Meclis ahlaksızlığa ‘dur’ dedi!

İlk golü savcılar attı... Şüphelilerin ifadesini alma gereği dahi duymadan, dört bakan hakkındaki (hazırlık süresi aylara dayanan) fezlekeyi Meclis’e gönderdi. 

Üstelik eksik imzayla...

Savcı yüzlerce sayfa tutarındaki fezlekeyi 48 saat içinde hazırlama cevvaliyeti göstermişti ama ilgili Emniyet amirlerinin bunu okuyup değerlendirmesi ve imzalaması için 24 saat yeterli değildi. (Zekeriya Öz’e sormak lazım: 500 sayfalık serüven romanını kaç günde okuyorsun? Ben söyleyeyim: Hiç dinlenmeden ve gözlerini kitaptan ayırmadan ancak 300 sayfa okuyabilirsin. Sonra da ambale olmuş bir vaziyette kalkarsın masadan ve bir daha kitaba el sürmek istemezsin.)

İlgili Emniyet amirleri, savcının istediği imzayı vermeyince, Zekeriya Öz İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne baskın yaptı ve zorla imza almaya çalıştı. Bu mümkün olmayınca, fezleke eksik imzayla Meclis’e gönderildi.

İkinci golü, bazı AK Parti milletvekilleri attı...

Dört bakan hakkında araştırma komisyonu kurulmasını önerdi.

Üçüncü gol, yine bazı AK Parti milletvekillerinden geldi: “Bakanlar gitsin, Yüce Divan’da aklansın gelsin...”

Bu öneriye muhalefet partileri de sıcak bakıyordu: “Biz de aynı şeyi söylüyoruz. Gitsinler, Yüce Divan’da aklanıp gelsinler...”

Sanki “Yüce Divan” aklanma yeriydi ve “daha beyaz” yıkıyordu...

Daha beyaz yıkadığı düşünülen Yüce Divan’ın (yani Anayasa Mahkemesi’nin) nasıl bir mahkeme olduğunu, bazı halleriyle birlikte, daha önce bu sütunda paylaşmıştım:

Başbakan asanların çıkardığı “Tedbirler Yasası”nı hukuka uygun bulan bir mahkeme bu... (Devrim eleştirilemezmiş. Dolayısıyla, devrimin eleştirilmesini suç sayan Tedbirler Yasası, fevkalade demokratik bir yasaymış. İptal edilmesi söz konusu bile olamazmış.)

12 Eylül’de, varlık nedeni ortadan kalktığı halde, görevine devam eden bir mahkeme...

Bol sayıda parti kapatan bir mahkeme...

Fazilet Partisi’nin (“ileride RP’leşeceği ve mutlaka suç işleyeceği” iddiasını ciddiye alıp) kapatılmasına hükmeden bir mahkeme...

Başörtüsü hakkındaki yasayı yok hükmünde sayan bir mahkeme...

İktidar partisini “irticaı faaliyetlerin odağı” ilan eden bir mahkeme...

Meclis’e Cumhurbaşkanı seçtirmek istemeyenlerin iğvasına kapılıp “367 garabetine” imza atan bu mahkeme.

Bir anayasa değişikliğini “esastan” görüşüp iptal eden ve dünya hukuk tarihine geçen bir mahkeme...

Kanunun açık hükmüne rağmen, yürürlükteki yasaya karşı yapılmış “hak ihlali” başvurusunu gündemine alıp değerlendireceğini söyleyen bir mahkeme...

Üçüncü gol gelmedi, hayır...

Dört bakan hakkındaki Yüce Divan sürecinin başlatılması için komisyondan karar çıkması ve bu kararın Genel Kurul tarafından onaylanması gerekiyordu.

Genel Kurul önceki gün kararını verdi... Ofsayttan atılan golleri iptal etti.

Konu kapandı.

Hayır, kapanmamış.

Muhalefet partileri ve paralel odaklar, bu kararı hukuka uygun bulmadılar.

Niye hukuka uygun değilmiş?

Bir dizi yolsuzlukla malul 17/25 Aralık girişimleri çok mu hukuka uygundu?

Fezleke hazırlama süreci çok mu hukuka uygundu?

Emniyet’e baskın yapan ve tehditle ilgili amirlerden imza koparmaya çalışan Zekeriya Öz’ün tutumu çok mu hukuka uygundu?

Savcılar bazı şüphelilere, “Emri Başbakan Erdoğan’dan aldık deyin, buradan elini kolunu sallayarak çıkın” şeklinde ahlaksız teklifte bulunmuşlardı. Bu muhakeme tarzı çok mu hukuka uygundu?

Hayali deliller... Afakî suçlamalar... Hayali otellere verildiği öne sürülen hayali ruhsatlar... Mesnetsiz iddialar... “Dönemin Başbakanı” ibareleri...

Çok mu hukuka uygundu?

Hukuka uygun olması için, dört bakanın “suçlu” ilan edilmesi mi gerekiyordu?

Bu mudur hukuk?