13 yýlýn ardýndan, seçmen ilkleri yaþayacaðý bir seçimde tercihlerde bulunacak. Uzun tek baþýna iktidar döneminin sonrasýnda, seçim neticesinin ana gündemini sandýktan tek baþýna iktidar çýkýp çýkmamasý oluþturacak. Kasým ayýnda yapýlacak seçimlere bir koalisyonla ya da partilerin kurduðu bir seçim hükûmetiyle gidilemediði için, 7 Haziran sonrasýnda da hiçbir düzeyde koalisyon tecrübe edilemeden seçimlere gidilmiþ olunacak. Kasým seçimleri, AK Parti iktidarýnýn 7 Haziran’a raðmen ülkede boþluk oluþmasýna müsaade etmeyen tabiatýnýn oluþturduðu atmosferde, 7 Haziran’ýn ve sonrasýnda yaþanan geliþmelerin beraberce oylandýðý bir seçim olacak.
Geçmiþte, Meclis aritmetiðinin sebep olduðu krizlerden ve çýkmazlardan sonra gidilen seçimlerde, seçmenin gerekli gördüðü müdahaleyi çok ince bir mühendislikle hayata geçirdiðini gördük. Bu durumun en dramatik örneði, 2002 Seçimlerinde yaþanmýþtý. Seçmen Meclisi baþtan aþaðý yenileme ihtiyacý hissetmiþti. Oy oranlarýndaki açýk deðiþimin ötesinde, Mecliste bulunan partileri de deðiþtirdi. 2007 Seçimlerine de Mecliste yaþanan krizin ardýndan gidilmiþ ve düðümü seçmenin çözmesi istenmiþti. 2007’de gördüðümüz tablo, seçmenin Mecliste yaþanan krizleri oldukça detaylý bir þekilde idrak ettiði ve en tutarlý çözümü saðladýðý þekilde oldu. Cumhurbaþkanlýðý Seçimlerinin bir krize dönüþmesi karþýsýnda ise seçmen iki partili yapýyý deðiþtirerek krizin çözülmesini saðlamýþtý.
Kasým seçimlerinde, seçmenin Meclisteki parti sayýsýný deðiþtirip deðiþtirmeyeceðini þimdiden söylemek mümkün deðil. Ama 2002 ve 2007’de olduðu gibi, Mecliste böylesi bir deðiþimin 2011’deki gibi olmayacaðýný çok iddialý bir þekilde söylemek de mümkün deðildir. Zira ilk kez, Meclis aritmetiði içkin olmanýn ötesinde aþikâr bir þekilde milletin önünde bir sorunsal olarak Kasým seçimlerinde gündeme gelecek. Seçmenin Mecliste oluþan aritmetikten kaynaklanan krize ne oranda müdahale edeceði ‘seçimin ana konusu’ olacak.
Dolayýsýyla partilerin seçim kampanyasýný aþan bir þekilde, 7 Haziran-Kasým seçimleri arasýnda ortaya çýkan siyasal ve toplumsal atmosfer seçim gündeminin katalizörü olacaktýr. Bu katalizörü sahici ve samimi bir þekilde kullanabilen aktörler kazanacak, ara dönemdeki performansýný tazmin etmek için uðraþanlar ise kendilerinden sadýr olan gerçekle, kampanya sýrasýnda inþa edecekleri kurguda karþý karþýya geleceklerdir.
Bu kurgunun ana ekseninde, merkez siyasetten sapma olarak yükselen negatif yükleme ile anýlan ‘merkezkaç partiler’ bulunacaktýr. Hem MHP’nin hem de HDP’nin üzerinde ciddi bir siyasal baský oluþacaktýr. 7 Haziran Seçimleri sonrasýnda her iki parti de, oylarýnýn artmasýyla seçmenlerinin bu partiler üzerinde oluþturduklarý baskýya raðmen, anti-siyasal bir pozisyona sürüklenmelerinin maliyetiyle yüzleþeceklerdir. Bu yüzleþmenin içeriðini ve neticesini de, seçmenin 2002 veya 2007 senaryosuna ne kadar yöneleceði belirleyecektir. Benzer þekilde, geçmiþteki krizlerde seçmene gidilirken, ‘beklenen deðiþimi’ üzerlerinde siyasi ve toplumsal baský hisseden aktörlerin gösterme becerisi ortaya çýkmamýþtý.
Kasým seçimlerine giderken, merkezi tahkim etmeye çalýþanlar ile merkezkaç kuvvetin cazibesine kapýlan unsurlar arasýnda açýk bir ayrýmýn ortaya çýkmasý mukadderdir. AK Parti bu anlamda her yönüyle merkezde durma sýkýntýsý yaþamayacak parti olarak muhalefet partilerinden ayrý bir konumdadýr. Zaten seçim sonuçlarýnýn ortaya koyduðu siyasal coðrafya haritasý da bunu tahkim etmektedir.
CHP liderliði, merkezde kalmaya çalýþan gövdesi ile merkezkaç unsurlara meyleden karmaþýk bir yapýya sahip. HDP ve MHP ise farklý dinamiklerle hem siyasal coðrafya hem de söylem sancýsý içerisinde ‘kenarda’ konumlanýyorlar. Seçmen bu manzara karþýsýnda, herkesi þaþýrtacak bir neticeye ikna olup olmadýðýný Kasým’da söyleyecek.