Mustafa KARAALÝOÐLU
Mustafa KARAALÝOÐLU
Tüm Yazýlarý

Medya, Çevik Bir ve Özkasnak’tan niye hiç bahsetmiyor?

Yoðun gündem arasýnda Meclis Darbeleri Araþtýrma Komisyonu’nun yürüttüðü çok deðerli çalýþmayý izleme imkaný bulabiliyor musunuz? Malum... Askeri darbe veya askeri vesayet bugünlerde biraz gündemden düþmüþ olsa da komisyonda hatýralarý henüz çok taze olan acý hikayelerin arka planý sorgulanýyor.

Nasýl oldu? Nasýl olabildi?

Bu ülkenin askeri, siyasetçisi, bürokratý, iþadamý ve medyasý nasýl oldu da el ele vererek bu ülkeye karþý tertipler içine girdiler? Bunu hangi yöntemlerle yaptýlar? Hükümetleri devirmek, insanlarýn hayatlarýný karartmak, seçimleri etkilemek, sermayeyi kendi ellerinde çevirmek için nasýl bir iþbirliðine girdiler?

Orada, o komisyonda bir dönemin hikayeleri anlatýlýyor. Birden fazla dönemin... 27 Mayýs’ýn, 12 Mart’ýn, 12 Eylül’ün ve 28 Þubat’ýn hikayesi... Unutuldu mu?

Dört askeri darbeye maruz kalmýþ, sayýsýz darbenin kýyýsýndan geçmiþ olan sýradan insanlar, o günleri unuttu mu? 

Aslýnda kimse unutmuyor; özellikle de dumaný üzerinde tüten 28 Þubat’ýn maðdurlarý... O amansýz kampanyayý, masum insanlarýn hayatýný karartan o iþtahlý haberleri, kapatýlan partileri, yasaklanan siyasetçileri, bir gecede sahip deðiþtiren milyarlarca dolarý... Ateþ düþtüðü yerde yanýp duruyor.  

Bazý þeyler unutulsa da, bazýlarý “Büyüklük bizde kalsýn” dese de komisyona ifade veren 28 Þubat takýmý öyle bir rahatlýk, öyle bir umursamazlýkla konuþtu ki bütün zihinlerde yeniden alarm zilleri çaldý.

Sanki, 28 Þubat olmamýþ, sanki o günlerde olup bitenlerden haberleri hiç olmamýþ gibi ilgisiz ve “rahat” bir tavýrla konuþtular. Bir, “Biz de maðdur olduk tazminat isteriz” demedikleri kaldý.

O þirketler, o gazeteler, o televizyonlar, o köþeler, o programlar kendilerinin deðilmiþ gibi...

O günlerde her ne yaptýlarsa býrakýn askerin talimatýný, askerden bile arzulu deðillermiþ gibi...

Býrakýn 28 Þubat’ý, bir-iki yýl öncesine kadar da bulduklarý her fýrsatta ayný senaryoyu oynamak için hiçbir fýrsatý kaçýrmamýþlar gibi...

Onu da býrakýn, bugün o fýrsatý bulsalar yeniden kollarý sývamayacaklarmýþ gibi...

Ne bir itiraf, ne bir özür, ne bir piþmanlýk, ne bir af dileme cümlesi...

Burada duralým. O kadar deðil.

Tamam, cadý avý olmasýn, rövanþ olmasýn ama hayýr bu kadarýný da kimse kabul edemez.

28 Þubat’ý sevk ve idare eden medya kadrolarý; sermayesiyle, idarecisiyle, kalemiyle, kamerasýyla hala iþ baþýnda.

Buna da tamam... Ýþleri hep yolunda gitti, yine gitsin.  

Ama hiç mi toplumdan özür dileme yok, hiç mi baþlarý biraz olsun öne eðmek yok. Geçtik, hiç mi özeleþtiri yok. Hayatlarý karartýlan insanlara karþý zerre kadar utanma duygusu da mý yok?

O yalan haberler, o yalan andýçlar, o yalan manþetler arþivlerde duruyor. Geriye dönüp onlarla açýkça, dürüstçe yüzleþmek diye bir meslek ahlaký da mý yok?

Hepsini geçtik. Bir zamanlar iþ tutulan generallere vefa da mý yok!

28 Þubat’ýn kudretli paþalarý Çevik Bir ile Erol Özkasnak aylardýr cezaevinde. Ýddianameyi bekliyor. 17’si muvazzaf 64 askerle beraber.

Bu ülke, Ergenekon, Balyoz, Andýç davalarýný gördü, görüyor. Yüzlerce general, yüzlerce asker, yüzlerce sivil bu davalarda yargýlanýyor. Hepsi için yüzlerce destek manþeti atýldý, en savunulamayacak adamlar için sayfa sayfa yazýlar yazýldý, saatlerce televizyon programý yapýldý. Hepsi ölümüne savunuldu da Çevik Bir ve Erol Özkasnak için tek satýr yazýlmadý. Yazarsa yine demokrat medya yazýyor. Ki gerçekler ortaya çýksýn.

Ama o dönemin kudretli medyasý, Ergenekon, Balyoz deyince kendisini ortaya koyuyor da 28 Þubatçýlar’a gelince sus pus oluyor.

Neden?

Hiç mi eski günlerin hatýrý yok. Bir arayýp sorun onlarý; haklarýný savunun ve birkaç satýr yazýn. Cezaevinde ne yapýyorlar, günleri nasýl geçiyor? En mühimi de haklarýndaki iddialar nedir? Yazýn. Yazýn da insanlar bir de sizin kaleminizden okusun 28 Þubat’ý...