Mediha…

Onu tanýdýðýmda, henüz 17 yaþýndaydý. Fikirtepe’nin hemen yanýbaþýnda, 30 yaþýnda genç bir gazetecinin Özal’ýn toplu konut kampanyasýndan küçük taksitler ödeyerek almayý baþardýðý dairenin üst katýnda oturan rahmetli Fatoþ’un kýz kardeþi olarak girdi hayatýmýza… 

Fatoþ, uzun gecelerin zeka kývýlcýmlarýyla yüklü sohbetlerinde doðup-büyüdükleri Çukurova’nýn köyündeki masalsý yaþamý anlatýr, bazen duygudan bazen de yaþanýlanlarýn komedi aðýrlýðýndan gözlerimizden yaþlar gelirdi. 

Aslýnda anlattýklarý, eþim ve bende, bir Yaþar Kemal romanýnýn henüz yazýlmamýþ satýrlarý duygusunu oluþtururdu. 

Çukurova’nýn kültürüyle yoðrulmuþ o gencecik kýz, Ýstanbul’a, iyi bir tiyatrocu olmak için gelmiþti, kararlý ve hýrslýydý, Ferhan Þensoy’un öðrencisi oldu, tiyatro ustasýnýn gelecek vaad eden üç öðrencisinden biriydi… 

Bir gün, yaþam karþýsýndaki o, naifliðini eþimin “geç saatte geliyorsun, buralar biraz karanlýk, korkmuyor musun” sorusuna verdiði þu cevapla anlamýþtýk: Korkuyorum, karanlýkta cinler karþýma çýkar diye, içimden okuyup yürüyorum…

Çukurova’nýn o köyünün kültürünü, her türden insanýn yaþadýðý Ýstanbul’un sokaklarýna taþýmýþtý… 

 

Gazetecilik… Ve bedeli…

Onu, 2010’da yaþanýlan Mavi Marmara olayýnýn “gazi gazetecilerinden” biri olarak tanýdýk, dünyanýn en güçlü ordularýndan birinin silahsýz sivillere saldýrýþýný ve ölümleri gördü… 

Ýsrail’de esir alýndý, bir hafta kendisinden haber alamadýk, gördüðü baskýlar ve yaþadýklarý nedeniyle panik atakla aramýza döndü, güzel de bir kitap yazdý, “Mavi Marmara’da Neler Oldu?” yaþanýlan trajedinin en önemli belgesi olarak raflarda yerini koruyor… 

Eðer, gazetecilik günü geldiðinde bir bedel ödemekse, o, bu mesleðin akla gelebilecek (ölüm hariç) tüm bedelini zaten Mavi Marmara’da ödemiþti, ama yaþam durmuyor, yeni bedeller yeni sýnavlara da yol açýyor… 

 

Cezaevinde 4 ay…

Mediha Olgun’dan söz ediyorum. Elinde, cezaevinde tuttuðu notlardan oluþan kitabý “19 Mayýs-Cezaevinde Bir Gazeteci” ile karþýmda buldum. 

Kitap, bir cezaevi aný kitabý, haliyle, paylaþýlan mekanýn karakterleriyle yaþanýlan olaylar ve konuþmalar öne çýkýyor, doðaldýr, kimse, “þunu niye yazdýn, bu kiþiye niye yüklendin” diye sorma hakkýna sahip deðil. Mediha Olgun kitapta, aslýnda içini boþaltýyor, bizleri, yaþadýklarýna ortak olmaya davet ediyor. 

Bence alýn okuyun, böylece önce “kahraman” ilan edilip, hemen sonrasýnda da “iþsizliðe mahkum edilmiþ” baþarýlý bir gazeteciye destek de olursunuz. 

 

Siyasetin çirkin yüzü…

Mediha Olgun ile ilgili tüm haberlerdeki ana bir hatayý hemen burada düzelteyim: O, Sözcü’nün internet sitesinin sorumlusu deðil, video editörüydü!.. Yani, Erdoðan’ýn Marmaris’te kaldýðý otelin yayýnlanmasýyla ilgili en küçük bir sorumluluðu yoktu, buna raðmen, “bilinmeyen bir elin” adýný soruþturma dosyasýna sokuþturmasýyla kendini Bakýrköy Kadýn Cezaevi'nde buldu!.. Gazete yönetimi bu önemli hatayý düzeltmedi, nedense… 

Kitabýn akýþýndan, kendisini demokrasi kahramaný ve fikir özgürlüðü maðduru ilan eden gazetenin avukatlarýnýn, tahliyesi için gereken hiçbir adýmý atmadýklarýný da dehþetle görüyoruz. Mavi Marmara’dan temasta olduðu Ýnsani Yardým Vakfý (ÝHH) ise desteðini ne kendisinden ne de ailesinden hiç eksik etmiyor. Avukat desteði de saðlýyor. 

(Olayýn sýcaklýðýnda “Siz, o gün o saatte gemide olanlar. Niye sesinizi çýkarmýyorsunuz” diye döktüren Ertuðrul Özkök’e cevaptýr sanýrým. Sahi, “sýrf gazetecilik yaptý diye gözaltýnda” dediðin kadýn þimdi iþsiz, tek kelimen var mý?)

Mediha yalancý deðil, dürüst bir karakter. Bu nedenle, yaþadýðý adli süreçte polisin, savcýlarýn, cezaevi yönetiminin kendisine en ufak kötü muamelede bulunmadýðýný söylüyor, bu, “derin maðduriyet” arayanlar için iyi bir tutum deðil!.. 

Yaþanýlanlarý “kahraman” olmak için deðil, gerçekleri ortaya çýkarmak için tartýyor. Yaþamýnda en büyük çeliþki ise, hayatý boyunca karþýsýnda olduðu bir yapýnýn gazetecisi olarak o koðuþa girmiþ olmasý, bundan daha büyük bir ceza var mý?.. 

Belki de var… Mesela, bir gün ansýzýn iþsiz kalmak ve ne Ýsa’ya ne de Musa’ya yaranamamýþ bir gazeteci olarak tüm kapýlarýn yüzüne kapanmasý… 

Bakýyorum, yaptýðý güdümlü yalan haberler nedeniyle Almanya’ya kaçmýþ veya geçmiþinde bir sürü “FETÖ çiziði” olanlar için maðduriyet edebiyatýna yaslananlar, Mediha Olgun’u unuttular bile… 

Çünkü istedikleri propagandanýn kaldýrým taþlarýný döþemedi, gecenin karanlýðýnda karþýsýna çýkacak üç harflilerden korkan o Çukurovalý küçük kýzýn masumiyeti ile yaþanýlanlarýn karþýsýnda dik durmayý tercih etti… 

Kiþisel yaþam öyküm bana bir tek gerçeði gösteriyor: Sonunda o kazanacak…