Ýranlý Mecid Mecidi sinemasýný seven pek çok kiþi, yönetmenin son eseri ‘Hz. Muhammed-Allah’ýn Elçisi’ filmini izleyince hayli þaþýrdýlar. Zira film, geleneksel Ýran sinemasý ve Mecidi çizgisinin tamamen dýþýnda bir yapým.
Özel bir gösterimde izleme olanaðý bulduðumuz film, ‘minimalist’ eserleriyle tanýdýðýmýz Mecidi’nin elinden çýkmýþ olsa da, sinematografik tüm özellikleriyle Hollywood matematiðine yaslanmýþ bir yapým.
Bununla beraber; dönemsel özellikleri yansýtan atmosfer uygulamadan tutun da sanat yönetimine, estetik arayýþlardan oyuncu seçimine kadar birinci sýnýf iþ çýkarmýþ Mecidi.
Her þeyden evvel büyük bütçeli, uluslararasý giþe baþarýsý ve küresel seyircinin ‘beðeni alýþkanlýklarý’ göz önüne alýnarak çekilmiþ (30 milyon dolarlýk) dev bir prodüksiyon.
Ve fakat jenerik kýsmý olmasa, yani hangi ülke tarafýndan yapýlmýþ, kim çekmiþ, bunlarý bilmesek, ‘Ýslami hassasiyetlerin de gözetildiði, son derece estetize edilmiþ bir Hollywood filmi’ zannedebiliriz. Mecidi, bu filmle, sanki kendi sinemasal duruþunu ‘bir kenara býrakýp’, yapýmcýlara yahut ‘sistem’e teslim olmuþ, giþeye oynamýþ diyebiliriz.
Konu Ýslam tarihine aþina olanlar için tanýdýk... Ticaret yollarýnýn kesiþtiði Mekke’de putlara tapýlan bir dönem... Kýz çocuklarýnýn diri diri gömüldüðü cahiliye zamanlarý... Öte yandan Peygamberimizin doðuþuyla birlikte tabiatta meydana gelen sýra dýþý deðiþiklikler; yaðmurlarla bereketlenen topraklar, ýþýk saçan gökyüzü ve daha pek çok detay...
Bu ‘olaðanüstü tabiat olaylarý’, filmde, Yahudi ve Hristiyan din adamlarýnca da ‘Yeni bir peygamberin doðuþu’ olarak yorumlanýyor.
Filmin bundan sonrasýnda, Mekke’de azýnlýk olan Yahudiler, Peygamberlik alameti (Nübüvvet mührü) taþýyan bebeðin (þayet kendi kabilelerinden deðilse) hangi kabilede olduðunu bulmak üzere gizlice ve çeþitli hilelerle harekete geçiyor. Dolayýsýyla Peygamberimiz çocukluðu boyunca pek çok badireyi atlatmak zorunda kalýyor. Yahudilerin ‘Nübüvvet mührü’ taþýyan bebeði bulmak için baþvurduklarý tehlikeli yöntemler filmin aksiyon yönüne hizmet eder mahiyette.
(Aksiyon demiþken, zalim Ebrehe’nin fil ordusunun Ebabil kuþlarýnca yerle bir edilmesi son derece etkileyici bir görsellikle verilmiþ.)
Bu filmde ilk kez Hz. Peygamber bebeklik ve ilk gençlik çaðlarýnda, yüzü hariç, çeþitli açýlardan görselleþtirilmiþ oluyor. Yürüyüþü, saçlarý, kakülleri, bebekken banyo yapýlýþý, elleri, hatta ellerini yüzüne kapatmýþ vaziyetteyken parmaklarýnýn arasýndan gözleri gösteriliyor.
Bu çapta bir sanat eserinde bu ‘gösteri’ ilk kez oluyor…
Suudi Arabistanve Mýsýr’da yasaklanan film, bu bakýmdan Ýslam dünyasýnda çeþitli tartýþmalarý da beraberinde getirecektir. Þahsen hiçbir sanat eserinde peygamber tasvirinden yana deðilim. Ýçimizden hiçbir faninin, hiçbir ‘oyuncu’nun yüzünde Resul’ün þekillendirilmesini doðru bulmam.
Bu baðlamda kapý bir kez aralanýrsa, (ki aralanmýþtýr) gerisinin gelmesi muhtemeldir.
Bu filmle Ýran, Ýslam’da tasvirin kýsýtlanmasý geleneðine çelme takmýþ oldu. Bu açýdan filmi olumlamýyorum. Ýran ve Mecidi’nin niyeti sorgulanmaya açýk hale gelmiþtir.
Mustafa Akkad’ýn çýðýr açmýþ 1976 tarihli Çaðrý filminden sonra Hz.Muhammed’i anlatan uluslar arasý çapta ilk yapým bu film. Çaðrý’nýn samimiyetinden hiç kimsenin kuþkusu yokken, bu film için ayný þey söylenebilecek mi doðrusu bende merak ediyorum. Çaðrý’da peygamberin sadece asasýnýn ucu ve gölgesi görüldüðü halde bile bu filmden daha büyük bir heyecan ve tesir uyandýrmýþtýr doðrusu...
Mecidi bu anlamda daha ‘göstermeci’ davranýyor. Hz. Muhammed ve validemiz Hz. Amina, kilise mozaiklerinden aþina olduðumuz ‘Meryem ve bebek Ýsa’ tasvirlerini andýrýr biçemde ve son derece estetik bir tasarýmla kadraja yerleþtiriyor.
Yukarýda kýsaca bahsettiðim gibi filmin ilginç yanlarýndan biri de, dönemin Yahudi ve Hristiyan din adamlarýnýn, havranýn ve kilisenin, Hz. Muhammed’in peygamberliðine dair iþaretleri kabul ediyor olmasý. Yani onlar dahi bu müjdeli geliþi heyecanla karþýlýyor. Film, bu anlamda dinler arasý bir devamlýlýða yahut tamamlanmýþlýða vurgu yapýyor.
Bir de þu açýdan deðerlendirmekte yarar var; Ýslamofobinin tavan yaptýðý bir dönemde, Hz. Peygamber hakkýnda hiçbir þey bilmeyen, bütün bildikleri medyanýn kendilerine sunduklarýndan ibaret olan dünya kamuoyuna bu filmin mesaj olacaðý kanaatindeyim. Yukarýda deðinmeye çalýþtýðým tasvir hassasiyetini ‘çiðneyen’ bu filmin en azýndan böylesi bir hayra vesile olmasýný ümit ederiz.
Ýlginç bir detay da filmin Farsça çekilmesi...
Allah Resulünün dilinin Arapça olduðu düþünüldüðünde filmin Arapça çekilmesi daha ‘orijinal’ kalabilirdi. Ancak, Ýran, filmi ‘Farsçý duruþuna’ maletmek istemiþ olabilir. Düþünsenize, dünya genelinde milyonlarca insan Peygamberin hayatýný Farsça’dan izleyecek. (Filmde bir tek peygamberin cümleleri ses olmadan sadece altyazý ile veriliyor.)
Bununla birlikte her yönetmenin kendi dilinde film çekme hakkýný da deðerlendirmek lazým.
‘Farsçý duruþ’demiþken, dünya sanat çevrelerinde, günümüz Ýslam sanatýný giderek ve yoðunluklu olarak Ýran sanatýndan ibaret görme çabalarýný not düþmek gerekiyor. Ýran, uzun yýllardýr, bu alanda dünya genelinde açtýðý kültür merkezleriyle yoðun bir faaliyet ve reklam çalýþmasýna giriþmiþ durumda.