Türkiye’ye iliþkin sorunlarý tartýþýrken aðýrlýklý olarak hep makro sorunlarý, büyük sorunlarý tartýþýyoruz.
Oysa, muhtemelen Türkiye’nin gerçek sorunlarý sýradan insanlarýn günlük sorunlarý.
Sýradan insanlarýn günlük sorunlarý çok önemlidir, muhtemelen cumhurbaþkanlýðý seçimlerinden de, kimin baþbakan olacaðýndan da önemlidir.
Eðitim meselesinde de bu sütunda çok makro konularý, mesela müfredat meselesini, eðitim ideolojisi meselesini, eðitimde rekabet gibi konularý inceliyoruz ama eðitim süreçlerinin içindeki insanlarýn baþka, küçük ama çok önemli sorunlarý da var.
Bir hastalýk mý, deðil mi bilemiyorum ama otizm denen bir mesele var, çok sayýda otistik çocuðumuz var, bu çocuklar çok zeki, çok yetenekli ama, biliyorsunuz, biraz deðiþikler.
Bu çocuklara Milli Eðitim Bakanlýðý’nýn yaklaþýmý çerçevesinde “kaynaþtýrma öðrencileri” deniyor(muþ), bu tabir güzel, bence de çok iyi düþünülerek bulunmuþ bir ifade, hiç dýþlayýcý deðil, bu kavramý önereni kutluyorum.
Ama, mesele maalesef Milli Eðitim Bakanlýðý’nýn bu kapsayýcý, kucaklayýcý tabiri ile sýnýrlý deðil ve o aþamada da esas sorunlar çözülemiyor.
Ýlköðretim aþamasýnda otistik çocuklarýný devlet okullarýna gönderen ailelerin okullar düzeyinde, öðretmenler düzeyinde, müdürler düzeyinde çok önemli mahalli sorunlarý var.
Tabii, bir de çok korkunç bir düzeyde otistik çocuklarýn sýnýf arkadaþlarýnýn velileri, anneleri sorunu var ve bu sorun çok büyük ölçüde mide bulandýrýcý.
Cehalet boyutuyla mide bulandýrýcý, vicdansýzlýk boyutuyla daha da fazla mide bulandýrýcý.
Bilebildiðim kadarýyla ilköðretim okullarýnda çocuklar ikiþer kiþilik sýralarda oturuyorlar.
Ama hiçbir veli (muhtemelen çok büyük çoðunluk) kendi sözde normal (???) çocuðunun bir otistik çocukla beraber oturmasýna razý olmuyor, bu nedenden de otistik çocuklar iki kiþilik sýralarda tek baþýna oturuyorlar, bu durumu da kafalarýna oturtamýyorlar, annelerine “herkes birisi ile otururken, ben sýrada neden yalnýz oturuyorum?” sorusunu yöneltiyorlar ve otistik çocuk anneleri de bu soruyu cevaplarken ya da cevaplamaktan kaçýnýrken kahroluyorlar.
Aslýnda kahrolmasý gerekenler, o ahlaksýz, vicdansýz ayýrýmcý, çocuðunun bir otistik çocukla oturmasýnýn çocuðuna zarar vereceðini düþünen anne, baba olmuþ ama insan olamamýþ tipler.
Eminim, çocuklarýn böyle bir derdi yoktur, bu meseleyi mesele yapan veliler.
Öðretmenlerin bu durumlara müdahale edememesi de çok büyük bir ayýp, MEB’in mahalli düzeyde, okul düzeyinde ayýbý.
Özel okullarýn da otistik çocuklarý almadýklarýný duyuyorum, bu durum da çok büyük bir ayýp.
Kulaðýma gelen sorunlar otistik çocuklarýn sýralarda yalnýz oturtulmalarý ile de sýnýrlý deðil maalesef.
Unutmayalým, bir parça vicdanýnýz varsa, otistik çocuklar da çocuk ve okullarda bazý þeylere onlar da özeniyorlar, mesela 23 Nisan türü törenlere katýlmaya özeniyorlar.
Ama bu otistik çocuklar adýmlarýný muhtemelen diðer normal (!) çocuklar gibi atamadýklarý için otistik çocuklar bu tören gruplarýna alýnmýyorlar.
Bu kararý veren de, otistik çocuða “sen adýmlarýný doðru dürüst atamýyorsun” deyip törene almayan da bir öðretmen, bir müdür muavini ya da bir okul müdürü.
Eðer bir eðitimci (!) bir sýradan törende bir otistik çocuðun okul görüntüsüne, prestijine(!!!) zarar verdiðini düþünüp adýmlarýný düzgün atamýyor diye bir otistik çocuðun dünyasýný yýkabiliyor ise, kimse alýnmasýn, o yaratýða eðitimci demek zaten mümkün deðil.
Unutmayalým, bir devletin, bir eðitim sisteminin kalitesi, düzeyi standarttan farklý olabilen yurttaþlara, çocuklara yaklaþýmý kadardýr.
Okullarda otistik çocuklara karþý oluþmuþ bir “veli (sözde normal çocuk velisi) anlayýþsýz, eðitimsiz öðretmen, çapsýz okul yönetimi” çirkin üçgeni var.
Milli Eðitim Bakaný’mýzýn bu çirkin üçgene bir neþter atacaðýna eminim.
Otistik çocuklara “kaynaþtýrma öðrencisi” diyebilen bir üst kalitenin mikro düzeyde yaþananlarla da ilgilenmesi gerekir kanýsýndayým.