Türkiye’yi, holdinglerin yönetim katýndan yönetmeye alýþmýþ, Ýstanbul dükalýðý ile Ankara sivil/asker bürokrasisi hattýnda siyaset mühendisliðine alýþmýþ geleneksel “oligarþik” güçlerin tercih ettikleri siyaset rotasý, bizim mesleði savaþ alanýna çevirdi. Filmi baþa sarýp, bugüne bakmakta yarar var, çünkü, basýn tarihi açýsýndan çok özel bir dönemden geçiyoruz, ilerinin araþtýrmacýlarýna da hayli malzeme býrakýyoruz.
2002: Dönüm noktasý...
AK Parti’nin yüzde 34.28 oyla, Meclis’in yüzde 66’sýna, CHP’nin de yüzde 19.38 oyla geri kalanýna sahip olduðu, 2002 Genel Seçimi, Türkiye açýsýndan dönüm noktasýdýr. Seçim sonucunda yeni ve kontrol edilebilir bir koalisyon beklentisinde olan geleneksel güçlerin bu beklentisini boþa çýkartan, Genç Parti’nin aldýðý yüzde 7.24’lük oy olmuþtur. Bu oyun, DYP (yüzde 9.54) ve MHP’ye (yüzde 8.35) hatta ANAP’a (yüzde 5.13) gitmesi halinde Meclis, iki partili deðil, üç veya dört partili olacak, “yükselen alternatif siyaseti” temsil eden AK Parti, koalisyona zorlanarak kontrol edilecekti. Evdeki hesap, çarþýya uymadý.
2007’deki kavga...
“Merkez sað”ýn Özal-Demirel çizgisinden gelen iki partisinin tasfiyesi, bu alandaki oylarýn AK Parti bünyesinde toplanacaðýnýn anlaþýlmasý, oligarþik güçlerin yeni bir strateji belirlemesine yol açtý. Türkiye ‘90’lý yýllardan yara-bere içinde çýkmýþtý, iki partili Meclis ve tek parti iktidarý üzerinden kayýplarýn düzeltilmesi gerekliydi, bu nedenle, büyük sermaye çevreleri, siyaseti normal akýþý içinde deðerlendirmeyi tercih etti. Ordunun içi kýpýrdandý, AK Parti için açýlan kapatma davasýyla yetinildi.
Ama, iktidarýn “Ýstanbul dükalýðý tarafýndan kontrol edilemeyen güçolmasý”düþünülemezdi, kavga 2007 Cumhurbaþkanlýðý Seçimi’nde çýkarýldý. 2007 seçiminde AK Parti’nin bu kez yüzde 46.58 oy almasý, Ýstanbul’un siyaset stratejisi açýsýndan da bir dönüm noktasýný oluþturdu. Artýk, girdiði seçimde yüzde 11-15 bantýnda oy alabilecek ve bu yolla AK Parti’nin oylarýný yüzde 35-38 bantýna çekebilecek yeni bir merkez sað partinin palazlandýrýlmasý için vakit geçti.
Medya üzerinden baský...
Medya, siyaset tarihimizde benzeri, 27 Mayýs Darbesi öncesinde Demokrat Parti iktidarýna karþý gösterilen muhalefet mantýðý içinde iþte bu nedenle cepheye sürüldü. Çýkýþ noktasý, CHP ve MHP’nin AK Parti’nin gerçek anlamda siyasi alternatifi olmadýklarý, Türkiye’nin 1950’lerden bu yana varlýðýný koruyan yüzde 65 sað-yüzde 35 sol oy dengesinin de kolay deðiþmeyeceði gerçeðiydi. Bu dengeleri günümüzde AK Parti yüzde 50 + MHP yüzde 15, CHP yüzde 28+ BDP yüzde 7 oranýnda zaten bölüþüyorlar. Bu yapýyý sandýkta deðiþtirebilmesi için CHP’nin Ecevit’in 1977 seçimindeki yüzde 41.38’ini yakalamasý gerekir ki, bu hayli zor görünüyor. Geriye, siyasal meþruiyet içinde yýkýlmasý çok zor bir iktidarýn “medya baskýsý” altýnda tutulmasý, sokakla da yýpratýlmasý kalýyor. Haliyle, rüyada görüp tvitýrý ikiye katlama da buna ekleniyor.
Ýþte, 2007’den sonra týrmandýrýlan bu strateji, medyanýn siyasi savaþýn arenasý halinegelmesine neden oldu.
Türkiye için ilginç dönem...
Türkiye’nin özellikle son 5 yýlda gazete köþelerinde, TV ekranlarýnda izlediði gazeteci kavgalarýnýn nedeni budur, gazeteciler, siyasilerden daha çok siyaset adýna konuþan meslek grubu haline bu nedenle dönüþmüþtür. Oligarþi, seçim sandýðý üzerinden baþaramadýðýný medya gücü üzerinden halletmeye kalkmýþ, medya, siyasetin hesaplaþma alaný haline gelmiþtir. Zaten iktidarýn, 2007 sonrasýnda kendisine yakýn medya yapýlanmasýnda gösterdiði hassasiyet de siyasetin bu geliþmeyi tespit ettiðini göstermektedir. Öncesinde böyle bir kaygýsý olsaydý, TMSF’nin el koyduðu STAR TV’nin Doðan Grubu’na satýþýný (2005) bir þekilde engellerdi. Muhalefeti sürdürenlerin hedefi, iktidarýn yýkýlmasý ve yerine CHP+ MHP koalisyonu kurulmasýyken, iktidarý destekleyen meslektaþlarýna “yandaþ” demeleri ilginç bir örnektir.
Sýrtýný seçim sandýðýna dayamýþ bir iktidarýn bu ölçüde hoyrat medya muhalefeti ile karþýlaþmýþ olmasýnýn baþka bir analiz yolu yok... Konu artýk, mezara tükürme, idam sehpalarýna kadar varmýþtýr. Kamuoyu, siyasetin aktörlerinden çok, köþe yazarlarýný ve TV ekranlarýnda sürekli tartýþan gazetecileri tanýmaktadýr, bu normal deðildir.
Yaþanýlan süreçte, geleneksel medya güçleriyle “cemaat medyasý” olarak adlandýrýlan grubun hýzla müttefik haline gelmiþ olmasý “ulusal güvenlik” denilince aslan kesilen kalemlerin, MGK bildirisini görmezlikten gelmesine bile yol açtý.
Bu kez, ne yazýk ki, tarihe tanýklýk etmiyor, tarihi biz yazmaya kalkýyoruz...Vahim!..