Ülke aydýnlarýnýn “tartýþma kriterleri” küresel zemine ayak basmýyorsa, sokaktaki insanýn kafasýnýn karýþmasý kaçýnýlmazdýr. Türkiye, “medya özgürlüðünü” tartýþýyor ama, önce hangi zeminde tartýþacaðýný belirlemek zorunda. Deðerlendirelim.
1- Basýn/yayýn organlarý üzerinde “devlet tekeli” var mý? Hayýr. TRT haricinde Türk medyasý esas olarak özel sektör tarafýndan þekillendirilen, çoðulcu yapýya sahip.
2- Devlet, medya sahibi olmakta siyasi koþullar içeren bir mekanizmaya sahip mi? Hayýr. Bu ülkede isteyen herkes yayýncýlýk yapabilir, hatta, arabasýný satýp bir internet sitesi kurarak, “büyük patronlarýn” reklam pastasýndan pay almaya çalýþmak için kollarý sývayabilir.
3- Medya yayýn yelpazesinde muhalefet yapma hakkýný kullanan yayýn organlarý var mý? Evet. Muhalefet yayýnlarý tiraj, reyting ve internet “týklanma” oranlarý açýsýndan hükümeti destekleyen yayýn organlarýnýn da önünde görülüyor.
4- Muhalefet yapan yayýn organlarýna kaðýt ve mürekkep alýmý, frekans tahsisi, daðýtým ve internet ortamýndan yararlanma, kablo TV ve dijital yayýn, uydu yayýný, TÜRKSAT uydularýndan yararlanma konularýnda herhangi bir engelleme var mý? Hayýr.
5- Muhalefet yapan yayýn organlarýna, mali denetim, kolluk güçlerinin matbaa basma, yayýnlarýnýn durdurulmasý yönünde savcýlýk baskýsý, köþe yazarlarýna yazdýklarý, TV tartýþma programlarýnda söyledikleri nedeniyle sistemli hukuki baský var mý? Hayýr.
“Medya özgürlüðü” denilen kavramýn ana zemini yukarýda saydýðým beþ maddedir. Þimdi detaylara geçelim.
Ýki farklý örnek
Türkiye’nin “fikir özgürlüðünü” küresel sistemde sorgulatan vahim geliþme, Nedim Þener ve Ahmet Þýk’ýn planlý bir eylemle tutuklanmalarý, yazdýðý bir kitap nedeniyle Hanefi Avcý’nýn yaþadýklarý, çok aðýr bir hastalýk geçiren Türkan Saylan’ýn evine yapýlan polis baskýnýdýr. Siyasi otorite, bu olaylarda, hukuk ve polis içinde yapýlanmýþ oligarþik kurumsallaþma karþýsýnda çaresiz kalmýþtýr. Türkiye, hukuk-emniyet içinde güçlendirilmiþ fakat uygulamalarýný farklý bir otorite kaynaðýndan aldýðý talimatla yürüten bir örgütün, fikir özgürlüðüne aðýr darbe indirebileceðinin örneðini yaþamýþtýr.
Siyasetten beklenti, ülkenin bir daha bu tür bir “örtülü faþizm arayýþý” ile karþýlaþmasýný önleyecek mekanizmalarý güçlendirmesidir.
Türkiye, bugün, yukarýda verdiðim “fikir özgürlüðüne darbe” örneklerini destekleyen, bu darbeyi savunan ve “hukuki süreç” olarak deðerlendiren bir yayýn organýnýn iki tepe yöneticisine dönük soruþturmayý “medya özgürlüðü” zemininde tartýþýyor.
Savcýlýk iddianamesi, dini kimlikli bir liderin talimatlarý doðrultusunda bir baþka dini gruba, hukuk-emniyet-medya üçgeninde kumpas kurulduðu yönünde. Savcýlýk tarafýndan bu kumpasýn içinde yer aldýðý iddia edilen Ekrem Dumanlý’nýn çýkarýlan çaðrýya uymayýp, gazete binasýnda bekleyerek, kolluk güçlerinin savcýlýk talimatýný yerine getirmesi sýrasýnda konuyu “Türkiye’de medya özgürlüðüne darbe”görüntülerine taþýmasý ise dikkat çekici. Gitti, ifade verdi ve serbest kaldý, baþýnda bulunduðu yayýn organý ise yukarýda saydýðým 5 kriter çerçevesinde muhalif yayýnlarýný sürdürüyor. Tutuklanan isim, Hidayet Karaca hakkýndaki kararýn ne ölçüde tutarlý olduðunu ise mahkeme sürecinde anlayabileceðiz.
Savcýnýn iddiasýyla medya özgürlüðü arasýnda bir bað var mý? Hayýr. Bu özgürlük kavramýný, devlet içinde yasadýþý yapýlanma saðlamýþ bir grubun operasyon meþruiyeti seviyesine düþüremeyiz. Ana kriter, gazetecinin mesleðini, salt, kamuoyunu bilgilendirme yönünde icra etmesidir. Yayýnlanan haberler, yapýlan yorumlar ve hatta yayýnlanan diziler, “tehdit” olarak algýlanan bir grubun tasfiyesi, bu grup içinde yer alan insanlarýn da “hayatýnýn karartýlmasý” için kullanýldýysa, bunun mesleðimizin özgürlük anlayýþý ile hiçbir baðlantýsý yoktur.
“Sol kanat”tan Nedim Þener ve Ahmet Þýk, “devletin içinden” Hanefi Avcý, “Kemalist” Türk Saylan ile “Nurcu” Tahþiyeciler ayný kaderde birleþmiþlerse, burada tartýþacaðýmýz medya/fikir özgürlüðü deðil, bu özgürlüðü, devlet içinde yapýlanmýþ unsurlara karþý nasýl koruyacaðýmýz olmalýdýr.
Yaþadýðýmýz, özellikle 80 ve 90’lý yýllarý biz basýn mensuplarýna cehenneme çeviren GLADIO-A’dan kurtulduðumuzu sandýðýmýz anda, bir baþka gizli yapýlanma, GLADIO-B ile karþýlaþtýðýmýz gerçeðidir.
Zaten, “vesayet rejiminin amiral gemisinin” sabit baþyazarý Oktay Ekþi’nin Ekrem Dumanlý ile birlikte fotoðrafý da medya tarihimizdeki anlamlý yerini almýþ bulunuyor.
Konu kritik ve önemli... Devam edeceðim...