Önceki gün Dýþiþleri Bakaný Ahmet Davutoðlu ile birlikte Gaziantep’e geldik. Kýsa bir þehir turundan sonra Nizip ilçesindeki mülteci kampýna geçtik. Burada yaklaþýk beþ bin mülteci ile birlikte Ramazan ayýnýn ilk iftarýný yaptýk.
Adý üstünde mülteci kampý. Ne kadar imkan saðlanmýþ olursa olsun, nihayetinde parçalanmýþ hayatlar, size baktýklarý zaman yüreðinizi yakan insanlar. Bir oyuncak bebek için bekleþen çocuklar ve onu aldýðý zaman dünyayý umursamayan gülen gözler.
Türkiye’nin Suriye politikasý hemen her boyutuyla tartýþýldý, öyle de olmalý elbette. Ama bir eleþtiri var ki kabulü hiç kolay deðil. Suriye sýnýrýndan bize gelen insanlara niçin kapýmýzý açtýðýmýzý, onlarýn bizim için tehdit oluþturduðunu ifade edenler. Hele de Reyhanlý saldýrýsý sonrasý söylenenler. Bunlar gerçekten bir büyük devlete, tarihe ve hele de bizim deðerlerimize asla yakýþmayan söylemlerdi. Utanýp baþýmý öne eðdim kampta gezerken bunlarý hatýrladýkça.
Ahmet Davutoðlu’nun iftar sonrasý konuþmasý, kamptaki binlerce insanýn coþkusu ve sloganlarýyla sýk sýk kesildi. ‘Birdir bir, Türkiye-Suriye birdir’ diye haykýran, Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn selamýna tekbirler ve gözyaþlarýyla karþýlýk veren insanlarý görmeden Suriye üzerine konuþmak gerçekten anlamsýz.
Konuþmasýnda sadece Suriye konusunda deðil, Mýsýr’la ilgili de Türkiye’nin tavrýnýn ilkesel ve ahlaki boyutunu öne çýkardý Davutoðlu:
‘Maalesef uluslararasý kamuoyu bu konularda gerekli hassasiyeti göstermedi. Özellikle son olarak Mýsýr’da çok açýk bir þekilde seçimle iþbaþýna gelmiþ Cumhurbaþkaný’nýn seçim dýþý yöntemlerle, müdahaleyle görevden alýnmasý hiçbir uluslararasý standarda, evrensel deðere ve demokratik uygulamaya uymaz. Bu konuda Türkiye çok açýk ve net bir tavýr sergiledi. Bizim için bu tavýr ahlaki ve ilkesel bir tavýrdýr.’
***
Topraklarýmýzýn hemen ötesinde sadece bir katliam yaþanmýyor. Ayný zamanda neredeyse tüm dünyanýn göz yumduðu bir utançla karþý karþýyayýz. Mülteci kamplarýný her ziyaret ediþimde bu utancýn yüzümüze çarpýldýðýný hissediyorum. Bunu reel politikle, bölgesel ya da küresel dengelerle, bunlarý dikkate almadan hareket ettiðimiz için bataklýða sürüklenmekle deðerlendirenler, kafalarýný kaldýrýp önce yaþanan insanlýk dramýna bakmalý.
Bakan Davutoðlu, Þehitkamil Kültür Merkezi’nde yaptýðý konuþmada da ayný çerçeveyi, bu kez bizim direniþ destanlarýmýz üzerinden ortaya koydu. Þehit Kamil’in, Þahin Bey’in þehadetlerinin sadece siyasi sýnýrlarýmýz için deðil, gönül coðrafyamýz için olduðunun altýný çizdi:
‘Ya bütün bu coðrafyadaki kardeþlerimizin kaderleriyle ilgileneceðiz, onlarýn dertlerini dert, onlarýn acýlarýný acý, gözyaþlarýný gözyaþlarýmýz bileceðiz ya da Anadolu coðrafyasýna hapsolunduðumuz hissiyle bütün bu çevrelerden koparak Anadolu’da da zor ayakta duracaðýz.’
***
Gaziantep siyasi, ekonomik ve toplumsal tüm baþlýklarýyla Suriye krizinden en çok etkilenen þehirlerin baþýnda geliyor. Buna raðmen þehirdeki herkes, sivil toplum örgütleri, belediye baþkanlarý ve farklý yapýlar, cemaatler, o insanlarý kucaklamak için inanýlmaz bir gayret gösteriyor.
Bülbülzade Vakfý Baþkaný Turgay Aldemir ve arkadaþlarýna özel bir parantez açmak lazým. Gece gündüz demeden, sýnýr tanýmadan ve her türlü tehlikeyi göze alarak Suriye’ye, oradaki mazlumlara ve mültecilere yardým ellerini uzatýyorlar.
Nice imkan ve güç varken, bunlarý mazlumlara deðil, uluslararasý sistemin tehditlerine göre kullananlarýn kulaklarýna küpe olsun.