MEB, anneleri dinliyor mu?

Türkiye’de bürokratlar, uzmanlar, akademisyenler, gazeteciler, öðretmenler, veliler herhangi bir konu hakkýnda farklý görüþlere sahip olabiliyorlar. 

MEB yeni bir eðitim programýný uygulamaya koyar örneðin. Bürokratlar genelde, programýn iyi olduðunu ama uygulamadan kaynaklý kimi sorunlarýn olduðunu savunur. Öðretmenler veya veliler, yeterince “aydýnlatýlmamýþ” olduðu için sorunlar yaþanmýþtýr, vs.

Öte yandan, öðretmenler veya veliler, konuya genellikle farklý bakarlar.

Bir programýn uygulamasýna iliþkin görüþlerin ayrýþtýðý veya çatýþtýðý durumlarda, hiç þüphe duymadan, öncelikle velileri dinlemek gerekir. Zira her velinin, çocuðuna nitelikli bir eðitim talep etme hakký vardýr.

Türkiye eðitim sisteminin baþarýsý da, en temelde bunu ne derece gerçekleþtirebildiðiyle iliþkilidir.

Aþaðýda Kayseri’nin merkez ilçelerinden Kocasinan’da bulunan bir ortaokulda okuyan bir öðrencinin annesinden aldýðým bir mektup var. Önemine binaen, mektubu paylaþmak istiyorum:

“Ben iki çocuklu, çalýþan bir anneyim. Bu sene çocuklarýmýn biri ortaokul, biri de anasýnýfýna baþladý.

Sene baþýnda her ikisini de özel okula vermeyi düþündüysek de, gerek çocuklarýmýzýn bunu istememesi (mahalle arkadaþlarýyla ayný okula ve beraber gitmek istediler) gerekse hayatýn ve toplumun gerçeklerinden kopmamalarýna (realiteye temas etmeleri) önem vererek bir son dakika kararýyla devlet okuluna baþladýk.

Mahallemizdeki okulumuz sabahçý/öðlenci þeklinde hem ilkokul hem ortaokul olarak hizmet vermeye çalýþýyor. Ýlk günden itibaren devletimizin eðitim sistemine ve öðretmenlerimize çok güvendik.

Ancak; dönem baþýnda 7:10 olan ders baþlama saatlerine alýþmakta zaten zorlanýrken, yaz saati uygulamasýnýn hýþmýna uðrayarak, 6:40’da ders baþý yapmaya baþladýk. Evimiz okula yakýn olduðundan servise muhtaç olmayan þanslý gruptan olmamýza raðmen, sabah okul için evden çýktýðýmýzda ortalýk alacakaranlýk.

Öyle ki sabahýn o saatlerinde bizim yaþadýðýmýz þehirde sabahçý çocuklarý taþýyan okul servisleri, yürüyerek giden birkaç öðrenci ve sokak köpeklerinden baþka kimsecikler olmuyor ortalýkta. Yetiþkinlerin henüz yataklarýndan bile kalkmadýklarý o saatlerde küçücük çocuklar servis bekliyor, kimini bizim gibi ailesi götürüyor. Sabahýn o keskin ayazýnda titreyerek yürüyor.

Öðlenci çocuklarsa, akþam anne- babalarýn mesai bitim saatlerinden bile sonra zifiri karanlýkta okuldan çýkýp evlerine dönüyorlar. Muhtemelen servisle gelen bir çocuðun evde olmasý akþam 6’yý buluyor. Okul çýkýþlarý karanlýk, kalabalýk, curcuna, o keþmekeþte çocuðunu bulamayýp bir anlýk korku ve panikten bir annenin bayýlýþýna, çocuðu yanlýþ servise binip eve gelmeyen bir annenin polislere yakarýþýna bizzat þahit oldum.

Biz bu yýlki deneyimden sonra (sabahýn o saatinde çocuðu ayýltamamak; doðru dürüst kahvaltý etmesini bir türlü saðlayamamak) önümüzdeki yýl için SIRF BU YÜZDEN özel okula göndermeye karar verdik çocuklarýmýzý.

Ancak, bu bireysel çözümümüz vicdanýmýzý hiç de rahatlatmadýðýndan bu satýrlarý yazmaya karar verdim. Çünkü benim ülkemde pek çok çocuðun böyle bir lüksü yok. Ki kendim de bir zamanlar onlardan biriydim.

Sabahýn 6:40’ýnda hangi öðretmenin, hangi dersi küçücük çocuklarýn aklýna sokabileceðini sormadan edemiyorum. (Kanaatimce o saatte Gauss matematik, Einstein fizik anlatsa fark etmezdi!)

Bu uyuklayan çocuklarýn omuzlarýnda, bu ülkenin muasýr medeniyetler seviyesine çýkmasý mümkün mü?

Haftalarca çocuklarýn okula baþlama yaþýnýn pedagojik ve fizyolojik geliþimlerine uygun olup olmadýðý tartýþýlýrken, küçücük çocuklarýn bu saatlerde okula gelip gitmesinin uygunluðu neden tartýþýlmýyor?

Bu ülkenin geleceði, hepimizin en deðerli varlýklarý çocuklarýmýza layýk gördüðümüz eðitim bu mu?

Pek çok lüzumsuz konunun gündemimizi ve beyinlerimizi meþgul ve iþgal ettiði, ancak böylesine önemli problemlerin yok sayýldýðý bir toplumdan, hangi ilerleme hamlesi beklenebilir?

Eðitime verdiðimiz önem bu iken, gelecekten ve bu çocuklardan ne bekleyebiliriz?

SESÝMÝZÝ DUYAN KÝMSE YOK MU?”

***

Bu sorularý sormak ve sitem      etmek, bir velinin en temel hakký      deðil mi?

MEB ve resmi karar alýcýlar, doðrudan velilerden gelen bu tür pedagojik konularda asla savunmacý bir yaklaþýma girmemelidir. Bu sorunlar küçümsenmemeli; makul, gerçekçi ve uygulanabilir çözümler geliþtirilmelidir.