masaya dönülebilir mi? Bunca tecrübeden sonra, bir yýl daha þehirleri iþgal altýnda tutup, hendekler ve tünellerle altýný üstüne getirerek arkanýzda yüzlerce ölü, yakýlmýþ yýkýlmýþ þehirler býrakarak, denedik olmadý, hadi masaya dönelim’ derseniz bu defa kendinize kimi inandýrabilir, kimin güven duymasýný saðlayabilirsiniz?

Bölgeden gözlemlerin son yazýsý yarýna..