Ülkelerin demokratik sicilinde ilk sýrayý ‘basýn özgürlüðü’ performansý iþgal eder; hemen her özgürlüðün mihenk taþý odur çünkü... En kabul edilemez durum, yazýlan-çizilenler yüzünden cezaevine düþülmesidir... Siyasi baský da hoþ karþýlanmaz...
Türkiye nicedir bu konularda sýkýntýlar yaþýyor: Terörle Mücadele Yasasý yüzünden cezaevine düþen ‘gazeteci’ kimlikliler var ve hükümet ‘terörist’ olduklarýný iddia etse de derdini anlatamýyor... Çok sayýda gazetesiyle iliþiði kesilen oldu; bunlarýn herbiri ayrýlýþýnda hükümetin veya Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn rolü olduðunu iddia ediyor...
Þu günlerde yeni bir iliþki kesme dalgasý yaþanýyor medyada ve her gönderilen zehir zemberek bir açýklamayla faturayý siyasete çýkarýyor...
Kimbilir kaç kez yazdým, ama tekrarýnda yarar var: Siyaset ile medya, yalnýz bizde deðil dünyanýn baþka ülkelerinde de, birbirine ters köþelerde yer alýr. Siyasilere ‘yakýn’ gazetecilerin, medya gruplarýnýn olmasý da bu gerçeði deðiþtirmez; siyasiler medyadan asla tam memnun olmaz...
Bunun tersi de doðrudur: Medyada yer alýp gündeme katkýda bulunanlarýn siyasilerden hoþnut olmasý da pek nâdirdir; genellikle siyasetçiye kuþkuyla yaklaþýr gazeteci-yazar tayfasý... Ne kadar saklamaya çalýþýrsa çalýþsýn, seçtiði konuya ve yazýlara mutlaka siner bu kuþku...
Cezaevleri geçmiþte muhalif yazarlarla doluydu ülkemizde; dönemin devletlularý tarafýndan kalemleri kýrýlmýþ yazarlarýn sayýsý az deðildir. Sansürlendiði için ‘beyaz sütunlar’la çýkan, ya da yayýný yasaklanmýþ gazeteler, öldürülen veya hayatýndan endiþe ettiði için yurtdýþýna kaçan gazeteciler hep olmuþtur...
Geçmiþte olsa bile, bugün bunlar olmamalý... Medyada kimse baþýnýn belâya gireceðinden endiþe duymamalý... Tabii hakaret ve tahkir gibi bütün dünyada ‘basýn özgürlüðü’ dýþýnda ve ‘suç’ telâkki edilen ifadelere baþvurmadýkça...
Eski ve yeni dalgalarla gazeteleriyle iliþkileri kesilen‘gazeteciler’, hiç deðilse önemli bir bölümü, medyanýn deðiþim ve dönüþüm çaðýnda yaþanan azizliklerin kurbaný aslýnda... Medyanýn sermaye yapýsý deðiþiyor: Ya gazeteler ve TV kanallarý el deðiþtiriyor veya varolan medya gruplarýna yeni sermayedarlar giriyor... Yeni patronlar da mevcut yapýda deðiþikliðe gidiyor...
Çoðu ‘maðdur’,bu dönüþüm döneminin maðduru...
Patron veya sermayedar ‘ulusalcý’ çizgide biriyse ‘Kürt sorunu’ ile haþýr neþir olmuþlara, ‘muhafazakâr’ yapýdaysa meþrebi geniþlere bir süre sonra tahammül edemez oluyor...
‘Sosyal demokrat’ yeni patronlar da var; gazetelerini, TV kanallarýný görüþleri çizgisinde olanlarla dolduruyor onlar da...
Bir gazete veya kanaldan kopana baþkalarý sahip çýkýyor...
Tek kiþinin ‘ebe’ olduðu ‘köþe kapmaca’ oyunu gibi; yerler deðiþiyor sadece... Daha çok ‘merkez’ diye adlandýrýlan medyadan ‘kenar’a (marjinal sayýlana) gidiþ yaþanýyor...
Galiba gürültünün sebebi bu...
Acaba siyasetin merkezinin deðiþmesi ve sosyal hayatýn dinamiklerinin baþka alanlarý da deðiþime zorlamasýyla ilgisi olmasýn medyada yaþananlarýn? Siyaset dünün ‘merkez’ sayýlan partilerini kenara savurduðu gibi, sosyal hayat da medyayý...
Tek etkilenmeyen Aydýn Doðan medyasý; o da ‘merkez’den uzaklaþma riskini üstlenmek zorunda kaldý, farkýna varmadan marjinalleþiyor...