Bu yazýmda son 3-4 gün içinde katýldýðým 3-4 programdan kesitler sunmaya çalýþacaðým..
15 yaþlarýndayken, Ankara'da yatýlý olarak okumakta olduðum Saðlýk Okulu'nda, 27 Mayýs 1960 Cuma sabahý, henüz ortalýk ýþýmamýþken, duyduðumuz silah sesleriyle uyanýp radyoyu açtýðýmýzda, tok ve boðuk bir sesin, 'ülke kardeþ kavgasýna sürüklendiðinden ve ülkenin Atatürk ilke ve inkýlaplarý istikametinde yeniden huzura kavuþmasýnýn saðlanmasý için, Türk Silahlý Kuvvetleri'nin memleket idaresine el koyduðu, NATO ve CENTO'ya baðlýlýðýn' bilhassa vurgulandýðý bir açýklama haberiyle karþýlaþmýþtýk.
*
27 Mayýs 1960 Askerî Zorbalýðý'nýn 64'üncü yýl dönümünde, 27 Mayýs Pazartesi sabahý, o darbenin devamýndaki alçakça cinayetlerin kanun adýna iþlendiði Yassýada'ya Ýstanbul -2 no'lu Barosu'nun 1500'ü aþkýn üyesinin katýldýðý ve 1 saat süren bir vapur yolculuðu ulaþtýk.
Demokrat Parti iktidarýnýn, Cumhurbaþkaný Celâl Bayar, Baþvekil Adnan Menderes ve bütün Bakan'larý, Genelkurmay Baþkaný Org. Rüþtü Erdelhun ve milletvekilleriyle, üst dereceli diðer askerî ve mülkî erkânýn ve DP ileri gelenlerinin týkýldýðý Yassýada'ya giderken 64 yýl önceki sabahý hatýrladým..
Daha neler hatýrlamadým ki.. 'Yüksek Adalet Divaný' adý taþýsa da düzmece bir mahkemede yapýlan yargýlama, sorgulama ve iþkenceleri ve yüzlerce DP'li milletvekili ve diðer üst dereceli yöneticilerin mahkûm ediliþlerini, hukuk dýþý yargýlamalar yapýldýðýna dair itirazlara ise, 'Ne yapalým, sizi buraya týkan kuvvet böyle istiyor' diyen Mahkeme Baþkaný'nýn korkunç 'tarafsýz'lýðýný (!), idâm hükmü verilen 15 kiþiden sadece 3 ismin, Adnan Menderes'le Dýþiþleri Bakaný Fatin Rüþtü Zorlu ve Maliye bakaný Hasan Polatkan'ýn kanunî kýlýf içinde alçakça öldürülüþlerini ve milletin 'gözyaþlarýný bile gizlemek zorunda kaldýklarý cinayetleri' ve de orada DP milletvekili olarak yargýlananlardan þair Faruk Nâfiz Çamlýbel'in,
'Bilmiyor gülmeyi sâkinlerinin binde biri..
Bir vatan derdi birikmiþ, bir avuçluk karada..
Kuþu hicran getirir, dalgasý hüsran götürür,
Mavi bir gözde, bir elem katresidir Yassýada..'
dörtlüðünü hatýrladým..
*
Yassýada'daki programa Baþkan Erdoðan da geldi ve bütün darbecilere karþý milletin büyük ekseriyetinin duygularýný, darbeci ve milleti, milletin iradesine raðmen yönetmek hastalýðýna kapýlan vesayetçi zihniyetlere karþý dik duruþ kararlýlýðý'ný da yansýtan nefîs konuþmasýyla birlikte, Tayyib Bey'in gidiþinden sonra, yeni anayasa çalýþmalarý üzerine yapýlan bir oturumda dile getirilenlerin de ayrý bir yazý konusu yapmayý þimdilik, belirtmekle yetineyim.
Osmanlýdan günümüze bir siyasî tarih sergisi niteliðinde olan müzenin gezilmesi de gerekiyordu, ama, en azýndan 2-3 saat ayrýlmasý gereken o müzeye yarým saatlik bir zaman kaldý ve döndük..
*
Ve, Seyyid Huseyn Nasr
25 Mayýs Cumartesi öðleden sonra, Ýstanbul- Taksim'deki A. Kült. Mrkz.'inde, Ýran'lý mütefekkirlerden 93 yaþýndaki Seyyid Huseyn Nasr'ýn 'Remaining Authentically Human' (Hakikî Ýnsan Kalabilmek) baþlýðý altýnda, yaklaþýk bin kadar dinleyicinin katýldýðý ve Ýngilizce sunulan, 1 saati aþkýn bir konferansý vardý..
Konuþmalar, dinleyiciye ânýnda tercüme yöntemiyle aktarýldý.. Ancak, ne kadarý aktarýlabildi, o ayrý bir konu.. Çünkü, Nasr'ýn iþlediði konu, genelde Ýslâm irfaný açýsýndan ele alýnmayý gerektiriyordu. Bu da, ister istemez, asýrlar boyunca Ýslam irfaný içinde þekillenmiþ 'ýstýlah'larýn/ 'terim'lerin önce Ýngilizceye ve sonra da Türkçeye tercüme edilmesini nasýl zarurî kýlýyordu. Bunun, ânýnda yapýlan tercümelerdeki zorluðu da açýk.. Kaldý ki, Nasr'ýn ileri yaþý dolayýsýyla, bazý Ýngilizce kelimeleri telâffuzu da anlaþýlamýyordu.
Nitekim, pek çok kimse de, Nasr'ýn Türkçeye tercüme edilmiþ kitaplarýnda dile getirdiklerinden farklý ve yeni bir þey söylemediðini belitti.. Ama, bu da, Nasr'ýn fikrî çizgisinde bir deðiþiklik olmadýðýný göstermiþ oldu.
Ancaak, Seyyid Huseyn Nasr'ýn özellikle son 70 yýlý genelde bilinmiyordu.. Nasr, Beyrut'taki Amerikan Üniversitesi'nde okurken, parlak zekâlý bir öðrenci olarak dikkati çekmiþ bir 'entelektüel' olarak nitelenir. Henüz, 33-34 yaþlarýndayken Þah tarafýndan Tahran Üniversitesi Rektörlüðü'ne getirilmiþ bir isim olmasý da ayrýca önem taþýr..
Þah'ýn ve Þahlýk sisteminin devrilmesiyle sonuçlanan ve 100 binden fazla insanýn öldürüldüðü o atmosferde, Þah tarafýndan 'Kültür Baþdanýþmaný' olarak vazifelendirilmiþti ve bunu kabullenmesini kendisi de 2-3 ay sonra hata olarak görmüþ olmalý ki, 'uluslararasý bir kültürel toplantý'ya katýlacaðýný belirterek Þah'tan izin alýp yurt dýþýna çýkmasýndan sonra bir daha Ýran'a dönmedi..
Nasr'ýn, Ýnkýlab rejimiyle fazla bir sürtüþmesi olmasa bile, kendisinin, çevresine, 'Ýran'a döndüðü takdirde, Ali Þeriatî'nin talebelerinin kendisine rahat vermeyecekleri'ni söylediði ilgililerce söyleniyordu. Bu da endiþe de, herhalde, Þeriatî'nin 'inkýlabçý' söylemleriyle, Nasr'ýn 'gelenekçi ve muhafazakâr' söylemlerinin zýtlaþmasýndan kaynaklanýyordu.
Nasr'ýn son olarak ise, büyük metafizikçi Frithjof Schuon'un (Müslüman olduktan sonraki ismiyle Ýsâ Nureddin'in) kurduðu ve Þâzelî Tarikatý'nýn bir kolu sayýlan 'Meryemiyye Tarikatý'nýn 'yeni þeyhi' olduðu bildiriliyor.
*
Ve diðer 2 konu..
Bu arada, 73 yýldýr, ülkenin eðitim alanýndaki hayýrlý çalýþmalarýyla özel bir yeri olan 'Ýlim Yayma Cemiyeti'nin, Sabahaddin Zaim Üniversitesi' bahçesinde 26 Mayýs Pazar sabahý tertiplediði 'kahvaltýlý' toplantýya da kýsaca deðinmeliyim. Hem öðrenci ve eðitim konularýnýn ve hem de bir çok memleket meselelerinin konuþulduðu geniþ katýlýmlý toplantýnýn da hayýrlara vesile olduðu ümidimi belirtmek isterim..
*
Kezâ, Dolmabahçe Sarayý'nýn Beþiktaþ Meydaný'na yakýn bölümündeki 'Millî Saraylar Sergi Salonu'nda 'Ýlker Selimler ve Öðrencileri'nin 1 Haziran Cumartesi akþamýna kadar açýk olacak olan 'Terapi' isimli, 'Hat ve Ebrû Sanatlarý' sergisini de ilgi duyanlara tavsiye ederim.
*