MÇP-MHP’nin korkuları

Milliyetçi Çalışma Partisi, 12 Eylül’de MHP kapatılınca bu partinin oylarını devşirmek için kuruldu. MÇP, Hüseyin Yayman’ın “Kürt Sorunu Hafızası” adlı gerçekten olağanüstü bir çalışmanın ürünü olan kitabında belirttiğince, 1991 yılında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Meseleleri ve MÇP” başlıklı bir rapor hazırlar. Bu rapor, pek bilinmez, hemen hiçbir yerde de bu rapordan alıntılara yer verilmez. Bunun dışında MHP’nin hazırladığı hiçbir kapsamlı çalışma yoktur. Hemen her konuda birçok belge hazırlayıp kamuoyuna sunan parti, Kürt sorunu karşısında sessizliği tercih etmiştir sür-git. Sadece önerilere tepki vermekle yetinmiş, çözümle ilgili “kahraman Türk ordusu bu işin üstesinden er geç gelecektir” gibi boşlukta uçuşan lafların ötesine geçememiştir. Türk milliyetçiliğinin kalesi olduğunu söyleyen bir siyasi kuruluşun konuyla ilgili birçok çalışma, araştırma yapması gerekirken, sorunu yok sayması, salt PKK’yla özdeşleştirmesi, kendi misyonu açısından kafa karıştırıcıdır, en hafif deyimiyle.

MÇP Raporunda “Kürtlerin Türk soyundan geldiği tezi” kanıtlanmak istenmiştir. Dahası MÇP Raporu, Kürtçe diye bir dilin olmadığını da savunmaktadır. “Kürtçe, Osmanlıcanın bir türevidir”, diyerek kestirip atmıştır meseleyi.  Rapor olaya asayiş ve güvenlik açısından yaklaşır, Kürt diye bir etnik yapının var olmadığını dile getirir. Sorun dış güçlerin bir oyunu, Şark Meselesi, Haçlıların bir tasarımı, terörse batılılarca desteklenen , “Türkleri Anadolu’dan atmak ve Anadolu’yu paylaşmak” için tezgahlanan bir girişimdir. PKK’yı günümüze uyarlanmış bir Haçlı Seferi olarak açıkladıktan sonra, devletin en küçük bir yanlışı olmadığını, sorunun ABD tarafından yaratıldığını ve ABD’nin Türkiye’yi ele geçirmek için Kürt sorununu yarattığını vurgular.

Soruna asayiş ve güvenlik açısından yaklaştığı için rapor, çözüm önerileri de bu doğrultudadır. Başta rahmetli Turgut Özal olmak üzere soruna farklı yaklaşan herkesi Türkiye’yi parçalamak için yürütülen bölücülük oyununa teslim olmakla suçlar kıyasıya. Yıllardır söylenen refahın yaygınlaştırılması hemen hemen tek somut öneridir de bunun nasıl yapılacağına değinilmez pek, GAP’ın biran önce tamamlanması dışında.  

Rapor, ANAP’ın 2932 sayılı, 1981’de 12 Eylül yönetimince çıkarılan, Türkçe’den başka dillerin anadil olarak kullanılması ve yayılmasını yasaklayan yasada değişiklik yapmasını vatana ihanetle eş değerde sayar.  Bu bile partinin ne kadar esneklikten uzak ve katı bir yapı içinde olduğunun somut bir kanıtıdır. MÇP, ANAP’ın 2932 sayılı yasada yaptığı değişikliğin yerel dil özgürlüğüyle sınırlı kalmayacağını, bunun önce federatif devlet talebini, daha sonra da bağımsızlık isteğini getireceğini öne sürmektedir. Başta Öcalan olmak üzere nice Kürt siyasetçinin aksini söylemesine rağmen MHP, günümüzde de bu tutumunda ısrar etmekte. Gerek Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gerekse de Başbakan Tayyip Erdoğan defalarca üniter devlet, tek bayrak, tek millet demişlerse de bu “inandırıcı değildir” MHP katında. Kürtlerin en masum hak talebini bile bölünme ve parçalanma kaygısıyla karşılamaktadır parti. MÇP raporu, ta 1925’te, İç İşleri Bakanı Cemil Ubaydın’ın raporuyla başlayan ve yıllar yılı on binlerce sayfa yazılıp yazılıp hiç tartışılmayan, onca raporda belirtilen devletin resmi tezlerini tekrarlar durur.

Bu raporun 1991 yılında yazılıp, küçük bir kitapçık olarak dağıtıldığını biliyoruz. O tarihten bu yana 22 yıl geçmiş binlerce insan daha ölmüştür. Ama MHP  “açılımın kılavuzu Öcalan, taşeronu Erdoğan, senaryo yazarı AB ve ABD, gözlemcisi Barzani, PKK patentli...” gibi savlarla ortalıkta dolaşmaktadır hala.  MÇP/MHP sorunun iktisadi boyutuna şöyle bir değinirken, kimlik boyutunu, dil sorununu hepten gözardı etmektedir ki, bu çözümsüzlük üretmekten öte bir yere götürmez kimseyi. Salt GAP’ın bitmesiyle barışın bölgeye yerleşeceğini, Kürt olmadığını, Kürtçe’nin “uydurukçayla” bir tutulması gerektiğini savunan bir kafa artık hepten iflas etmiştir, etmek de zorundadır zaten. CHP’ninse bu görüşe neredeyse teğet geçen savlarla siyaset yapabileceğini sanması, gerçeklerden ne kadar kopuk olduğunu, “Yeni CHP” ‘nin eskisinden hiçbir farkı bulunmadığının somut  bir kanıtıdır.

(Meraklısına Not: Türkiye’nin Kürt Sorunu Hafızası—Hüseyin Yayman—SETA Yayınları 2011)