Medya özgürlüğün kıymetini bilmezse...

Ortaya böyle bir rapor çıkacağını ve işin bu noktaya varacağını pek az kimse bekliyordu, ama oldu: İngiltere’de Başbakan David Cameron’un görevlendirdiği Başsavcı Lord Leveson, medyanın aşırılıklarını araştıran raporunu önceki gün yayımladı. Rapor, basının varolan özgürlük ortamından yararlanarak bireylerin özgürlüklerini tehdit etmeye başladığını kayda geçiriyor...

Leveson, medyanın,aşırılıklarını törpülemeyi kendi iç mekanizmalarıyla beceremeyeceğini, kişisel özgürlüklerin garanti altına alınmasının ancak medyayı sınırlayacak yasal düzenlemelerle sağlanabileceğini söylüyor.

435 sayfalık bir rapor bu ve sergilediği medya aşırılıklarını medyanın kendisi bile inkâr edemiyor.

Aslına bakılırsa, İngiliz medyası, zaten birçok demokratik ülkeden daha dar bir özgürlük alanında çalışıyor; bizim 2003’te yenilenen ‘Basın Kanunu’ İngilitere’deki mevzuattan çok daha ileri, daha özgürlükçü... Hakaret, karalama ve yalan-haber, yapanın belini kıracak kadar ağır cezalara yol açabiliyor İngiltere’de...

Daha geçen hafta, bir politikacının ‘sübyancı’ olduğu haberine yer veren gazeteler ile politikacının kimliğini fâş eden sosyal medya kullanıcıları, iddayı ortaya atan tanığın “O değildi” diye sözünü geri alması üzerine, büyük şaşkınlık yaşadı. İtibarıyla oynanan politikacıya BBC 184 bin Sterlin (yaklaşık 550 bin TL) ödemek zorunda kaldı. Tweet atanların herbiri politikacıya 125 bin Sterlin (375 bin TL) ödeyecekler...

Sizler Lord Leveson’un raporuna yol açan gelişmeleri biliyor olmalısınız: Rupert Murdoch’un bir gazetesi, kaçırılan ve sonradan öldürüldüğü anlaşılan küçük bir kız çocuğunun cep telefonuna yasal olmayan yollarla ulaşarak yalan haberler yayımlamıştı. Telefon ve bilgisayarı uzaktan kontrol altına alıp edinilen ‘mahrem’ bilgileri haberleştirme uygulamasının, o olayla sınırlı olmadığı sonradan ortaya çıktı.

Murdoch 184 yıldır çıkan gazetesini kapatmak zorunda kaldı. Olaya izin veren veya uygulayan 20 kadar gazeteci ağır hapis cezası alabilir.

Uygulamanın yalnızca o gazeteye münhasır olmadığı şu yakınlarda ortaya çıkan yeni bulgulardan anlaşılıyor. İngiliz basınının neredeyse tümüne sirayet etmiş bir kötü alışkanlıkmış bu.

Mahremine tecavüz edildiği anlaşılan aralarında artistler, futbolcular, medya şahsiyetleri de bulunan ünlülerin ısrarlı çabalarıyla, Başbakan Cameron Başsavcı Leveson’a konuyu araştırma talimatı verdi. Hoşa gitmeyen tespitler ve sert tedbir talepleri içeren raporun teslim edildiği hükümetin önünde iki yol bulunuyor: Ya alınması istenen tedbirler istikametinde yasal sınırlamalar bayağı artırılacak, ya da bizdeki RTÜK benzeri bir kurum yazılı medya için oluşturulacak...

Aşırılıklara karşı alınması istenen tedbirler de olağanüstü aşırı gerçekten...

Sevinelim mi? Elbette hayır. Özgürlüklerin en geniş biriçimde fakat büyük bir sorumluluklakullanıldığı bir alana sahip olmalı medya; “Birileri ne der?” sorusunu sormadan yanlışların üzerine gidebilmeli, gerçeklerin peşine düşebilmelidir. Aşırılıkları da kendisi dışlayabilmelidir...

İngiltere’de başlayan bu tartışmanın ve sonuçlarının bir çok ülkeye taşınacağından hiç kuşku yok. Türkiye de bu gelişmeden etkilenecektir. Umarım, iş, Lord Leveson’un tedbir önerilerinin her ülkeye yaygınlaştırılmasına kadar varmaz.