Türkiye’de medya ile halk o kadar ayrý gündemlerde yaþýyor ki, halk mý gerçeklikten kopuk, medya mý gerçekliðe yabancý anlamak mümkün deðil. Artan nüfusa karþýn gazete tirajlarýnýn yerinde saymasý sadece ilgisizlik ve okuma tembelliðiyle izah edilemez. Duygu ve düþünce dünyalarýndaki kopuþ, iki ayrý evren ortaya koyuyor. Medyanýn gündemi karabulutlarla kaplýyken, halkýn gündemi bahar güneþini yaþayabiliyor veya tam tersi olabiliyor. Medyanýn etkisizliði ile itibarsýzlaþmasý arasýnda da bir iliþki var. Onlarca köþe yazarýnýn doðru olarak gördüðünü halk yanlýþ olarak görebiliyor. Medyanýn destekledikleri bir arpa yol yürüyemezken, medyanýn savaþ açtýklarý alýp baþýna gidebiliyor. Güven ve inandýrýcýlýk düzeyi düþtükçe medya etkisizleþiyor, kamuoyu oluþturma kabiliyetini yitiriyor.
Son günlerde tartýþýlan konularda medyadaki hakim kanaatler ile toplumdaki hakim kanaatler arasýndaki makas gittikçe açýlýyor. Medya hükümetin yýprandýðý ve baþ aþaðý gittiði yönünde psikoloji pompalarken, anketlere göre hükümet seçimlerin üç-dört puan üzerinde seyrediyor. Eðer bir gerilim algýsý varsa halk farklý tarafta duruyor.
Doðrusu halk ile medya veya iktidar iliþkisi çift taraflý olmak, yani birbirini olumlu yönde dönüþtürebilecek bir etkileþime dayanmak durumunda... Örneðin iktidar için popülizme kapýlmak ne büyük hataysa, halkýn iradesine dayanmak da o kadar büyük gerekliliktir. Siyaset kurumu ülkenin ve milletin hayrýna toplumu olumlu yönde dönüþtürme misyonuna da sahiptir. Nitekim AK Parti iktidarý birçok konuda pozitif etkileþim içinde olarak kanaat oluþturma fonksiyonu görmüþtür. Ayný þekilde medya-halk iliþkisinin de karþýlýklý etkileþime dayanmasý gerekir. Medya hem halkýn gerçeklerinden ve gerçek gündeminden etkilenmelidir, hem de rehberlik yaparak toplumu ileriye taþýyacak bir yenilikçilik içinde olmalýdýr. Yabancýlaþma, etkisizleþmeyi, etkisizleþme ise itibarsýzlaþmayý beraberinde getirmemelidir.
***
CHP Genel Baþkaný Kýlýçdaroðlu dün yaptýðý bir konuþmada Yeni Þafak’la iliþkisi kesilen Ali Akel’i gündeme getirerek, faturayý hükümete kesiyor, eleþtiriye tahammülsüzlüðün ekmekle oynama noktasýna geldiðini, bunun da Türkiye’de demokrasi olmadýðýný gösterdiðini söylüyor.
Belki birçok kiþi de bu olayý AK Parti’yle ve Baþbakan Erdoðan’la iliþkilendirme yanlýþýna düþüyor. Ali Akel’in sözleþmesinin feshedildiðini internette görünce hem þaþýrdým, hem üzüldüm. Sevgili Ali, içinden geleni, samimiyetle dýþa yansýtan bir kiþidir. Özellikle Kürt meselesiyle ilgili benim de zaman zaman paylaþtýðým endiþeleri yüreðinden gelerek yazar. Doðrusu son yazdýklarýný bu olaydan sonra okuma fýrsatým oldu. Ali Akel veda mesajlarýnda doðrudan hükümeti suçlamýyor ama ‘zor zamanlardan geçiyoruz’ vurgusuyla siyasi ortamýn gazete yönetimini böyle bir karara mecbur ettiðini ima ediyor.
Acaba durum bu mu?
Hükümet çevrelerinden biri mi böyle bir talepte bulundu ya da hükümetin tepkisinden çekinen gazete yönetimi kendisi mi dolaylý tesir altýnda kalarak böyle bir karar verdi? Bu olayda Hükümetin doðrudan veya dolaylý etkisinin olmasý mümkün mü? Açýkçasý, bunlarýn ikisi de mümkün deðil. Ne Baþbakan böyle bir müdahalede bulunur, ne de Albayraklar böyle bir davranýþ sergiler...
Baþbakan Erdoðan’ýn ne Ali Akel’in yazýsýndan haberi var, ne de yaþanan bu olaydan. Gazete yönetimiyle bu konuda bir iletiþim, yönlendirme, imada bulunma gibi bir durum Baþbakan veya yakýn çevresinden kesinlikle sudur etmemiþtir. Gazete yönetiminin hükümete þirin görünmek için durumdan vazife çýkarýp böyle bir karar aldýðýný da sanmýyorum. Çünkü Albayraklar etki ve yönlendirmeyle hareket edecek karakterde insanlar deðiller. Yusuf Ziya Cömert’i tanýyanlar da bilirler ki, birileri istiyor diye ölse kurban vermez. Cömert’in geçirdiði kalp ameliyatý sebebiyle bir süredir evinde istirahat ettiði de biliniyor.
Bugün hükümete yakýn diye lanse edilen yayýn organlarýnda hükümeti eleþtiren sayýsýz yayýn bulmak mümkündür. Kimin baþýna bir taþ düþse hükümetten bilmesi, hiç de adil ve hakkaniyete uygun deðildir. Ýþine son verilen gazeteciler, iþi getirip siyasi baský ve sindirmeye, hükümetin tahammülsüzlüðüne baðlýyorlar. Oysa geçen dönemde yaþanan birçok olayýn, (tamamen hükümetin bilgisi dýþýnda gerçekleþmesi bir yana) ya yönetimle yazar arasýndaki fikir çatýþmasýndan ya da kiþisel problemlerden kaynaklandýðý biliniyor. Ama kamuoyuna farklý yansýtýlýyor.
Akel’in bir kýsým düþüncelerini beðenmesem de samimiyetinden zerre miskal þüphe duymam, baþýna en ufak bir olumsuzluk gelmesini de istemem. Ama gazete sahipleri de elbette kendi zaviyesinden deðerlendirme yapma hakkýna sahiptir. Eðer bir yazar, gazete patronajýnýn tahammül çerçevesini aþan deðerlendirmeler yaptýðýndan dolayý sorun yaþýyorsa burada tartýþýlmasý gereken hükümet-medya iliþkisi deðil, yönetim-yazar iliþkisidir.