Avrupa Birliði her yýl aday ülkelerle ilgili bir rapor yayýnlýyor. Bu raporlarda ilgili ülkenin son bir yýlda AB yolunda gösterdiði geliþmeler ve atmasý gereken adýmlar sýralanýyor.
Avrupa Birliðinin bir üyesi olmak bizim talebimiz. Dolayýsýyla, Birliðin üyelik þartlarýný yerine getirmemiz gerekir. Buna bizim de itirazýmýz yok. Ýtirazýmýz, þartlarýn üyelere eþit biçimde uygulanmýyor olmasýna.
Raporun üslubunda bir sorun var. Zaman zaman bu üslup iyi niyetten þüpheye düþürüyor insaný. Tekil olaylardan yola çýkarak yapýlan genellemelerin yanlýþlýðýna Avrupa Birliði Bakaný Egemen Baðýþ da isyan etti.
Þu bir gerçek: Türkiye bugünkü demokratik iklime gelirken Avrupa Birliðinin büyük katkýsýný gördü. Askeri vesayeti devre dýþýna iterken de gördü bu katkýyý. Ekonomik kriterlere uymanýn Türkiye’ye saðladýðý büyüme oranlarýný unutmayalým.
TBMM Anayasa Komisyonu Baþkaný Prof. Burhan Kuzu, bir televizyon konuþmasýnda raporu beðenmediðini ifade ediyor ve “aha, attým çöpe” diyor. Her þeyden önce tartýþma üslubuna dikkat etmemiz gerekiyor. Üslup sorunlarý yanlýþ algýlara yol açýyor. Evet, raporda AB Dönem Baþkanlýðýný yürüten Güney Kýbrýs’ýn etkisi var, baþka grup ve hiziplerin de rapora tesir etmeye çalýþtýklarý anlaþýlýyor. Fakat yine de bu Raporu çöpe atmak yerine masaya yaymak gerekiyor. Haksýz ve mesnetsiz de olsa eleþtirilerin hepsini kötü niyete baðlamak yerine bir süzgeçten geçirmek gerekmez mi? Ayrýca þu hususu da açýk bir þekilde ortaya koymadan olmaz: Siyasi ve hukuki kriterlerin yerine getirilmesi için eðer her aktör Cumhurbaþkaný Abdullah Gül ve Baþbakan Tayyip Erdoðan kadar gayretli ve basiretli olsaydý, bugün o sorunlarýn çoðunu aþmýþ olurduk.
Þimdi Avrupa Birliðinden bir yetkili çýkýp “Raporu beðenmiyorsunuz ama bir Anayasa Komisyonu Baþkaný olarak ülkenizin hala darbe dönemi anayasalarýyla idare edilmesine ne diyorsunuz” dese, Burhan Kuzu ne cevap verecek? Kýsacasý bu raporun ciddiye alýnmasý gereken bölümleri olduðunu unutmamalýyýz. Üstelik anayasa sorunu sadece hükümetin üstesinden gelebileceði bir sorun deðil, baþka aktörlerin de sorumluluðu var.
Rapordan ve geliþmelerden memnun olmayan yalnýz biz deðiliz. AB Komisyonundan Olli Rehn, AB’nin Türkiye’ye, kriterleri yerine getirmesi halinde üyelik önerdiðini, ancak Türklerin, çok sayýda Avrupalý politikacýnýn hala Türkiye üyeliðe uygun mu deðil mi þeklinde tartýþmaya devam ettiði izlenimi edindiðini ifade diyor ve þöyle devam ediyor: “Bu bizim güvenilirliðimizi ve Türkiye’deki reformlarýn gücünü zayýflatýyor ve böylece kendi ayaðýmýza kurþun sýkýyoruz. Türkiye’nin üyelik hedefi konusundaki sözlerimize ve yükümlülüklerimize baðlý olma konusunda âdil olmalýyýz.”
Türkiye her þeye raðmen AB standartlarýný önemsiyor ve çalýþmalarý buna göre þekillendiriyor. Unutmayalým, yargý paketleri, Vakýflarla ilgili düzenlemeler, yeni anayasa çalýþmalarý, bunlara benzer pek çok düzenleme ve teknik seviyedeki çalýþmalar hep Baþbakan Tayyip Erdoðan ve Ak Parti yönetiminin iradesiyle ortaya çýkýyor. Bütün bunlara raðmen, “Tayyip Erdoðan AB vizyonunu kaybetti” demek büyük bir haksýzlýktýr.
Beklentimiz AB’nin kendi koyduðu standartlara uymasýdýr. Bu standartlara Türkiye konusunda uymuyor AB, çok açýk. Güney Kýbrýs’ýn AB üyeliðine kabul edilmesi herkesin bildiði bir örnek bu konuda. Fakat diðer alanlarda da böyle bir sýkýntý var. Eðer AB kendi koyduðu standartlara uymuþ olsaydý bazý AB ülkelerinde mali kriz çýkar mýydý dersiniz? Eðer geçmiþte, baþta Bosna olmak üzere bazý ülkelerde felaketler yaþandýysa sebepler arasýnda AB’nin kendi prensiplerini göz ardý etmesi yok mudur?
Nobel Barýþ ödülü AB’ye verildi. Bu epey tartýþma götürebilecek bir seçim. Karar AB üyeliðine hayýr diyen Norveç’te alýndý. Nobel Komitesi Avrupa Konseyi’ni seçse daha isabetli olur muydu dersiniz?
Neþet Ertaþ’ýn türküsünü söylesek yeridir: “Seher vakti çaldým yârin kapýsýný/ Baktým yârin kapýlarý sürmeli” Sürgüyü açmak öncelikle bizim elimizde, AB’nin deðil.