20 yýl öncesine dönelim mi, dönelim. STAR TV’nin Ankara Haber Temsilcisi görevini yürütüyorum, Türkiye kadýn baþbakana sahip. Sert haber üslubunu sürdürüyor, iktidarýn DYP kanadýnýn tepkilerini çekiyorum, bir gün, genç patron aradý “Ardan, baþbakandan senin görevden alýnman için aðýr baský var, kulaðýna gelir, ama ben kendisine bu þirketten ben dahil herkes gidebilir ama o görevini yapýyor, o kalýr dedim, merak etme” dedi. Öyle de oldu. Kanal’ýn Genel Yayýn Müdürü koltuðunda oturduðum 1996 yýlýnýn temmuz ayýna kadar. Patron, bütün süreçte, esas olarak ANAP’ýn iktidarýna oynamýþtý, fakat ANAYOL denemesinin çok kýsa sürmesi, devamýnda da REFAHYOL’un kurulmasý kolunu kanadýný kýrmýþtý. Aile olarak Ankara’ya gitmiþler, DYP liderinin Bilkent’teki evinde eþinin çalýþma ofisi olarak kullandýðý garajda bir toplantý yapmýþlar. Sonuç, TV’nin arkasýndaki sermaye grubu ile siyasi iktidarýn o kanadý barýþ içinde yaþayacak, kanýtý, ben gidiyorum, yerime, daha sonra kaybettiðimiz merhum bir meslektaþým gelecek. Temmuz ayý, tatildeyim, baktým, dev gibi teknesi bizim Bodrum’daki koyda, çaðýrdý gittim, “Bu hükümette, DYP kanadýnýn yanýnda durmak zorundayýz” dedi. Alacaðý cevabý biliyor, kendisine, “Liderini, Türk siyasetinin baþýna gelmiþ en büyük felaket olarak gördüðümü biliyorsun, kusura bakma, sen patronsun, istediðini yapabilirsin ama, ben, bu dönüþü gazeteci olarak yapamam” dedim. Ýkimiz de finale geldiðimizi biliyorduk. Devamýnda “baba” patron aradý, “Ardan bey, sanýyorum, siz Erbakan’ýn baþbakanlýðýna karþýymýþsýnýz, kendisiyle kiþisel bir temas saðlarsanýz belki bu düþünceniz deðiþir, baþbakan Ýran’la baþlayan bir geziye çýkacak, siz de grubumuzu o gezide temsil edin, bir tanýþýn” dedi. Cevabým, “Erbakan’ý tanýrým, ayrýca, kiþiliðindeki nezaket ve zekasýndaki kývraklýk nedeniyle de severim, size yanlýþ aksettirilmiþ, benim Erbakan’la bir meselem yok, aksine, baþbakanlýðýnda göstereceði kimliði de merak ediyorum, asýl sorunu, oðlunuza ifade etmiþtim” oldu.
Bu cevaba raðmen, bana, merhum Erbakan’la birlikte Ýran-Pakistan-Singapur-Endonezya-Malezya yolu gözüktü. Gezinin Pakistan ayaðýnda görevimden alýndýðýmý öðrendim, Ankara’ya iþsiz bir gazeteci olarak indim. Belli ki, koalisyonun küçük kanadý, anlaþma þartlarýnda kararlýydý.
Patron katý ve siyaset
Meslek yaþantýmda siyasi baský nedeniyle üç kez iþsiz kaldým. Birincisi bu olaydýr, ikincisi Kanal 6’da 28 Þubat’ta kurulmuþ ve yolsuzluða bulanmýþ asker destekli hükümeti yýkan itiraf kasetini yayýnlamamdan sonrasýna denk gelir, üçüncüsü de merhum patronun, 28 Þubat sürecinde köþeye sýkýþmýþ grubunda gazete genel koordinatörlüðünü sürdürürken beni çaðýrýp, “Yahu senin Ankara’da ne kadar güçlü düþmanlarýn varmýþ” demesiyle baþlar.
Görüyorum ki, 90’lý yýllarýn fýrtýnalý günlerinde bizler, gazeteci olarak, ülkeye dikte edilen “örtülü faþizme” ve devletin giderek bir “güvenlik devleti” olmasýna direnmenin bedellerini öderken köþelerinde kalem oynatan veya þaibeli manþetleriyle basýn tarihine geçen bazý meslektaþlar basýn özgürlüðü kavramýnýn farkýna yeni varmýþ gibiler...
“Beyaz Türk” olmak, böyle bi’þey... “Zenciler” iþsiz de kalabilir, ama iþin ucu kendilerine dokunduðunda yaþanýlaný yeniden keþfetmek hakký doðar... Oysa, daha çok, o ünlü Temel fýkrasýndaki gibidir her þey... Hani, Temel, askerliðini denizaltýda yapmýþ köyüne gelmiþ, köylü meraklý, sormuþ: “Yahu Temel, siz, o torpidolarý ateþlediðinizde denizaltý su almýyor mu?” Temel cevaplamýþ, “Ýdris dayý, sen denize giriyorsun, af edersin, yelleniyorsun, su alýyor musun, iþte, sistem ayný sistem...”
Son sözleri söyleyelim de bu tartýþma gerçek mecrasýna dönsün:
1. Basýn özgürlüðü patron katýnýn kalitesine doðrudan baðlý bir kavramdýr.
2. Patronunun devletle girdiði akçalý iliþkileri zamanýnda sorgulayamýyorsan, devamýnda yaþanýlanlarý sorgulamanýn anlamý yoktur.
3. Gerçek gazeteciye düþen, patron katýyla siyaset arasýndaki hattýn dýþýnda, yaþam karþýsýnda ilkeli durmak ve gerektiðinde iþsiz kalmayý göze alabilmektir.
4. Bazen, “patron katý”nýn çýkarlarý, senin düþüncelerinle örtüþebilir, iþini kolay yaparsýn, bazen iþ terse döner, senin için zor günler baþlar.
5. Gazeteci, sergilediði ilkeli tutum nedeniyle iþsiz kalabilir, aðlamaz.
1988 yýlýnda çok genç yaþta dönemin en önemli basýn organlarýndan GÜNEÞ Gazetesi’nin Yazýiþleri Müdürü olduðumda, yazarýmýz Çetin Altan karþýma oturmuþ ve bana þu, asla unutmadýðým cümleyi söylemiþti: Patronuna soramadýðýn soruyu baþkasýna sorma!..
Budur...