Mesleðine ve meslektaþlarýna karþý saygýdan yoksun, gösteriþ meraklýsý bir gazetecilik türü geliþiyor. Gazete köþelerinde heyheylenen, öfkelenen, önce kendi önemine kendini inandýrýp sonra da bu önemin aðýrlýðý altýnda ezilen bir gazeteci türü...
Bizim meslekte böyleleri pek olmazdý; olanlarýn bu halleri de uzun sürmez, geçip giderdi. Þimdi ise, köþe yazýlarýndan sözümona basýn özgürlüðü adýna bir baþka sertleþme almýþ yürüyor.
Üstelik, Baþbakan’da neyi þikayet ediyorlarsa tam o tavýrlarla. Ýlaveten, yazýlardan duman çýkaran bir sertlik ve öfke ile kendi tartýþýlmaz doðrularý etrafýnda dönen bir kahramanlýk havasý. Herkeste bir Kasýmpaþalý havasý, herkeste bir üste çýkma çabasý var. Anlaþýlan o ki Baþbakan’ýn medya üzerindeki en büyük tesiri, kimi muhatap alýyorsa ve -hele de almýyorsa!- onu kendisine benzetebilmesidir. Dikkatle bakýn, satýr aralarýna girin; en büyük muhalifleri halleriyle tarzlarýyla aslýnda birer Baþbakan kopyasýndan baþka bir þey deðildir. Baþbakan’dan ödünç aldýklarý hallerle ona saydýrýyorlar.
Hem, gizliden gizliye Baþbakan’ýn kendilerine sormadan memleketi idare ediþiyle hesaplaþýyorlar, hem de medyaya çeki düzen vermeye gayret ediyorlar.
Belki Baþbakan, onlardaki deðiþimden gizli bir keyif alýyor olabilir ama, ilkeli, cesur gazeteci gösterileri bizim için artýk kabak tadý veriyor.
Uçakta veya televizyonda Baþbakan’a soru sormak fýrsatý bulduklarýnda hükümetin ne kadar büyük demokrasi hamleleri yaptýðýný anlatmaktan gayrý mesleki maharetleri görülmemiþtir. Veya hükümet icraatlarýný Baþbakan’ýn pek duymadýðý þekilde cümlelere takla attýrýp anlatmaktan baþka... Soru ne olursa olsun soran kendileri olunca bunun adý gazeteciliktir.
Ama Baþbakan’a kendileri gibi olmayan ve esasen “öteki” olanlar soruyorsa, ne sorarsa sorsunlar buna gazetecilik denmez.
Çok çeþitli gazetelerden ve televizyonlardan, Türkiye’nin en yüksek tiraja sahip gazetelerinin yönetici ve yazarlarý zaman zaman Baþbakan’la söyleþi yapýyor. Bazýlarýna ben de katýlýyorum ve iþim gereði de zaten hepsini izliyorum. Sorulmadýk soru, üzerine gidilmedik tek bir konu kalmýyor. Nitekim, bugüne kadar o röportajlar için çok eleþtiri okuduk ama tek bir soru önerisi göremedik.
Tayin isteyen öðretmenler veya kadro bekleyen geçici iþçiler bile Baþbakan’a sorulmak için baþý sonu belli sorular öneriyorlar ama bu öfkeli ve gergin gazeteci tayfasýnýn imalatý yok.
Onlarý anlýyorum... Aslýnda röportaj deðil, esaslý bir münazara hayal ediyorlar. Televizyonlarda çok moda olan artistik ve laf yapýþtýrmalý bir sahne istiyorlar. “Ne laf söyledi be...” cümlesinin kahramaný olmak istiyorlar.
Oysa, röportajý yapan sorusunu sorar, ikna olmazsa tekrar sorar, üsteler ve haber olan cümleyi alýr. Nitekim, sonuncusu dahil birçok baþbakan röportajý böyle oldu. Gazetecilik deyimiyle hepsinden gayet güzel malzemeler çýktý. Hem gazete manþetlerinde, hem de uluslararasý medyada günlerce konuþulan iyi malzemeler...
Yine de... Gazeteciler isterse Baþbakan’a inadýna soru da sorabilirler. Þimdi köþelerinde yaptýklarý gibi mesleki deðil politik tavýr takýnabilirler.
Peki bunu niye yapmýyorlar? Zira, pekala biliyoruz ki bu gergin meslektaþlarýn çoðu defalarca; uçakta veya ekranlarda Baþbakan’ýn, bakanlarýn veya baþka politikacýlarýn karþýsýna çýkmýþlardý. Çýkmaya da devam ediyorlar. Hiçbirisinin, akýlda kalan tek bir sorusunu hatýrlamýyorum. Bugünkü tafralý hallerini de hatýrlamýyorum.
Hatýrladýðým hallerini de yazmak istemiyorum.