Masaya gel, derdini orada anlat

Ortalığı yıkmayın... “Epik çığlıklar” atmayın... Destansı yazılar döktürmeyin. Biraz sakin olun.

Devlet içkiyi yasaklamıyor.

Bu yönde bir “uygulama” arıyorsanız, milli mücadele yıllarına gideceksiniz.

Devletin (yani Meclis’in) içkiyi resmen yasakladığı bir dönem vardır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhurbaşkanı olduğu ilk yıllarda içki üretmek, satmak, içmek yasaktı mesela...

Girin internete, google’a sorun, “Men-i Müskirat Kanunu nedir?” diye, size ayrıntılı bilgi versin.

Birinci Meclis’in çıkardığı en tartışmalı yasalardan biriydi.

Mustafa Kemal Paşa’nın adamları topa girmemişlerdir.

Daha doğrusu, fazla abanmamışlardır ama yasa çıkmıştır... Altı yıl kadar da yürürlükte kalmıştır.

Rıza Nur’un hatıratını okuyun, içki yasağı konusunda renkli anekdotlar bulacaksınız.

Kendisi de bir içki severdir.

Bu yasağı nasıl deldiğini ballandıra ballandıra anlatmaktadır.

Bu yasağı delmenin “keyfini süren” (ne keyfini sürmesi, düpedüz dalgasını geçen) Mustafa Kemal Paşa’dan da bahisler vardır.

Renkli bir kitaptır.

Okuyun...

Fakat biraz sakin olun...

Darbeler olurken, muhtıralar verilirken, insanlar darağaçlarında salkım salkım sallandırılırken bile böyle coşkulu, böyle transandantal, böyle destansı tepkiler vermediniz.

Devlet içkiyi yasaklamıyor. Yasaklayamaz. Sadece içkiden doğacak zararları asgariye indirmek için tedbir alır.

Bunu (hadi biraz da sizin adınıza hayıflanalım) “ne yazık ki” anayasa vazediyor.

Bu tedbir çerçevesinde, “okul ve ibadethane yakınlarında” içkili mekan açılamaz. (Açılsın mı istiyorsunuz?) Belli bir saatten sonra perakende içki satışı yapılamaz. (Yapılsın mı istiyorsunuz?) Çocuklara içki verilemez. (Verilsin mi istiyorsunuz?)

İsveç’te akşam 19’dan sonra içki satışı yapılmıyor. İngiltere’de (yanlış okumadıysam) 22’den sonra...

Emperyalist, kozmopolit ve aynı zamanda tefessüh etmiş Amerika’da ise 23’ten sonra...

Benzeri bir uygulama Türkiye’de de gerçekleştiriliyor.

Hepsi bu.

İçmek istiyorsanız, içebileceksiniz.

Hatta için... Çok için.

İcabında sabaha kadar açık mekanlar var.

Bu mekanlara bir kısıtlama getirilmiyor. “Buralarda içki içilmez” de denmiyor.

İçin ve “Ne olacak bu memleketin hali” diye tatlı tatlı ünlemeye devam edin.

Kıyak muhabbettir...

İşte efendim Başbakan demiş ki, “Biz kafası kıyak bir nesil istemiyoruz...” Bu özgürlüklere müdahale değil miymiş? Kimin ne kıratta içeceğini, kimin ne tür mekanlarda nefsini körelteceğini Başbakan mı belirleyecekmiş?

Başbakan böyle düşünüyor... Bu düşüncesinin de “anayasal dayanağı bulunduğunu” söylüyor. Siz de kafası kıyak nesiller yetiştirin.

En doğal hakkınız.

Bunu “seçim vaadi” olarak değerlendirin, hatta ona göre bir parti programı tanzim edin.

Halk, olumlu ya da olumsuz, bu çabanıza bir tepki verecektir.

Hayır, “Çocuğumu gönderip mahalle bakkalında içki almak istiyorum. Bu benim özgürlüğüm” diyorsanız, anayasanın ilgili maddesini değiştireceksiniz. Yahut değiştirilmesine önayak olacaksınız

Tabii, bunun için önce masaya oturmanız gerekecek.

Hani, “anayasa çıkıncaya kadar kalkmayacağız” dediğiniz halde 100 metre yakınından bile geçmediğiniz masa. Buyrun masaya, derdinizi orada anlatın.